Türkiye’de Gazeteciliğin Gelişimi

Başlangıç Yılları

Osmanlı’da ilk basımevi, 1726 yılında dönemin sultanı III. Ahmet’in fermanıyla, İbrahim Müteferrika tarafından ilk açılmıştır.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kurduğu matbaada 1828’de ilk Türkçe gazete Vekâyi-i Mısriye yayınlanmaya başlamıştır.

II. Abdülhamit Dönemi Öncesinde Basın

II. Mahmut’un emriyle 1831’de Takvîm-i Vekâyi gazetesi çıkarılmaya başlanmıştır. İlk Osmanlı-Türk gazetesi olan Takvîm-i Vekâyi devlet eliyle çıkarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Takvîm-i Vekâyi'nin görevini Resmî Gazete devralmıştır.

Tanzimat Fermanı’nın yayınlanmasından sonra 1840 yılında William Churchill tarafından Ceride-i Havadis gazetesi yayınlanmıştır. Agâh Efendi ve Şinasi’nin birlikte kurduğu Tercüman-ı Ahval ise 1860’da yayınlanmıştır. İlk tefrika olma özelliğini taşıyan Şinasi’nin Şair Evlenmesi isimli tiyatro eseri de Tercüman-ı Ahval’de yayınlanmıştır.

1862’de çıkarılan Tasvir-i Efkâr, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin sözcüsü olmuştur.

1864’te Matbuat Nizamnamesi ilan edilmiş, gazete çıkarma izni hükümete bağlanmış, devlet ve hükümet aleyhine yazı yazmak suç sayılmıştır.

1867’de ülke çıkarına aykırı hareket etme, yalan haberler yayma gibi sebeplerle Ali Kararname çıkarılmıştır.

1876’da çıkarılan Sansür Kararnamesi ile baskıdan önce gazetelerin denetlenmesine karar verilmiştir.

Teodor Kasap Efendi’nin 1869 yılında yayınlamaya başladığı Diyojen ilk bağımsız mizah gazetesidir.

II. Abdülhamit Döneminde Basın

Kanun-i Esasi’yi ilan etmek şartıyla tahta geçen II. Abdülhamit, “matbuatın kanun dairesinde serbest” olduğunu belirtmiştir. Yurt dışından gelen yayınların incelenmesi için Matbuat-ı Hariciye Müdürlüğü kurulmuş, 1888’de matbaaların bastığı bütün yayınlara ancak izin alındıktan sonra basılma koşulu getirilmiştir.

Dönemin en önemli gazetesi Tercüman-ı Hakikat, 1878’de yayınlanmaya başlamış, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar çıkmıştır.

1894’de yayınlanmaya başlanan İkdam Gazetesi, gazete başlığına “Türk Gazetesi” deyimini yerleştirmiş ilk gazete olma sıfatını taşımaktadır.

Dönemin en önemli dergisi, 1891 yılında çıkarılan Servet-i Fünun’dur.

Meşveret, II. Abdülhamid’in politikalarını eleştiren İttihatçıların ilk resmî yayın organı olarak kabul edilmektedir.

II. Meşrutiyet'in İlanı ve Basın

24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra basında sansür ortadan kalkmış, gazeteler denetimden geçmeden piyasaya sürülmüştür.

Meşrutiyet’le birlikte kadın dergilerinde de bir artış söz konusudur.

31 Mart Vakası’nın bastırılmasından sonra 1881 tarihli Fransız Basın Kanunu örnek alınarak hazırlanan basın kanunu tasarısı meclise sunulmuş ve 1909’da kanunlaşmıştır. 1909 tarihli Matbuat Kanunu’na göre her yayın organı için sorumlu müdür bulundurulması şartı konulmuş, künye, içerik, dil ve nerede yayınlanacağı gibi bilgilerin hazırlanarak önceden izin alınması gerekliliği belirtilmiştir.

1911’de ilk yerli haber ajansı Osmanlı Telgraf Ajansı kurulmuştur.

Kurtuluş Savaşı Döneminde Basın

1918’de Mondros Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla basın, Millî Mücadele karşıtları ve Millî Mücadele taraftarları olarak ikiye ayrılmıştır.

