Asurlular

Eski Asur dönemi hakkında fazla bilgilere sahip değiliz. Bu dönem hakkında bilgi veren kaynaklar; Kültepe, Eşnunna, Nuzi ve Mari arşivleridir.

Asur kralları, soylarının eskiliğini, krallıklarının meşruluğunu göstermek amacıyla, Sümer ve Babil kralları gibi, kral listeleri düzenlemişlerdir. Bu listelerin en kayda değeri, Korsabad Kral Listesi'dir.

Asurluların gerçek anlamda tarih sahnesine çıkışları MÖ 2. bin yılın başlarında olmuştur. Bu zamanda Asur’da Puzur -Aşşur sülalesi kralları egemendir. Listede 30 -36. krallar bu sülaleye mensuptur.

Bu sülalenin iktidarı döneminde Asur ile Anadolu arasında canlı bir ticaret söz konusudur. Anadolu’da Asur Ticaret Kolonileri Çağı (MÖ 1975 -1750) olarak adlandırılan bu dönem hakkında bilgi veren kaynaklar şüphesiz Kültepe’de ortaya çıkarılan yaklaşık 25000 tablettir.

Korsabad Kral Listesi'nde II. İrişum’dan sonra I. Şamşi -Adad’ın (MÖ 1751 - 1718) ismi gelmektedir.

Şamşi -Adad, Asur’daki Puzur -Aşşur sülalesine son vererek Asur’a kral olmuştu.

Eski Asur Devleti'nin gerçek kurucusu olarak tarihe geçmiştir.

Orta Asur krallığı I. Adad -nirari’de ile birlikte (MÖ 1310 -1275) hem Kuzey Suriye’de hem de Güney Mezopotamya’da önemli askerî seferler yaparak bölgenin en güçlü devleti h âline geldi.

Asur artık bölgesel bir kuvvet olmaktan çıkmış, Kuzey Suriye’de Kargamış’a, Güneyde Babil sınırlarına kadar hâkimiyet sağlamış ve böylece süper güç olma yolunda büyük adımlar atmıştı.

Adad -nirari’den sonra yerine geçen oğlu I. Salmanassar (MÖ 1274 -1245), Hurri -Mitanni Devleti üzerinde egemenlik kurduğu gibi, Anadolu içlerine girerek, buradaki Uruatri ve Nairi beylikleriyle savaşmıştır.

Salmanassar’dan sonra Asur kralı I. Tukulti -ninurta (MÖ 1244 -1208) zamanında ağırlıklı olarak kuzeyde Nairi ülkesine seferler düzenlenir.

Tukulti -Ninurta Babil üzerine yürümüş ve Babil kralı Kaştilyaş’ı yenmiş ve yerine Asurlu bir yönetici atamıştır.

I. Tukulti -ninurta’nın saltanatının sonlarına doğru Ön Asya dünyasını alt üst eden bir göç hareketine maruz kalınmıştır. MÖ 13. yüzyılın sonları ile 12. yüzyılın başları arasında ogerçekleşen bu harekete, Ege Göçleri veya Deniz Kavimleri Göçü adı verilmektedir.

Orta Asur dönemi hatırı sayılır krallarından bir diğeri de I. Tiglat -pileser (MÖ 1114 -1076)’dir. Onun zamanında siyasal durum Asur lehine geliştiği görülür. Kral bir yandan Arami Devletleri, bir yandan da Urartu kabileleriyle savaşıyordu.

Ege göçleri, MÖ 13. yüzyılın sonları ile 12. yüzyılın başlarında olmak üzere iki aşamada gerçekleşen büyük bir kavimler hareketidir. Deniz Kavimleri Göçü veya Kavimler Göçü olarak da bilinen bu göç hareketlerinin nedeni, ekonomikti.

Ege göçleri, denizden ve karadan olmak üzere iki yoldan yapılmıştı. Karadan gelenlerin iki tekerlekli öküz arabaları vardı. Kadın ve çocuklar bu arabalara binmişlerdi. Denizden gelenler ise, kürekli ve yelkenli teknelere binmişlerdi.

