Duygusal Gelişim

Çocuklar dünyaya geldiklerinde belli bir duygulanım potansiyelini beraberlerinde getirirler. Ancak bireyler gelişim basamaklarında ilerlerken duyguları yorumlama ve duyguları ifade etme biçimleri değişmeler göstermektedir. Bu durum duyguların olgunlaşma ve öğrenme süreçleriyle doğrudan etkileşim içinde olduğunun kanıtıdır.

Temel Kavramlar

Duygu

Genel olarak fizyolojik ve bilişsel öğelerin etkileşimi yoluyla davranışlar üzerinde etkiler oluşturan hislerdir. Duygular sadece özel bir tepki biçimi, bir dışa vurum ya da belli kalıp bir düşünce ya da hissiyat değildir. Bunların hepsi “duygusal süreç”in birer öğesidir.

Heyecan

Yaşanılan herhangi bir duygunun yoğun ve coşkulu olmasını ifade eder. Sık sık yaşanan heyecan durumları kişinin uyumunu bozabilir ve hayatını zorlaştırır.

Duygulanma

İç ya da dış uyarıcıların canlıda bir duyguyu tetikleyen süreci başlatması sonucunda duygu adını verdiğimiz yaşantıların meydana gelmesidir.

Duygusal Gelişim

Duygulanmaya yönelik doğuştan getirilen fizyolojik potansiyelimizin çevreyle etkileşimi girmesi neticesinde haz ya da elem yönünde çeşitli duygular kazanılmasını ifade eder.

Duygusal Olgunluk

Bireylerin duygusal olaylar yaşadıklarında, olgunlaşma düzeyine ve ortama uygun tepkiler üretmelerine ve duygularını denetleyebilmelerine denir.

Duyguların İşlevleri

Duygular, hayatımızın hemen her alanında var olan ve davranışlarımızı ve ilişkilerimizi etkileyen süreçlerdir. Duyguların işlevleri üç temelde gruplandırılır;

  • Duygular bizi harekete geçmeye teşvik eder
  • Gelecekteki davranışlarımızı şekillendirir.
  • Diğer insanlarla iletişimi daha etkili kılar.

Duygusal Gelişimle İlgili Kuramsal Yaklaşımlar

Biyolojik Yaklaşım

Bu yaklaşım, duyguları doğuştan gelen ve ontojenez boyunca oldukça stabil olan bir sinir -kas süreci olarak ele alır. Biyolojik yaklaşıma göre duygular doğuştan gelen temellere sahip olduğu için yaşam boyu değişime uğramaz. Zamanla değişime uğrayan şey duyguların ifade ediliş biçimleridir.

Bilişsel Yaklaşım

Bu görüşe göre, dışsal güdüleyiciler, düşünceler ve algılanan içsel hissi değişmeler bizim etiketlendirebileceğimiz birer bağlam (geştalt yaşantısı/bütünlük) oluşturur. Bu bağlamı oluşturan öğelerden herhangi biri değiştiğinde bağlam da değişir ve hissettiğimiz duygu farklı olur. Bilişsel yaklaşıma göre duygusal gelişim bilişsel gelişime paralel olarak ilerler.

Yapısal - Gelişimsel Yaklaşımlar

Gelişimsel süreçleri temele alarak duygusal gelişimi açıklamaya çalışmaktadır. Duygulardaki gelişim, diğer gelişim alanlarından (fiziksel, bilişsel, sosyal, vb.) bağımsız değildir, onlarla karşılıklı etkileşim hâlindedir.

İşlevselci Yaklaşımlar

Duygular canlının çevresiyle etkileşimiyle bağlantılı olarak belli işlevlere hizmet süreçleridir.

Sosyokültürel Yaklaşımlar

Duyguların oluşumu sosyal etkileşimler içerisinde ve zamanla olur. Duygusal tepkiler, farklı kişilerarası ilişkiler ve sosyal çevrelerde değişik işlevler yerine getirir.

