Anadolu’da Yazılı (Tarihi) Sürecin Başlangıcı
Tarih Boyunca Kullanılmış Yazı Yüzeyleri
Taşlar ve Kayalar: İnsan topluluklarının ilk yerleşim yerleri olan mağaraların duvarlarından hareketle eski çağ toplumları tarafından kullanılan ilk yazı yüzeyi taşlardır.
Bitki Yaprakları, Ağaç Kabukları: Yapısal olarak sert ve geniş olmasından dolayı çeşitli ağaçlara ait kabuklar ve palmiye benzeri ağaçlara ait geniş yüzeyli yapraklar gerek çeşitli yazı sistemleri için yazı yüzeyi olarak kullanılmıştır.
Ahşap: Yüzeyi düzleştirilerek plakalar hâline dönüştürülen ahşap malzemenin üzerine iki farklı yöntemle yazı yazma tekniği gerçekleştirilmiştir.
Fildişi, Hayvan Kemik ve Kabukları: Fildişi, çeşitli hayvanlara ait kemik ve kabukları üzerine çeşitli bitkilerden veya metal oksitlerden elde edilmiş boyalar ile yazı sistemlerinin uygulanması esasına dayanmaktadır.
Kil Tabletler: MÖ 4. binyıldan itibaren pigtografik yazı ile oluşturulmuş kil tabletlerin ilk örneklerini Mezopotamya topraklarında görmekteyiz.
Keten Bezi: Yapılan kazı çalışmalarından edinilen bilgilere göre rulo hâlinde oluşturulmuş yazı yüzeyi olarak kullanılmasının yanı sıra Antik Mısır toplumunda mumyalama amaçlı olarak da kullanılmıştır.
Papirüs: Bir bitki olup Antik Mısır coğrafyasında Nil deltasında bulunan bataklıklarda yetişen papirüs bitkisinden elde edilen liflerle oluşturulmuş olan dayanıklı bir yazı yüzeyidir.
Çeşitli Madenler ve Metaller: Madencilikte görülen ilerleme sayesinde oluşturulmuş levhalar yazı sistemlerinin de gelişmesi ile yazı yüzeyi olarak kullanılmıştır.
Bambu: Bambu yüzey üzerine yazı yazma işlemi bitkiler ve metallerden elde edilmiş çeşitli boyalar ile gerçekleştirilmiştir. Bambunun bugünkü Çin coğrafyasında bol miktarda bulunması bu bölgede yazı yüzeyi olarak seçilmesinin ana etkenidir.
Deri ve Parşömen: MÖ III. yüzyılda Bergama’da üzerine yazı yazmak için işlenen deri daha ince ve sağlam hale getirilerek parşömen üretilmiştir. Bu yazı yüzeyi uzunca bir dönem farklı toplumlarda yazı yüzeyi olarak kullanılmıştır.
İpek: Çinliler tarafından ilk defa yaklaşık olarak MÖ 5. yüzyıldan itibaren üretilen ipek parlak ve esnek yapısı ile yaşamın pek çok alanında kullanılmıştır.
Kâğıt: Çinliler tarafından MS 16. yüzyıldan itibaren çeşitli atık malzemeler kullanılarak kâğıt üretimi gerçekleştirilmiş ve yazı yüzeyi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Tarih Boyunca Kullanılmış Yazı Türleri
Resim yazısı / Pigtografi – Fikir yazısı / İdeografi: Mağara duvarlarına ya da kaya yüzeylerine uygulanarak çizim, kabartma ve boyama teknikleri ile geliştirilmiş düşünce temelli yazıya (ideografik) ardından ise resim yazısına (piktografik) doğru bir dönüşüm sergilemiştir.
Hece Yazısı / Fonografi: Resim ve fikir yazısının uygulanmasındaki zorluklar hece yazısına geçilmesini zorunlu kılmış ve artık insanlar başka kişilere aktarmak istedikleri olayları üzerlerine manalar yüklemiş oldukları heceler ile ifade etmeye başlamışlardır. Bu bağlamda hecelerin yansıtılması basit çizgilerle oluşturulmuştur.
Harf Yazısı / Akrofoni: Hece yazısında karşılaşılan zorluklardan dolayı insanlar hecelere yüklemiş oldukları anlamları bu hecelerin başlarında bulunan sesin kullanılmasıyla harflere yüklemeye başlamış, böylelikle de harf yazısı oluşturulmuştur.
Çivi Yazısı: Sumer Kent Devletleri'nde artı ürünün kayıt altına alınabilmesi ihtiyacından ortaya çıkmış olup kil tabletler üzerine yazı yazmak amacıyla kullanılan kesik uçlu kamışlar aracılığıyla uygulanmış bir yazı stilidir.
Hiyeroglif Yazı: Anlatılmak istenen olay ve düşüncelerin resimlerle anlatılması şeklinde oluşturulmuş bir yazı sistemidir.
Fenike Yazısı: Fenikeliler tarafından geliştirilmiş olan bu yazı sistemi o döneme kadar oluşturulmuş ilk alfabe temelli yazıdır.
Yazının İcadı ve Tarihi Gelişimi: Yazı MÖ 4. binyılın ikinci yarısında (MÖ 3500-3000 yılları arasında) Sumerliler tarafından icat edilip geliştirilmiştir.
Çivi Yazısının Anadolu’ya Taşınması: Yazı MÖ ikinci bin yılın başlarında yaşanan Asur Ticaret Kolonileri Dönemi'nde Asurlu tüccarlar aracılığıyla Anadolu'ya taşınmıştır.
Çivi Yazısının Çözülmesi: Çivi yazısının çözümüne dair ilk adım Alman dilbilimci Georg Friedrich Grotefend’in 1802 yılında Ahameniş İmparatorluğu’nun Pers kralı Kserkses’e ait yazıtın bir bölümünü okumayı başarmasıyla atılmıştır.