Basında Mülkiyet ve Tekelleşme
Gazetecilikle ekonomi arasındaki ilişki açısından iki temel yaklaşımdan bahsedilebilir. Liberal yaklaşım olarak ifade edilen ilk yaklaşım gazetelerin siyasi bağımsızlığını onların kendi ticari örgütlenişleriyle mümkün olacağını söyler. Eleştirel yaklaşım içinde bulunan ve bunun tam aksini iddia eden eleştirel ekonomi politik yaklaşımda ise pazar ilişkileri ön plana çıkarılarak basının ticarileşmesiyle, eskiye oranla çok daha fazla kontrole açık olduğu vurgulanmaktadır.
Basın Sektöründen Medya Endüstrisine
Kitle iletişimin endüstriyel bir örgütlenme olarak yapısı genel ekonomik yapı ile doğrudan ilişkilidir. Bu bakımdan medyanın kurumsal yapısını ve örgütlenmesi, genel ekonomik yapı içerisindeki diğer endüstriyel yapılarda görülen üç temel özelliği taşımaktadır. Bu özellikler;
- Sermeye yoğunluğu, teknolojik kitle üretim ve dağıtım yöntemleri
- Gelişmiş iş bölümü yapısı,
- Verimlilik ve kâr maksimizasyonu temelinde örgütlenmiş hiyerarşik bir örgüt yapısıdır.
Medya’da Mülkiyet ve Kontro
Sermayeyi yalnızca ekonomik değil toplumsal egemenliğin kurucu bileşeni olarak düşünmek gereklidir. Böylesi bir bakış açısı sermayenin basitçe bir mülkiyet konusu değil de kontrol meselesi olduğunu göstermektedir. Bu nedenle medya sektöründeki mülkiyet ilişkilerini ele alırken toplumsal ilişkilerden bağımsız biçimde düşünülmemelidir.
20. yüzyılın ikinci yarısında modern şirketlerin ortaya çıkmasıyla, mülkiyetin hisseler yoluyla tabana yayılması ve geleneksel sahipliğin gözden ırak olması özellikle medya sektöründe mülkiyet ve kontrolün birbirinden ayrıldığı iddialarını gündeme getirmiştir. Bu noktada medya sektöründe operasyonel ve tahsisata dair olmak üzere iki ayrı kontrol düzeyininden bahsedilmektedir. Gündelik üretime ilişkin rutin kontrol süreçlerinin içeren operasyonel kontrol düzeyi içeriğin belirlenmesine ilişkin karar verme süreçlerini içerir. Tahsisata dair kontrol düzeyi ise bir bütün olarak medya şirketinin yapısını ve gelişimini; kaynakların kullanımını, eylemlerin ölçeğini ve kapsamını içerir.
Yönetici Devrimi Tezi ve Editöryal Bağımsızlık
Yönetsel Devrim/Yönetici Devrimi Tezi’yle mülkiyet ile kontrolün birbirinden ayrıldığı iddiasını ileri sürmüştür. Buna göre mülk sahibi sınıfların kontrolü elinde bulundurdukları dönemin artık hükmü kalmadığı, hissedarlar nedeniyle sahiplerin giderek üretim sürecinden koptuğu ve bu nedenle de stratejik kararlarda teknik uzmanlık ve yönetim konusundaki vasıflarıyla etkin hâle gelen şirket yöneticilerinin söz sahibi olduğu belirtilmektedir.
Bu yönetsel devrimin medya alanındaki tezahürü liberal editöryal bağımsızlık tartışmalarını alevlendirmiştir. Editoryal bağımsızlık yaklaşımına göre medya mülkiyetini elinde bulunduran kişinin işlevi sermaye koymak ve kârdan payını almakla sınırlıdır. Sadece hukuken sahip olan patron üretim sürecinin hiçbir aşamasında yoktur. Onların yerine karar vericiler, şirketi yöneten profesyonelledir. Ancak neoliberal politikaların hâkim olduğu günümüzde içerik üreticilerinin (muhabir ve editörlerin) sermayeden/patrondan bağımsız olduğu düşünmek imkânsızdır.
Tekelleşme, Birikim ve Yoğunlaşma
Tekelleşme, bir pazarda bir ya da birkaç kuruluşun zaman zaman aralarında gizli ya da açık anlaşmalar yaparak pazarda egemenlik kurmuş olması anlamına gelmektedir. Tekelleşme kavramının yerine genellikle "birleşme", "yoğunlaşma", "toplulaşma", "birikim" gibi kavramlar da kullanılmaktadır.
Tekelleşme Türleri
Medya alanındaki tekelleşme türleri yatay, dikey ve çapraz tekelleşme olarak üç başlıkta incelenmektedir.
Yatay tekelleşme: Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de en fazla görülen tekelleşme türlerinden yatay tekelleşme aynı sermayenin birbirinden bağımsız birden fazla yayın organını kontrol altına alması olarak tanımlanmaktadır.
Dikey Tekelleşme: Medya alandaki ayrı etkinlik dallarında yer alan kuruluşların tek bir yapı içinde bütünleşmesini anlatan dikey tekelleşme bir medya kuruluşunun üretimden dağıtıma kadar her safhada kontrol ve sahipliğinin olması veya farklı medya alanlarında yayılma olarak tanımlanmaktadır.
Çapraz tekelleşme: Değişik alanlarda etkinlik gösteren basın kuruluşlarının aynı topluluğun denetimi altına girmesi çapraz tekelleşmeyi anlatmaktadır.
Tekelleşmenin Nedenleri
- Medya alanındaki tekelleşmenin nedenlerini genel alarak 5 grup altında toplamak mümkündür. Bunlar;
- Tekelleşmeyi önleyici hukuksal düzenlemelerin eksikliği
- Daha fazla kâr elde etme amacı
- Medyanın siyaset ve diğer alanlarda yürütülen ekonomik faaliyetler için bir güç olarak kullanılma işlevi
- Teknolojiye bağımlılık ve yüksek teknolojiye yatırım yapma gerekliliği
- Gazetelerin radyo, TV gibi diğer kitle iletişim araçlarıyla olan rekabeti
Tekelleşmenin Yol Açtığı Sorunlar
Tekelleşmenin medya alanında yol açtığı sorunları kısaca yedi 7 madde altında sıralamak mümkündür:
- Bilginin saklanması, manipüle edilmesi
- Gerçeklerin halktan gizlenmesi
- Magazinleşme, tabloidleşme (Halkın uyuşması)
- Haber çeşitliliğinin azalması
- Haberin metaya, İzleyici/okuyucu/dinleyicinin müşteriye dönüşmesi
- Haksız rekabet
- Çalışanların, fikir işçilerinin emeklerinin sömürülmesi (düşük ücret, çalışma saatlerinin düzensizliği, sosyal güvence yetersizliği, sendikasızlaştırma)