Eski Yunan Tarihi IV
Göçler ve Kolonizasyon Dönemi, Polis’in Doğuşu ve Özellikleri
Eski Yunan tarihi bir bakıma göçler ve kolonizasyonlar tarihidir. Prehistorik çağlardan Roma İmparatorluk çağına kadar sürmüştür. Defalarca tekrar eden göçlerin ardında Yunanistan Eskiçağ coğrafyasının daha kalabalık nüfusları beslemeyecek kadar kıt su kaynaklarına sahip olması, tarıma elverişli arazilerin azlığı, denizle iç içe ve adalarda yaşamanın bir gereği olarak denizciliğin ilerlemesi nedenler olarak sayılabilir.
Göçler dört başlık altında ele alınabilir. İlk göçler Köken Göçlerinden oluşur. Bunlar Phthia kralı Hellen’in iki oğlu Doros ve Aiolos’un ve iki torunu İon ve Akhaios’un atalarının topraklarını bırakarak Yunanistan’ın çeşitli bölgelerine ahalileriyle birlikte yerleşmelerini konu edinir. İkinci göç hareketleri Kahramanların göçleriyle açıklanır. Bunlar Herakles gibi kahramanın soyundan gelenlerle Troya savaşına katılmış olan kahramanların kendilerine yeni yurtlar edinmeleri veya eski yurtlarına dönmeleriyle ilgili hikayelerden oluşur. Bunların Demir çağının başlangıcından önce meydana geldiği kabul edilir. Demir çağının başlangıcında gerçekleşmiş olan göçler özellikle batı Anadolu’nun iskanını hedeflemektedir. Bunlara birinci binyıl göç dönemi de denir. MÖ 750- 550 yılları arasında gerçekleşmiş olan göçler ise tam anlamıyla koloni faaliyetlerinden oluşur. Bu dönemde koloni yerleşimi apoikia ile ana şehri metropolis’i arasındaki ilişkiler çok daha iyi bilinmektedir. Bunlardan bazıları ticari amaçlarla kurulmuş emporia’lardan oluşuyordu.
Kolonilerin yol açtığı en önemli sonuçlardan bir tanesi ferdi servet imkanı sağlamasıydı. Kolonistler yerleştikleri toprakları kendi hesaplarına işliyorlardı. Üretilen mallar deniz yoluyla başka kolonilere ve kentlere taşınabildiği için takas seçenekleri artmıştı. Altın ve gümüşün takasın yerini alması ferdi servetin daha da gelişmesinin önünü açtı.Atina’da daha erken dönemlerde ortaya çıkmış olan yeni servet sahibi gruplar kent yönetimine katılmanın yollarını buldular.
Atina MÖ 9. yüzyıldan itibaren uluslarası çevrelerle ticaret ve ilişki içerisine girmişti. Diğer kentlere oranla daha fazla kalkınma imkanı bulmuştu. Ancak kalkınma süreci halkı yoksullaştırarak ve yasalara itiraz etmelerine engel olarak devam ediyordu. Zaten toprak sahibi olmayan ve pay karşılığı marabalık yapan insanlar iyice yoksullaşmış ve köle durumuna düşmüştü.
Oldukça yoksullaşmış olan halk duruma isyan etmiş, böylece varlıklı insanlarla yoksullar arasında bir çatışma ortamı doğmuştu. Çatışmalar nedeniyle kent artık yönetilemez duruma geldiğinde Solon tarafları yatıştırmak için yeni yasalar çıkardı ve halkın lehine düzenlemeler yaptı.
Solon’un en önemli düzenlemelerinin başında halka kendini temsil imkanı sağlayan meclislerin kurulması oldu. Halk ilk etapta boule adı verilen meclise temsilciler seçiyor, boule’nin hazırladığı yasa ve düzenlemeleri de ekklesia denilen büyük halk meclisinde de oyluyordu. Solon’la birlikte gelen önemli yeniliklerden bir tanesi de halkın üye olarak katıldığı heliaia denilen mahkemelerdi. Solon’un reformları Atina demokrasisinin temeli olmuştu.
Polis kavramı, Aristoteles’in de belirttiği gibi, seçme ve seçilme hakkı bulunan ve bu usulle yasamaya katılan vatandaşlık anlayışına bağlı olarak ortaya çıktı.
Buna karşılık Sparta başta eş yetkiye sahip 2 kralla idare edilen bir oligarşiydi. Vatandaşın her dilediğini yapma özgürlüğü yoktu.