Estetik ve Ahlak

Sanat çok geniş bir zeminde tartışılan ve kavramsallaştırılan bir kavramdır. Sosyal bilimlerde ve felsefede çeşitli zeminlerde tartışılmış ve üzerine çeşitli yorumlar getirilmiştir. Öyle ki sanata felsefi açıdan bakılmasını sağlayan estetik kavramıyla beraber, sanat da ahlak kavramı zemininde tartışma konusu olmuştur. Ahlak kavramı, insanların yaşamı içerisinde yaratıldığından beri var olan bir kavramdır. Bunun yanı sıra ahlak önemli bir kavram olarak da insanların yaşamında bulunmaktadır. Günlük yaşamımızda; Sende hiç ahlak yok mu? Ahlak kalmadı! Ahlaksız insan! Benzeri cümleleri sürekli olarak duymaktayız. Dolayısıyla ahlak günlük yaşamımızın içine kadar girmiştir. Günlük yaşamda dahi bu denli etkili olan ahlak kavramının irdelenmesi daha doğrusu çözümlenmesi onun anlaşılması açısından önem arz etmektedir. Çünkü ahlak kavramı yekpare bir şey değildir. İçerisinde çeşitli temel kavramları barındırmaktadır. Barındırdığı bu kavramlar zaman içerisinde değişip dönüşebilmektedir. Bu değişim ve dönüşümle birlikte ahlak anlayışı da değişip dönüşmektedir. Ahlakın temel kavramlarında ilk sırayı birey tutmaktadır. Çünkü ahlakın oluşması bireylerden başlamaktadır. Bireylerin tek başlarına belli bir ahlak anlayışı içine girmesi bu ahlak anlayışının çıkışı için faydalı fakat yayılıp daha fazla kitleleri etki altına alabilmesi gerekmektedir. Ahlak kavramının anlaşılmasında önemli olan bir diğer husus ahlakın evrensel ve yerel ayrı iki boyutunun olduğudur. Özellikle kültür, din ve coğrafya gibi kavramlar ahlak kavramının tanımlanmasında ve ahlak anlayışının oluşmasında önemli yer edinmektedir. Din ve kültür açısından düşünüldüğünde ise, bir toplumun sahip olduğu dinsel özellikler ve kültürel kodlar ahlak anlayışında etkili olmaktadır. Rus toplumu her ne kadar Avrupa toplumları arasında sayılsa da gerek kültürel gerekse dinsel farklılıklardan dolayı Avrupa Kıtası’nın batısındaki toplumlardan daha farklı ahlaki öğelere sahiptirler. Ahlakla ilgili bir diğer temel kavram ise özgürlük kavramıdır. Özgürlük kavramı herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan hareket etme duruma işaret etmektedir. Fakat burada şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra ahlaki gerçeklik içerisinde insanlar kendilerini çevreleyen gerçeklikleri gerek kırma adına gerekse dönüştürme adına birtakım düşünceler geliştirmeye başlar. İnsanların hayvanlardan en büyük farklılığı irade kavramına sahip olmalarıdır. Ahlak felsefesinin temel tartışmaları incelenecek olursa en eski ve en temel tartışma ahlakın bireyler ve toplumlar arasında değişen bir kavram olup olmadığı üzerinedir. Ahlakın evrenselliği ve öznelliği görüşleri arasında gelişen bu tartışmanın bir tarafı Platoncu görüş diğer tarafı ise Sofistler ekseninde gelişmektedir. Ahlak felsefesinin bir başka tartışma eksenini ise anlıkçı olarak da adlandırılan entelektüalistler diğer eksenini ise iradeciler oluşturmaktadır. Entelektüalizm özellikle on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda etkili olmuş bir akımdır. Entelektüalistler ahlak tartışmasında iradenin önemsiz olduğunu söylemektedirler. Bunun yanı sıra insanın ahlaken edindiği davranışlar salt sezgi veya deneyim ile kazanılacak davranışlar değildir. Ahlak anlayışı ancak ve ancak aklın kesin ve sarsılmaz egemenliği içerisinde ya da onun süzgecinden geçerek kazanılacak durumdadır. Deneyciler ahlak anlayışında aslında kendilerini akılcıların eleştirdiği noktada konumlandırırlar. Adından da anlaşılacağı gibi deneycilerin ahlak anlayışlarında insan deneyimleri en önemli olgudur. Çünkü ahlak deneyimle ve bilgi birikimi ile gelişmektedir.

Ahlak felsefesi üzerine düşünüşler sadece bu sayılı tartışma alanları ile sınırlı kalmamaktadır. Kimi zaman bu görüşlerin içinden kimi zaman da bunlardan daha farklı bir biçimde yeni görüşler de ortaya çıkmıştır. Varlık felsefesi temelinden ilerleyen idealizm ve materyalizm tartışması ahlak felsefesinde de kendine yer edinmiştir . İdealizm ve materyalizm tartışmasında idealizm Platon’un idealar dünyasından etkilenerek aslında düşünce olarak kendini öznellik nesnellik tartışmasında, nesnel olan tarafa yakınsamaktadır. Bunun yanı sıra kuşkuculuk düşüncesi de ahlak kavramına düşünsel katkı sunmuştur. Bu akımda insanın ahlak anlayışının tüm varsayımları insanın kendi öznesi üzerinde şekillenir görüşünü savunmaktadır. Dolayısıyla insan zihnindeki çağrışımlar, imgeler ve alışkanlıklar insanın ahlak anlayışını şekillendirir. Ahlak kavramı insanın yaşamında önemli bir noktadadır. Çünkü sergilenen her davranış neredeyse ahlaki bir altyapı ile ortaya koyulmaktadır. Bazen insanlar ahlaki normları reddederek bazen de ahlaki normlara göre davranışlar sergilemektedirler. Elbette her insanında geldiği arka plan ve tecrübeleri farklıdır. Kimine göre ahlaki olan bir norm kimine göre ahlaki olmayabilir. Yargıda bulunmak normal koşullar altında objektiflik gerektirmektedir. Bunun yanı sıra yargıda bulunmanın bilgi verici bir boyutu da bulunmaktadır. Estetik yargı da insanın doğasından gelen yargıda bulunma halinin bir sonucudur. Fakat estetik yargıda herhangi bir bilgi verme durumu veya objektiflik bulunmamaktadır. Çünkü genelde estetik yargılar sübjektif özellik taşır. Estetik yargı sonucunda insan genelde güzel veya çirkin çıkarımlarında bulunmaktadır. Estetik ve ahlak kavramları arasındaki ilişki tek bir boyut üzerinden yürümemektedir. Farklı düşüncelere sahip isimlerin görüşleri bu ilişki üzerinde çeşitli tartışmalar ve çözümlemeler getirmiştir. Böylelikle, sanat ve estetik ilişkisi bağlamında felsefede de önemli bir tartışma olan ahlakçılık ve otonomculuk tartışması temel tartışma olarak yer almıştır. 20.yüzyılın sonu ve içerisinde bulunduğumuz 21.yüzyıl teknolojini büyük atılımlar gerçekleştirdiği ve bunun yanı sıra teknolojinin insanların hayatlarına ve hatta özel yaşamlarına kadar uyum sağladığı bir çağ olarak bulunmaktadır.