Bağımlılık Teorileri ve Dünya Sistemi Yaklaşım

Bağımlılık Teorileri

Bağımlılık Teorisi, Modernleşme Kuramı'nın eleştirisi üzerine kurulmuş olan ve merkez -çevre ülkeler arasındaki kutuplaşmayı anlatan bir teoridir.

Yaklaşımın temel kavramları dünya -sistemi, az gelişme ve bağımlılık ilişkisidir.

Bağımlılık Teorisi'ne göre gelişme kavramı, dünya üzerindeki tüm uluslar için aynı ve benzer anlama gelmemektedir. Gelişme, batılı kapitalist ülkeler için bir anlam taşırken, üçüncü dünya ülkelerinin gelişmesi, az gelişmesinin gelişmesi olarak ele alınmaktadır.

Bağımlılık Teorilerinin Temsilcileri

Bağımlılık Teorisi'nin üç önemli temsilcisi, Andre Gunder Frank, Samir Amin ve Immanuel Wallerstein'dır.

Samir Amin ve Immanuel Wallerstein'ın dünya sistemi kavramları benzerlik gösterirken Gunder Frank'ın dünya sistemi analizi farklılık göstermektedir.

Dünya sistemi ve Bağımlılık Teorisi açısından en fazla ele alınan konulardan bir tanesi, az gelişme kavramıdır. Az gelişme, kutuplaşmış olan dünya sistemi içerisinde üçüncü dünya ülkelerini temsil eden bir kavramdır. Az gelişmişlik batılı kapitalist ülkeleri tanımlayan bir kavram asla olmamıştır.

Andre Gunder Frank

Gunder Frank, dünya sisteminin tüm tarihsel süreçler boyunca tek ve bir bütün olduğunu savunmuştur. Buna göre dünya sisteminin geçmişinin çok eskilere dayandığı vurgulanır.

Samir Amin ve Immanuel Wallerstein

Samir Amin ve Immanulel Wallerstein ise dünya sisteminin 16. yüzyıldan itibaren gündemde olan "yeni" bir toplumsal gerçekliği açıklamaya uygun olduğunu savunmaktadırlar.

Bağımlılık Teorisi'ne göre dünya sistemini meşrulaştıran ideoloji emperyalizmdir.

Merkez ve Çevre Ülkeler

Emperyalizm yolu ile kapitalist dünya merkez -çevre kutuplaşmasını yaratarak, ülkeler arasında bağımlılık ilişkisi doğurmaktadır.

Bağımlılık ekolüne göre merkez ülkeler, gelişmiş batılı ülkeleri temsil etmekle birlikte çeper ve yarı -çeper ülkelerin ekonomik artı değerini sömüren ülkelerdir.

Bağımlılık teorisinin yapı taşı olan kutuplaşma yaklaşımı, Wallerstein'ın dünya -sisyemleri anlayışı bağlamında da karşılık bulmuştur. Ancak Wallerstein'ın açıklaması ikili bir kutuplaşmadan öte, üçlü bir yapıya gönderme yapar. Wallerstein'a göre dünya kapitalist ekonomisi 16. yüzyıldan itibaren üç ayrı coğrafya üzerinde toplanmaktadır.

Sosyal Sistem

Yaklaşımın temel kavramlarından bir tanesi de sosyal sistem kavramıdır. Bu sistem içerisinde bir sürü çelişkili yapıdan söz eden düşünürler sistem karşıtı hareketler kavramı üzerinde özellikle durmuşlardır. Her üç düşünüre göre sistemin kendisi tarafından ve yine sisteme yönelik olarak ortaya çıkan toplumsal mücadelenin temel dayanağı, özgürlük, eşitlik ve kardeşliktir. sosyal hareket kavramını farklı bir biçimde formuüle etmeye çalışan yaklaşıma göre bir toplumsal mücadele örüntüsünün sistem karşıtı olarak kabul görmesi için mutlak suretle siteme yönelik olarak bir alternatif geliştirmesi gerekir. Alternatif bir dünya ideali olayan herhangi bir toplumsal direnişi sistem karşıtı hareket olarak ele almak mümkün değildir

Modern dünya sistemi, sahip olduğu karakteristik özellikler dolayısıyla geçmişten kopuşa vurgu yapmaktadır. Wallerstein’ın tanımladığı modern dünya sisteminin en önemli özelliği ise sermayenin yine sermaye yaratma sürecidir.

Wallerstein’ın yukarıda vurgulanan modern kapitalist sistem için bir araya getirdiği unsurlar, bağımlılık teorisinin temellendirilmesi bağlamında da büyük önem taşımaktadır. Tarihsel olgularla günümüzün dinamik sosyo - ekonomik unsurlarını birlikte çözümlemeye çalışan Wallerstein’ın geliştirdiği bu model sosyal bilimler alanına büyük bir katkı yapmıştır.