Estetik, Sanat ve Sanat Felsefesi

Hala günümüzde ortak estetik yargıların olup olmadığına yönelik birçok tartışma sürmekte ve birinden farklı görüşler ortaya konulmaktadır. Ayrıca güzellikle ilgili niteliklerin belirlenmesi, doğa ve sanattaki güzelliğin ele alınmasına yönelik ayrılıklar, Estetikle ilgili kavramların değerlendirilmesi esnasında ortaya çıkan düşünce farklılıkları ve estetiğin temel problemleri olarak varlıklarını sürdürmeye devam etmektedir.

Metafizik yaklaşımın en önemli temsilcisi olan Platon; gerçekliğin idealar dünyasında olduğunu bu dünyadakilerinde o idealar dünyasında olanların iyi veya kötü taklitleri (Mimesis) olduğunu söyler.

Yeni düşünceler arasında estetiği bir bilim haline getirme çabası bilimsel yaklaşımı ve bilimsel yaklaşımın altında yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Sosyolojik yaklaşıma göre sanat bir toplumun estetik ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir etkinliktir. Kısacası sanat sosyal bir olgudur ve içinde bulunduğu toplumun değerlerine göre şekillenir.

Deneysel yaklaşımı savunanlar güzelden çok güzel duygusu üzerinde dururlar. Güzel duyusunun özelliklerini belirlemeye yönelik deneysel çalışmalar yapmışlardır.

Psikolojik yaklaşıma mensup bilim adamlarına göre sanat eseri psikolojik olgulara dayanır, bunun içinde sanat eserler kişiseldir. Yanı sanat eserlerini kişiye ait kabul ettikleri için sanat eserlerini de kişisel bir olgu olarak kabul ederler.

Yargılarla ilgili ilk çalışmaları yapan kişi Aristoteles’tir. Aristoteles aynı zamanda Klasik Mantığında kurucusu olarak bilinir. Ona göre yargı var olan ya da olmayan, doğru ya da yanlış olan şeyler üzerine ileri sürülen ifadelerdir. Ancak I. Kant ve L. Wittgenstein, estetik yargıların mantığını ele alıp bir nevi estetik yargılar mantığı kurmaya çalışmışlardır.

Estetik yargılar ise insanın estetik bir obje karşısında haz duyduğunda ve o estetik obje ile ilişki kurduğunda (olumlu veya olumsuz) oluşan estetik sujenin takındığı tavrı dile getiren sübjektif (özne) yargılardır.

Tek tip insan yetiştirmek estetik yargıların gücünü azaltır. Bunun için sanat ve sanatçı özgür bırakılmalıdır. Ancak sanat ve sanatçıda bu özgürlüğü toplumu olumlu yönden etkilemek için kullanmalıdır.

Estetik yargılarla, ilk çağdan günümüze kadar birçok düşünür ilgilenmiş ve birçok farklı fikri ortaya koymuştur.

Estetik nesnelcilikte, nesnenin bu özellikleri genellikle ideal orantı, yetkin ahenk ve simetri gibi formel özelliklerle ifade edilir.

Estetik öznelcilikte, estetik niteliklerin nesnelerde bulunduğu red edilir. Bir başka ifadeyle estetik öznelcilik estetik nesnelerde, herkesin aynı nesneyle ilgili olarak evrensel yargılara varılmasını mümkün kılan temel estetik niteliklerin varoluşundan söz edilemez.

Ortak estetik yargıların olduğunu red edenlere göre herkesin kendine göre bir haz duyma ve güzellik anlayışı vardır. Bu anlayışın doğruluğu ve yanlışlığı tartışılamaz. Bir kimse gül çiçeğini sever bir başkası laleyi sever, Birisi denizden hoşlanır birisi ormandan, birisi sanat müziği dinlemekten zevk alır biriside türkü dinlemekten zevk alır. Biri diğer kişiye ben bunu yapıyorum sen bunu niye yapmıyorsun diye o kişiyi eleştiremez ve zorlayamaz da. Çünkü beğenin ölçüsü olabilecek ne bir kural nede bir prensip vardır.

Yargı ortak duyguya dayanılarak elde edilmiştir. Bu ortak duygu herkeste bulunduğu için herkesin aynı yargıyı vermesi beklenir. Bu ev güzeldir yargısı da su yüz derecede kaynar yargısı gibi herkes için zorunlu ve genel -geçer bir yargıdır. Bu ev güzeldir yargısı örnek bir zorunluluğu ve genel –geçerliliği, su yüz derecede kaynar yargısı ise mutlak zorunluluğu ve genel -geçerliliği ifade eder.