Bu dönemde Mustafa Kemal Millî Mücadele’yi örgütlemeye başlamış, haber ağlarını kontrol altında tutabilmek için telgraf ağına el koymuştur. Daha sonra da Mustafa Kemal’in önderliğinde önce İrade-i Milliye gazetesi yayınlanmış, gazete Mustafa Kemal’in istediği çizgiden çıkınca 10 Ocak 1920’de Hâkimiyet-i Milliye gazetesi çıkarılmıştır. Akabinde Anadolu Ajansı ve Matbuat Umum Müdürlüğü kurularak haberlerde düzenlilik sağlanmaya çalışılmıştır.

Cumhuriyet'in Kuruluş Yıllarında Basın

1925’te Takrir-i Sükun Kanunu çıkarılmış, basınla ilişkilerin yürütülmesinde bu kanun belirleyici olmuştur. 1931’de Cumhuriyet döneminin ilk basın yasası yayınlanmış, saltanat, hilafet, komünizm, anarşizm yanlısı yayınlara yasaklama getirilmiştir.

1938 yılında Matbuat Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılarak basın özgürlüğü önemli ölçüde kısıtlanmıştır. Gazete ve dergi çıkarmak için yüklü miktarlı garanti mektubu, hükümetten ruhsatname alınması zorunluluğu, üniversitelerle ilgili haberlerin izinsiz yayınlanmaması gibi sınırlamalar getirilmiştir.

Atatürk’ün ölümünden sonra 1939’da “Millî Şef” ilan edilen İsmet İnönü dönemi başlamış, basın, Matbuat Umum Müdürlüğü’nün sıkıyönetimi altında tutulmuştur.

Çok Partili Dönemde Basın

14 Mayıs 1950 seçimleri Türkiye’de yeni dönemi başlatmış, Cumhuriyetin kuruluşundan beri CHP dışında bir parti iktidara gelmiştir. Demokrat Parti bir basın kanunu tasarısı yenilikler yapmış, ancak eleştiriler ve muhalif sesler yükseldikçe basınla iktidar ilişkisi bozulmaya başlamıştır.

1950 yılında Gazetecilik Enstitüsü kurulmuş, üniversite düzeyinde gazetecilik eğitimi verilmeye başlanmıştır. 1952’de gazetecilere sendika kurma hakkı verilmiş, 1952’de Türkiye Gazeteciler Sendikası kurulmuştur.

27 Mayıs sabahı yapılan darbe Millî Birlik Komitesi, yönetimi devralmıştır. Gazetecilere, Fikir İşçileri Kanunu ile kıdem hakkı, ölüm tazminatı, ikramiye gibi haklar verilmiştir. 1961’de Basın İlan Kurumu kurulmuş, 1961 Anayasası ile “basın hürdür, sansür edilmez, yayın yasağı konulamaz, gazete ve dergiler toplatılamaz” şeklinde maddelerle basın özgürlüğü güvence altına alınmaya çalışılmıştır. 1965’te Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne bağlı Basın Yayın Yüksekokulu kurulmuştur. Bu dönemin basın tarihi açısından en önemli olaylarından biri televizyonun yayın hayatına başlamasıdır. 1968 yılında Türkiye’de siyah beyaz deneme yayınları başlamış, sonraki yıllarda renkli ve çok kanal düzenine geçilmiştir.

1980'den Günümüze Basın

12 Eylül 1980 sabahı yönetime tekrar el konulmuş, TRT dâhil olmak üzere yayınlara sansür konulmuştur. Sendikalar zayıflamış basın özgürlüğü kısıtlanmıştır. Mülkiyet yapılarında değişmeler görülmüş, tekelleşme eğilimleri boy göstermiştir.

1980’lerin yayıncılık açısından en önemli gelişmelerinden biri, ofset yayıncılığın yerini bilgisayar teknolojilerine bırakmasıdır.

1993 yılında yayınlar üzerindeki kamu tekeli ortadan kaldırılmış, 1994 yılında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kurulmuştur. Medya diğer ticari faaliyetlerle iç içe girmiş, holdingleşme başlamıştır. 2011 yılında lisans sahipliği sınırlandırılmış, sahiplik yasasına uymayanlara para cezası getirilmiştir. 2000’li yıllardan sonra medya grupları birkaç el değiştirmişse de çeşitli işlerle birlikte medya patronluğu yapma anlayışı değişmemiştir.