Urartular

Doğu Anadolu Bölgesi coğrafi ve iklim özellikleri bakımından oldukça zorlu bir coğrafyadır. Bölgenin her yeri benzer özellikler göstermez. Sık sık sarp yer şekilleri ile bölünmüş yer yer birbirinden izole olmuş alt bölümlere sahiptir. Bu bağlamda tarım faaliyetleri için uygun koşullara sahip olmayan bölge, fazla sayıda nüfusu beslemek için elverişli değildir. Yine dağ sinsileleri tarafından bölünen çevresine göre yüksekte kalan düzlük alanları hayvancılık için uygun olsa da söz konusu bölünmenin getirdiği doğal engeller hayvancılıkla uğraşan toplulukların büyük kabilelere dönüşmesine de engel olmuştur.

Fazla sayıda olmayan düzlük alanlar birbirlerine pek de düzenli olmayan yol ve dağ geçitleri ile bağlanır. Ancak ulaşımda karşımıza bu sefer de sert iklim koşullarının çıkardığı engel olarak çıkar. Öyle ki bu sorunlar bugün dahi ulaşımı aksatmaktadır. Ağır kış koşulları, sert, sarp, kırık, zorlu coğrafya Doğu Anadolu Bölgesi'nin hep kenarda, hep taşrada, hep merkezin periferisinde kalmasına neden olmuş, böylelikle burası ya bir tampon bölge ya da büyük güçlerin çekişip savaştığı bir arena olagelmiştir.

Ancak bu yüksek yaylanın sahip olduğu tüm olumsuz özelliklerine karşın MÖ 9. yüzyılın sonlarına doğru Yakındoğu'nun en güçlü devletlerinden birisi yine bu topraklarda ortaya çıkar. Kendileri tarafından Bianili komşuları tarafından Urartu olarak adlandırılan bu medeniyet bu bölünmüş zorlu coğrafyada ortaya çıkan ilk merkezi güçtür. Elindeki tüm kaynakları akıllıca kullanan Urartular dönemin süper gücü olarak tabir edebileceğimiz güneyli düşmanı Urartu'ya başarıyla direnmiş ve yer yerde ona üstünlük kurmasını bilmiştir.

Coğrafyanın olumsuz özelliklerini avantaja çevirerek üstün savunma örnekleri ortaya koymuş ancak yaz aylarında sefer yapabilen Assur'a karşı coğrafyanın getirdiği bir olumsuzluğu avantaja dönüştürmeyi bilmişlerdir.

Assur kaynaklarına göre Son Tunç ve Erken Demir çağlarında bölge parçalı çeşitli boy ve beyliklerden oluşuyordu. Assurlular kaynaklarda her ne kadar bu feodal yapıların başındaki elitlerden kral diye bahsetselerde tek bir seferde birçoğunu ele geçirmeyi başarıyorlardı. Bu dönem için Urartu politik bir anlamdan çok coğrafi bir tanımlamaydı. Bu dönem için bölgedeki dağınık siyasi yapının birlikte hareket edip etmediği net değildir. Ancak arkeolojik veriler söz konusu dönem için yüksek bir nüfus yoğunluğundan bahsetmez. Ancak MÖ 9. yüzyılın ortalarında bu durum değişir. Yüksek yaylarda yoğunlaşan politik bir güç artık Assur tarafından daha dikkate alınır boyuttadır. Assur Kralı Şulmanu-aşerid (Salmanassar) döneminin sonlarına doğru başkenti Tuşpa olan Urartular kurucu kralları beraber artık daha belirgindir. Assur'un karşısında hatırı sayılır bir güç olan Urartular zamanla sınırlarını genişletirler Doğu Anadolu ve Kuzeybatı İran'a yayılırlar. Artık bir krallık olarak anılan bu güç MÖ 8. yüzyılın başlarında Aras Nehri'nin kuzeyinden Sevan Gölü'ne kadar uzanan bir sahayı kontrol etse de sınırları genelde sabit kalır.

Doğu Anadolu Bölgesi'nde krallığın karakteri haline gelen büyük bir imar ve iskan faaliyetine girişirler. Tarım üretimini sürekli ve bereketli kılmak için sulama kanalları, barajlar, göletler inşa ederler. Yeni şehirler, tapınaklar, saraylar, kaleler kurarlar. Assur kaynaklarından anladığımıza göre eyaletler haline yönetilen krallık gelişmiş bir yol ağı ile birbirine bağlanmaktadır. Temeli savaşa ve yağma ekonomisinin yanı sıra tarım ve hayvancılık faaliyetlerine dayanan bu krallığın bilinen en önemli özelliği ise madeni çok iyi işliyor olabilmesidir.

Başta demir olmak üzere altın, gümüş bakır üretebilen bu uygarlık bir maden uygarlığı olarak nitelenebilir. Sahip oldukları gelişkin maden işleme yetenekleri anıtsal yapılar yapabilmenin yanı sıra hayret verici kralî kaya mezarları da inşa edebilmelerine olanak tanımıştır. Maden işlemek aynı zamanda çok önemli bir ekonomik girdiydi. Çevresinde bulunan veya tabiiyetine aldığı kültürlerden etkilenen veya onları etkileyen eklektik bir kültür anlayışına sahiptir.

Devlet kontrolünde standartlize edilmesine rağmen yer yer yerel özellikleri de sahip Urartu seramikleri sarayın ve halkın kullandığı seramikler açısından farklılık gösterir.

Ölü gömme gelenekleri bakımında farklı tipleri bünyesinde barındıran bir uygarlık olan Urartular'ın elitleri için kullanılan kaya mezarı geleneği oldukça görkemli ve sıradışıdır. Kendisinden sonra gelen pek çok uygarlığa da kaynaklık etmiştir.

Baş tanrı ve savaş tanrısı Haldi'den oluşan Urartu dini çok tanrılı bir dindi. Meherkapı yazıtında ifade edilen Urartu panteonunda yetmiş dokuz tanrıdan oluşuyordu. Çevre ve yerel kültürlerden etkilenen Urartu dini bu bağlamda eklektik bir dindi.

Genel itibariyle çivi yazısı kullanısa da çeşitli amaçlarla zaman zaman hiyeroglif yazısı da kullanılmıştır.

Doğu Anadolu Bölgesi'nin ilk merkezi gücü olan Urartular MÖ 858 - 585 yılları arasında hüküm sürmüş, askeri, politik, mimari, sanat, keramik, madencilik gibi pek çok alanda damga vurmuş çevre kültürleri etkilemiş kendisinden sonra gelen diğer kültürlere de öncülük etmiş Anadolu Eskiçağ tarihinde derin izler bırakmış bir uygarlıktır.