Ege göçleri, Tunç ve Demir Çağlarını birbirinden ayıran büyük bir olaydır.

Bu göçlerle Hitit, Mitanni, III. Babil (Kaslar) gibi, MÖ 2. bin yılın monarşik devletleri ortadan kalkmış, onların yerine teşkilatsız ve kültürsüz kabilelerin kurduğu kabile devletleri ortaya çıkmıştır.

Ege göçleri sonrası 1200’lü yıllardan itibaren küçülen Asur Devleti, 1050 ile 950 yılları arasında “karanlık dönem” olarak tanımlanan bir sürece girmiş; fakat yönetici sülaleler ve bürokrasi, başkent ve yakınındaki önemli büyük kentleri terk etmemiş ve köklü Mezopotamya geleneklerini Yeni Asur dönemine taşımayı bilmiştir.

Ege göçlerinin siyasal sonuçlarından başka kültürel ve iktisadi sonuçları da önemli değişimlere neden olmuştur.

Ege göçlerinden sonra deniz yolları önem kazanmaya başlamış, bunun yanında kervanlarla yapılan kara ticareti de önemini korumuştur.

Göçlerin dinî alanda da etkisi olmuştur. Özellikle Anadolu’da dinî reformlar yapılmıştır.

10. yüzyıla gelindiğinde ise, Ön Asya’da yeni toplumlar ve farklı siyasal güçler ortaya çıkmaya başlamıştır. Mezopotamya’nın batısında, İsrail ve Fenikeliler; Torosların eteklerinde ve eski Mitanni topraklarının bir bölümünde, Geç Hitit krallıkları; Kuzey Suriye ve Doğu Anadolu bölgesinde ise Arami şehir devletleri ortaya çıkmışlardır. Tüm bu krallıklar, Asur’un batı politikasında önemli bir rol oynayacaklardır.

I. Tiglat -pileser’in ölümünden sonra Asur Devleti yeniden bir gerileme dönemine girmiştir.

MÖ 9. yüzyılın başlarında kararlı ve güçlü kişilikli Asur krallarının başa geçmesiyle Asur Devleti yeniden Ön Asya’da sahne almaya başladı ve güçlü bir imparatorluğun temeli atıldı.

Asur Devleti MÖ 14. yüzyılın sonlarından itibaren Ön Asya dünyasında büyük bir güç olmaya başlamıştı. Orta Asur Devleti ile başlayan bu kalkınma süreci kısa aralıklarla durma noktasına gelse de, Asurlulular bu tarihlerden itibaren özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu üzerinde yoğun bir baskı kurmayı başarmışlardı.

Asur Devleti’nin uyguladığı bu amansız politika, bölgede yaşayan halkların kendi aralarında bir koalisyon kurmasına ve kuvvetli bir direnişin ortaya çıkmasına neden olmuştu.

Bir başka ifadeyle Asur Devleti'nin bu saldırgan tutumu, dağınık kabileler hâlinde yaşayan ve yazılı kaynaklarda Uruatri/Uratri ve Nairi/Na’iri şeklinde geçen Anadolu kavimlerinin bir devlet çatısı altında toplanmasını sağlayacaktı.

Eski Çağ dünyasına damga vuran, özellikle Yeni Asur Dönemi olarak adlandırılan zamanı içinde güçlü ordusu ve zalim imparatorları ile Ön Asya’da korku salan Asurluluar, Asur şehrinde bir devlet kurmasından itibaren aralıklarla yaklaşık 1400 yıl kadar varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardır.

Asurluların tarih sahnesinden silinmesi de en az yükselmeleri kadar hızlı ve anidir. Asur’un yıkılması bölge coğrafyasının siyasi yapılanmasında hiç şüphesiz büyük değişiklikler yaşanmasına ve yeni devletlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.