Sanayileşme, Gelişme ve Modernleşme Sosyolojisi : Az Gelişme ve Gelişememe
Sanayileşme: Az gelişme ve Gelişememe
Tarihin seyrini değiştiren önemli olaylardan biri Sanayi Devrimi’dir. Kırsal alanda feodal sistemin çöküntüye uğramasıyla birlikte tarım üretimi yapan köylüler işsiz kalınca kentlere yönelmiştir. Bu yönelmeyle modern kapitalist toplumların iki temel sınıfından biri olan işçi sınıfı ortaya çıkmıştır. Bu işçiler, ticaretten elde ettiği artı değeri sanayi üretiminde kullanan ve artık modern toplumların ikinci önemli sınıfı olan burjuva sınıfına dönüşmüş, tüccarların kurduğu fabrikalarda çalışmaya başlamıştır.
Sanayi toplumlarına genel olarak bakıldığında kendinden önceki tüm toplumsal düzen türlerinden oldukça farklıdır. Bir toplumun gelişmişlik düzeyi en başta sanayileşmiş olup olmamasıyla ölçülmeye başlanmıştır.
Sanayi toplumunda çalışma ve yönetim ilişkileriyle ortaya çıkan gelişmeler Taylorizm, Fordizm ve daha ileri dönemde Post-fordizm’dir.
Sanayi sosyolojisi, sanayileşmeden farklı şekillerde etkilenen toplumları konu edinen sanayi sosyolojisi bu anlamda, toplumların ve insanların değişimini, gelişimini incelemektedir. Sanayileşen toplumlar bir taraftan ham madde ve besin sağlamak bir taraftan da yeni pazarlar oluşturmak amacıyla dışarıya yönelerek dünyada sömürgeciliği başlatmıştır. Başta Asya ve Afrika olmak üzere diğer beş kıtada da büyük sömürgecilik planları hazırlanmaya başlanmıştır.
Gelişme: Az gelişme ve Gelişememe
Her ülke birbirinden ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel özellikler olarak farklılıklar göstermektedir. Birçok farklılık olmasına rağmen az gelişmiş ülkeler bazı temel noktalar ile tanımlanabilmektedir. Gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler arasında sömürü, hakimiyet ve şartlandırma ilişkisinin bulunduğu söylenebilir.
Az gelişmişlik, gelişmişlik ve gelişememe gibi ayrımlar da bu değişime ne derece ‘ayak uydurulduğu’ ya da kapitalist sistemin neresinde yer aldığı ile ilgili olduğu söylenebilir. Sanayi ürünlerine sahip olmak sanayinin niteliğine de sahip olmak anlamına gelmemektedir.
Modernleşme: Az gelişme ve Gelişememe
Moderniteden, bir dünya görüşü, modernizmden, kültürel ve sanatsal bir akın ve modernleşmeden bir ideoloji olarak bahsedilebilir. Sözlük anlamına bakıldığında ‘yenileşme’, ‘çağdaşlaşma’ gibi anlamlara gelen modernleşmenin kendiliğinden veya dışarıdan gelen müdahalelerle gerçekleşen geniş kapsamlı bir toplumsal değişme olduğu söylenebilmektedir. Modernleşme en kısa anlamıyla kültürel, ekonomik, siyasal olmak üzere toplumun birçok kurumunda ve alanında meydana gelmiş ciddi bir değişimdir.
Eleştirel Teori’de gündelik hayat, toplumsal hayat ve birey ile mevcut kültür arasındaki gerilimlere yapılmış olan eleştiriler önemli bir yer tutmaktadır. Frankfurt Okulu genel hatlarıyla bakıldığında toplumu modern ve ileri endüstriyel toplum olarak anlamakta ve açıklamaktadır.
Modernliği uygarlık olarak değerlendiren Freud, modernliğin insanın doğa güçlerini kontrol etmek ve ihtiyaçlarını gidermek amacıyla doğadaki zenginlikleri almak için kazandığı her türlü bilgi ve beceriyi, öte yandan da insanların birbirleriyle olan ilişkilerini ve özellikle de mevcut zenginliğin dağılımını ayarlamak için gerekli olan her türlü düzenleme olduğunu söylemiştir.
Bütün gelişmekte olan toplumların, batı toplumlarına benzer aşamalardan geçecekleri yönünde de bir modernleşme tanımı bulunmaktadır. Yani toplumsal değişmenin, az gelişmişlikten batılı bir gelişmişlik noktasına gelinmek olduğu söylenmektedir. Lerner’e göre modernleşme Batılılaşmaktır. Levy ise batılı toplumlar ve batılı olmayan toplumlar gibi genellemelerin yanıltıcı olduğundan ve her toplumun kendisine göre bir modernleşme süreci olduğundan bahsetmektedir.