Çocuklarda Yaygın Duygusal Tepkiler ve Gelişimi

Ağlama

Doğumdan sonra gözlenen ilk duygusal tepkilerdir. Ağlamalar başlangıçta tamamen refleksif düzeydedir. Zamanla daha iradi ve bilinçli bir hal almaya başlar. 2 yaşına kadar olan çocuklar duyguları çeşitlenmediği için hemen her olumsuz duruma ağlayarak tepki verir, ancak 3 yaşından itibaren tepkileri gittikçe çeşitlenir. Okul çağından itibaren ağlama davranışı azalır. Ergenler ise daha çok gururlarını incitecek durumlar karşısında ağlama tepkisi gösterirler.

Gülme

Başlangıçta refleksif bir tepki iken 5. aydan itibaren duruma göre tepki vermeye başlarlar. Örneğin, tanıdık yüzlere gülerken yabancılara soğuk davranabilirler.

Korku

Canlıyı tehlikelerden koruma işlevi görür. İlk başlarda korku uyandıran uyarıcılar karşısında otomatik olarak ortaya çıkarken daha sonra öğrenme sonucu başka uyarıcılar karşısında da ortaya çıkabilir. Okul öncesi dönemde çocukların hayal dünyası güçlü olduğu için, gerçekte var olmayan hayali durumlardan korkabilirler. Okul çağına geldiklerinde çocukların korkularında azalır ve somut uyarıcılar onlar için korku kaynağı olur. Ergenlik döneminde korkular daha çok ilişkilerle alakalıdır.

Engellenme, Öfke ve Saldırganlık

Yoğun öfke ve engellenmişlik duyguları genellikle saldırgan tepkilerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Yine de öfke ve engellenmişlik her zaman saldırganlığa dönüşmez.

Öfke hissi genellikle isteklerin engellenmesi ya da korku gibi durumlarda ortaya çıkar. Bu durumlarda öfke yaşamak doğal kabul edilir, ancak öfkenin kontrol edilmesi önemlidir. Öfkelenen çocuğa ceza vermek öfkeyi yatıştırmayacağı gibi başka olumsuz duyguları da tetikler.

Kıskançlık

Yaşamın ilk yılı hariç hemen her yaştaki insanda kıskançlık tepkileri gözlenebilir. Kıskançlık, temelinde başkalarının kendisinden üstün olduğu ya da sevdiği birinin ilgisinin başkalarına kaydığı yönünde hislerin sonucunda ortaya çıkar. Kıskançlığın temelinde güven eksikliği ve yetersiz ilgi vardır.

Duygu Düzenleme: Duygusal Gelişimi Destekleme

Duygu düzenleme, duygusal yoğunluk yaşadığımız zamanlarda yaşadığımız duyguların farkına varabilmeyi ve bunları denetleyebilmeyi ifade eden bir kavramdır. Temel olarak duyguların bizim üzerimizdeki etkilerini azaltma veya artırma ya da sürdürme olarak nitelendirilebilir.

Duygu düzenlemenin desteklenmesi için şunlar önerilmektedir;

  • Çocuklar yoğun duygular yaşadıklarında yetişkinlerin sakin kalabilmelidir.
  • Duyguları fark etmek ve hangi duyguları yaşadığını bilebilmek önemlidir. Nasıl bir duygu yaşadığı, o an ne hissettiği üzerine konuşulması önemlidir.
  • Çocukların duyguları yok sayılmamalı, bastırılmaya çalışılmamalıdır.
  • Çocuklar, yaşadıkları duygusal deneyime ilişkin bilgi sahibi olduklarında duygularını kontrol etmekte daha başarılı olurlar.
  • Hangi durumlarda bu duyguları yaşadıkları sorulmalıdır.
  • Çocukla birlikte olumlu baş etme yöntemleri keşfetmeye çalışmalıdır.
  • Yoğun duygular karşısında sakin kalabilmeyi sürdürmek için önemli bir husus da doğru nefes almaktır.
  • Yetişkinler çocuklara doğru birer model olmalıdır.