Dış Ticaret İşlemleri

Dış ticaret işlemleri ülke içerisinde gerçekleştirilen ticaret işlemlerinden çok daha karmaşık, bürokrasisi fazla olan ve dikkat isteyen işlemlerdir. Bu nedenle gerek ithalat gerekse ihracat işlemlerinde bu süreci iyi bilmek, dış ticarette yaygın olan temel kavram ve prensiplere hakim olmak ve takip edilecek süreci iyi izlemek son derece önemlidir. Aksi takdirde işlemlerin gecikmesi, raf ömrü kısa olan malların bu süreçte zarar görmesi, anlaşmalardan vazgeçilmesi vb. aksaklıklar söz konusu olabilmektedir. Dış ticaret ülke ekonomisinin kalkınmasında ve gelişmesinde önemli rol oynar. Özellikle millî gelirin büyümesinde yurt içi gelirlerinin olduğu gibi yurt dışı gelirlerinin de payı önemlidir. İhracat adı verilen dışa satım ile ülke mallarının yurt dışına çıkarılması sonucu ülkeye döviz girişi sağlanmakta ve böylece ülke ekonomisine önemli katkılar sağlanmaktadır.

Dış ticaret, kısaca başka ülkelerle alışveriş yapmayı ifade eder. Daha açık bir ifadeyle; bir ülkedeki kamu kuruluşları ile özel kişi ve kuruluşların belli bir süre içinde diğer ülkelerle yaptıkları mal ve hizmet alım-satımlarıdır. Ticaret tek taraflı olmadığı için karşılıklı alışveriş vardır. O halde dış ticarette başka ülkelere mal/hizmet satmak veya onlardan mal/hizmet satın almak söz konusudur.

1980 öncesi dönemdeki ekonomik sıkıntılar ödemeler dengesi üzerinde yoğun bir baskı oluşturmuş ve bu nedenle bir süre kısıtlayıcı dış ticaret politikaları ve ithal ikameci sanayileşme politikaları uygulanmıştır. Bu politikalar beklenen sonucu vermemiş, ithal ikameci sanayilerin dışa bağımlılığı nedeniyle ithalatta önemli oranda artışlar olmuş, ihracatta ise kayda değer bir gelişme görülmemiştir.

1987’de Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusunda bulunulmuş, yine aynı yıl Türk Eximbank kurularak faaliyete geçirilmiştir. 1990’larda ve 2000’li yıllarda ise Türkiye’nin dış ticaret politikasını şekillendiren iki temel olaydan biri Dünya Ticaret Örgütü’ne üyelik, diğeri ise Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşmasıdır. 1999’da yeni bir istikrar programı uygulamaya konulmuş, özellikle 2000’li yıllarda Dünya genelinde yaşanan krizler Türkiye ekonomisini ve dış ticaretini de etkilemiş ve diğer faktörlerle birlikte inişli çıkışlı bir grafik çizmesine neden olmuştur.

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında ticari ilişkiler, 1963 yılında Ankara anlaşması ile farklı bir boyut kazanmıştır. Bu anlaşmaya göre hazırlık, geçiş ve son dönem olmak üzere üç aşamalı bir süreç başlatılmıştır. Gümrük Birliği bu aşamaların son dönemidir.

Yaşanan tüm bu gelişmeler sonucunda, ikibinli yıllarda ihracatın ithalatı karşılama oranının toplam dış ticarette yıllık ortalama %65 iken, Avrupa Birliği ile olan dış ticarette ihracatın ithalatı karşılama oranının yıllık ortalama %75 dolayında gerçekleşmesidir. Bunun anlamı şudur: Türkiye’nin dış ticaret açıklarındaki tehlikeli artışın nedeni büyük ölçüde Avrupa Birliği ile olan dış ticaret değildir. Dış ticaret açığı içerisinde Avrupa Birliği’nin payı artmamaktadır. Buna karşın üçüncü ülkeler ile olan dış ticaretimizden kaynaklanan açık, oran olarak artmaktadır.