Frigler

Frig Krallığının Sınırları ve Tarihi Coğrafyası

Eski Anadolu’nun en geniş bölgelerinde biri olan Frigya, günümüzde Yukarı ve Orta Sakarya Havzası ile Orta Kızılırmak Havzasının bir bölümünü kapsamaktaydı. Daha net bir ifade ile İç Batı Anadolu ve İç Anadolu’nun batı kesimlerini içine almaktaydı. Frig ülkesi temelde büyük ve küçük Frigya olmak üzere iki ana kısma ayrılmaktaydı.

Frig Krallığının Kuruluşu ve Gelişimi

Antik kaynaklara göre, Frig Devleti’nin ilk kralı, Gordion‘a adını vermiş olan Gordios‘tur. Bu kral ve dönemin siyasal olayları konusunda bilgi yoktur. Ancak arkeolojik kazılar Frigler‘in Gordion’a MÖ 9. yüzyılın ortalarında, yaklaşık olarak MÖ 850 -800 yıllarında yerleştiklerini göstermiştir. Gordios‘tan sonra Frig tahtına Midas geçmiştir. Asur kaynaklarına göre, MÖ 718- 709 arasında tahtta kalan bu kral Frig Devleti’nin sınırlarını batıda Ege kıyılarından doğuda Kızılırmak‘ın doğusuna kadar genişletmiş ve Yunanlılarla bir takım ilişkiler içerisine girmiştir. Batılı kaynaklara göre Frig Devleti’nin en güçlü kralı Midas’tır.

Frig Krallığının Yıkılışı

Friglerin Yunanlılar ile ilişkiler kurduğu dönemde Anadolu, kuzeyden gelen göçebe/atlı kavimlerin tehlikesiyle karşı karşıya kalıyordu. Bu tehlikeyi yaratanlar Kimmerlerdi. Kısa sürede Orta Anadolu’ya kadar ilerleyen Kimmerler Frig hâkimiyetindeki toprakları istila ederek Friglerin başkenti Gordion‘u yağmalamışlardır. Bu istila sonrası Frig kralı Midas intihar etmişti.. Midas’ın ölümünden sonra Frig Devleti siyasal etkinliğini yitirmiş ancak tarih sahnesinden tümüyle silinmemiştir. Önce Lidya’ya bağımlı olarak varlıklarını sürdürmüşler sonra Pers İmparatorluğunun bir parçası haline gelerek Büyük Frigya satraplığına bağlanmışlardır.

Frig Uygarlığı

Din: Anadolu’ya dışardan geldikleri bilinen Frigler bu topraklara geldiklerinde dini yönden çok zengin bir coğrafya ile karşılaşmışlardı. Anadolu’da kendilerinden önce var olan bu zengin dini yapıyı sindirerek kendilerine özgü bir kült oluşturmuşlardı. Frig dini çok tanrılı bir dindi ve çok sayıda erkek ve dişi tanrıdan ibaretti. Ancak bunlardan sadece biri antropomorf olarak tasvir edilmişti. Frigler bu tanrıçayı ana anlamına gelen Matar olarak isimlendiriyorlardı. Ayrıca bu tanrıçanın ismine çoğu zaman Frig dilinde büyük ihtimalle dağ anlamına gelen bir kelime eşlik ediyordu. Bu da Kubile idi.

Sanat: Bir geçit ülkesi konumunda olan Frig coğrafyası, Anadolu’daki ve Anadolu’ya komşu kavimler tarafından kültür etkileşimine açıktı. Bu durumun en net izlerine Frig sanatında rastlanır. Frig sanatı ülkenin bu coğrafi konumundan dolayı hem doğu hem de batıdan etkilenmiştir. Başlangıçta doğu izleri görülen Frig sanatında sonraları batı sanatının izleri hissedilir derecede artmıştı. Ayrıca birkaç evreden oluştuğunu söyleyebileceğimiz Frig sanatı zaman içerisinde kendine özgü bir stil de geliştirmişti. Bu stilin izlerine madencilikten dokumacılığa, ahşap işçiliğinden çanak çömlek yapımına kadar hemen hemen her alanda rastlanmak mümkündür.

Dil ve Yazı: Frig uygarlığından bahsederken onların dili hakkında da bilgi vermek gerekir. Kendilerine özgü bir karakter gösteren Frig dili, Hint -Avrupa kökenli idi. Bu dilin yazılı örneklerine MÖ. 8. yüzyılda başkent Gordion’da rastlanmıştır. Bu örneklere bakıldığında okunabilen Frig dili yine de tam olarak çözülememiştir. Bunun sebebi ise aynı kelime veya kelime gruplarının tekrarlanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu zamana kadar ele geçen az sayıda yazıttan anlaşıldığı kadarı ile Eski Yunan, Lidya ve Likya alfabesine benzer bir alfabe kullanan Frig alfabesi soldan sağa yazılmaktaydı.

Toplum Yapısı: Frig insanlarının toplum yapısı hakkındaki bilgiler de yine antik batı yazarları, kendilerine komşu toplulukların kayıtları ve Frig coğrafyasında yapılan kazılardan elde edilir. Buna göre daha çok toprağa bağlı bir yaşam süren Frig toplumunda çok keskin olmamakla birlikte bazı sınıflara rastlanır. Halk köylerde çiftçilikle uğraşarak geçimini sağlıyordu. Kentlerde ise farklı zanaat türleri ile uğraşan zanaatkârlar, dini faaliyetleri yerine getirenler ve yönetimden sorumlu olan bir zümre bulunuyordu.

Ekonomi: Frig ülkesi Sakarya ve Kızılırmak Havzası arasında, su kaynakları açısından oldukça zengin bir coğrafya da yer alıyordu. Bunun yanında bu topraklar Anadolu’yu baştan sona kat eden son derece önemli ana yollarında kavşağında bulunuyordu. Bu durum Frig ekonomisine zirai ve ticari faaliyetlerde doğal bir avantaj sağlıyordu. Buradan hareketle Frig ekonomisinin hem tarım ve hayvancılığa hem de ticari faaliyetlere dayandığı söylenebilir.