Roma Tarihi I
Erken Roma Tarihi
İtalya’nın Coğrafyası
İtalya, üç tarafı denizlerle çevrili Apenninler Yarımadası’nda yer alır. Bu coğrafyada belirleyici unsur, yarımadaya ismini veren ve onu kuzey -güney yönlü katederek iki kısma ayıran Apennin sıradağlarıdır. Kuzeyde uzanan Alpler ise İtalya’yı Avrupa’nın geri kalan kısmından ayırır.
İtalya’daki akarsular, tarımsal verimliliğin artırılmasına olanak sağlamaktadırlar. Ayrıca seyrüsefere elverişli olanları, taşımacılığın yanı sıra ticaretin iç kesimlere kadar ulaşmasını mümkün kılarak ekonomik ve kültürel gelişimde önemli faktörler olmuşlardır. Bilhassa batı ve güney sahil şeridindeki doğal limanları ve onların karşısında uzanan Batı Akdeniz’in en büyük adalarıyla birlikte takımadaları, ticari ve kültürel ilişkilerin en fazla bu alanlarda yoğunlaşmasına neden olmuşlardır.
İtalya’nın Erken Tarihi
İtalya’nın Tunç Çağı ve Demir Çağı kültürleri hakkındaki bilgilerimiz, öncelikli olarak arkeolojik çalışmaların en fazla yoğunlaştığı nekropolis alanlarından elde edilen verilerin değerlendirilmesine dayanır. Bu çağlara özgü belirleyici nitelikler, defin geleneklerine göre kategorize edilmektedirler. Defin geleneklerinde “İnhumasyon” ve “kremasyonun” uygulanma yöntemleri, mezar biçimleri, ölü küllerinin konulduğu kaplar, onlarla birlikte yerleştirilen çanak çömlek vb. eşyalar kültürlerin belirleyici unsurları olarak mercek altına alınmaktadırlar. Süreç içerisinde bu alanlardaki geleneklerin değiştiği, çeşitlendiği ya da farklılaştığı görülür. Tunç Çağı’nın ilk evrelerinde ölüler inhumasyon geleneğinde defnedilirken MÖ 1200 yıllarından itibaren yavaş yavaş kremasyon geleneğinin uygulanmaya başlaması bu konuda bir örnek teşkil eder.
İtalya Halkları
MÖ 7. yüzyıldan itibaren İtalya’da yerleşik çeşitli halkların varlığı, günümüzde arkeolojik ve epigrafik verilerin desteğiyle kanıtlanmıştır. Osklar, Umbrler, Sabeller, Venetler, Latinler, Apulia’lılar, Messapiler, Gallia’lılar, Etrüskler ve Yunanlılar bu halklar arasında yer alırlar. MÖ 8. yüzyıldan MÖ 6. yüzyılın sonuna kadar İtalya tarihinde etkin bir rol oynayacak olan Etrüskler, Roma kültürünün gelişimine büyük katkı sağlayacaklardır.
Krallık Dönemi
Roma’nın kuruluşu, Vergilius’un tamamlamayı başaramadığı Aeneas destanı ve bu destanın devamı niteliğindeki bir kuruluş öyküsüyle efsanevi bir şekilde anlatılmıştır.
Geleneksel tarihe göre, Romulus, kentin ilk kralıydı ve yönetimini Sabin kökenli Titus Tatius ile paylaşmıştı. Onu Numa Pompilius, Tullus Hostilius, Ancus Marcius, Lucius Tarquinius Priscus, Servius Tullius ve Lucius Tarquinius Superbus olmak üzere altı kral takip etti. Bunlar sırasıyla Sabin, Latin, Sabin ve son üçü de Etrüsklerden seçilmişlerdi.
Tarihi kişilikleri diğerlerine göre daha belirgin olan Etrüsk kökenli krallar zamanında, Roma bir kent kimliği kazanmıştır. Ayrıca Cumhuriyet Dönemi siyasi örgütlenmesinin temelini oluşturacak bir anayasal düzenleme de hayata geçirilmiştir.
Siyasal ve Toplumsal Örgütlenme
Roma toplumu, babanın mutlak otoritesinin kabul edildiği patriarkal bir nizama sahipti. Patrici ve Pleb olmak üzere iki sınıfa ayrılan Roma vatandaşları, bulundukları konumun kendilerine sağladığı anayasal olanaklar çerçevesinde, siyasal haklarını kullanabiliyorlardı. Buna göre, Patricilere bütün siyasal haklardan yararlanma olanağı sunulurken sınırlı haklara sahip olan Plebler için aynı durum söz konusu değildi. Bu toplumsal yapı, başlangıçta kral, Senatus ve Comitia Curiata olmak üzere iki anayasal kurum tarafından idare edildi. Timokratik bir organ olarak kurulan Comitia Centuriata ise Servius Tullius tarafından anayasal düzene dâhil edildi.