Hitit Öncesi Anadolu’nun Durumu
Yazı, bulunuşundan sonra ticari ve kültürel münasebetler ile tüm Ön Asya ülkelerine yayılmıştır. Anadolu ise MÖ 2000- 1500 yılları arasına tarihlenen Orta Tunç Devri’nin başlarında Asurlu tüccarlar ile yazı ile tanışmıştır. Asur - Anadolu ticaret ağı, yaklaşık 250 yıllık bir ilişkinin önünü açmış ve Asur Ticaret Kolonileri Çağı (MÖ 1970- 1750) denilen Anadolu’nun tarihi çağlarını başlatmıştır.
Asurlu tüccarlar, Anadolulu beylerin çekişmelerine katılmaksızın kendi amaçları doğrultusunda kar elde etmeyi hedeflediler. Kervanlar ile Anadolu’ya başta kalay ve tekstil olmak üzere pazar değeri olan eşyalar getirdiler. Karşılığında altın, gümüş ve kıymetli taşlar alıyorlardı. Asurlu tüccarın Anadolu’dan götürdüğü mallar değerli madenler ve kıymetli taşlarla sınırlı değildi. Ayrıca yün, deri, arpa, buğday ve susam gibi zirai ürünler de aldılar.
Bu dönemde Orta Anadolu krallıklarla yönetiliyordu. Bu krallıklar veya beylikler bir şehirle yükseliyordu. Bereketli ovalarla ana yollar üzerine kurulmuş olan bu şehirler poternlerle güçlendirilmiş, anıtsal şehir duvarlarıyla çevrildi. Şehrin hâkim alanlarında saraylar ve tapınaklar yükselirdi. Erken Tunç Çağı şehirlerinin harabeleri üzerine ovalarda kurulup yükselen bu şehirler her ne kadar büyük bir yaşam ve ticaret merkezi olsalar da bu çağı sona erdiren yangın felaketlerinden sonra varlıklarını sürdürememişlerdir.
Ticaret ürünlerinden olan kalay, silahın ham maddesi tuncun yapımı için şarttı ve söz konusu dönemde Anadolu’dan temin edilememekteydi. Ayrıca maden işçiliğinde ileri seviyede olan Anadolu halkı için tunç eşya çok gerekli görülmekteydi. Bu yüzden de kalay Anadolu’da çok pahalıya satılmaktaydı. Kumaşlar ise farklı kalite ve fiyatlarda satışa sunulmaktaydı.
Asur Ticaret Kolonileri Çağı aynı zamanda Anadolu’nun yazılı tarihinin başladığı dönemdir. Zira büyük çoğunluğu Kültepe’den çıkarılan ve sayıları şimdilik 25.500 civarında olan tabletler Anadolu’nun tarihine ışık tutan en eski yazılı kayıtlardır.
Asurlu tüccarların gelir kaynaklarından olan faiz karşılığı borç para verme tüccarlar arasında çok yaygındı. Asurlu tüccarlar bir aile firması şeklinde Anadolu’da ikamet ediyordu. Evin en büyüğü yani ailenin babası, firma patronu olarak aile üyelerini çeşitli kolonilere gönderir ve çeşitli görevler yüklerdi. Baba öldüğü zaman firmanın başına evin en büyük oğlu geçerdi.
“Asur Ticaret Kolonileri Çağı” olarak adlandırılan bu dönemde, özellikle Orta Anadolu’da etrafı surlarla çevrili krallıkla idare olunan irili ufaklı çok sayıda şehir devleti bulunmaktaydı ve bu şehirler ile Kuzey Suriye ve Mezopotamya şehirleri arasında canlı ticari ilişkiler kurulmuştu. Anadolu’daki güçlü krallıklar arasında çeşitli nedenlerden dolayı birtakım sürtüşmeler yaşansa da bu döneme damgasını vuran olay, Asur şehrinin Anadolu ile kurmuş olduğu bu barışçıl ilişkilerdir. Asurlu tüccarlar, önce münferit şekilde başlayan faaliyetlerine daha sonra aile üyeleri ve yakın akrabalarını da katarak, kan bağına dayalı bir tür aile şirketi oluşturmuşlardır. Asurlu firmalar zamanla Anadolu’nun çeşitli şehirlerine dağılarak daha etkin bir şekilde faaliyet göstermeye başlamıştır. Tüccarların, yapılan ticareti tabletler ile belgeleme geleneğine sahip olması, Anadolu’nun yazı ile tanışmasını, bir başka ifadeyle Anadolu’nun tarihî devirlere girmesini sağlamıştır. Tüccarlardan kalan arşivler, başta iktisadi hayat olma üzere, sosyal ve siyasal hayata dair bilgiler sunmuştur.
Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın ne şekilde sonlandığına dair net bilgiler bulunmamaktadır. Ancak bu dönemin sonlarına doğru Anadolu’daki şehir devletleri, Kuşşara Şehri Kralı Hitit kökenli Pithana ve oğlu Anitta’nın saldırılarına maruz kalmış ve Kaniş Şehri de Anitta’nın eline geçmişti. Böylece Hititler Anadolu’da ilk kez siyasi birliğin kurulması yönünde en büyük adımı atmışlardır. Diğer taraftan Şamşi -Adad’ın ölümünden sonra Asur Devleti'nde oluşan otorite boşluğu ve akabinde gelişen karışıklıklar, Asurlu tüccarları doğrudan etkilemiş ve dolayısıyla ticari ilişkileri büyük ölçüde sekteye uğratmıştır. Koloni çağının sona ermesi ile Anadolu’da Hitit Devleti ortaya çıkarken, Mezopotamya’da kısa bir dönem daha devam eden çok parçalı siyasi yapılanma ve sonrasında Babilli Hammurabi kendini gösterecektir.