Din ve Fenomenoloji
Fenomenoloji, bilinci bütün fenomenlerin kaynaklandığı, şekil aldığı yer (matrix) gören, fenomenleri niyetsel/yönelimsel edimlerin nesnesi telakki edip onları özler olarak inceleyen, kendine özgü yöntem talebinde bulunan, öngörü - öncesi deneyim (prepredictative experience) ile ilgilenen, kendini bilimin temeli takdim eden; bir gündelik hayat dünyası felsefesi, bir akıl savunması ve bir felsefe eleştirisi olan ön kabülsüz (presuppositionless) felsefedir.
Alman felsefeci Edmund Husserl tarafından geliştirilen felsefi bir araştırma yöntemidir. Bilinci sistematik biçimde incelenmeyi konu edinir. Çözümlemesinde bilincin iç içe üç durumu olduğunu görür. İlki nesne oluşturucu bilinçtir: Dünya ve gerçeklik, öznenin bilinç edimleri ile yapı kazanır. İkincisi, nesne(l)leşim olarak bilinçtir: Bilinç her zaman bir nesne hakkındaki bilinçtir ,bilinç(li) özne ve öznenin bilinç ediminin yöneldiği nesne arasında ayırım yapmayan bir bilinç deneyimi olamaz. Son olarak üçüncüsü, yönelimsel olarak bilinçtir: Bütün bilinçleri nesne oluşturucu ve nesnelleşim gören ve sonra da bu nesnelleşmeyi içkinsel olarak anlayan bilinç anlayışı demektir. Aşkınsal felsefede Husserl, “dünyayı fenomen niteliğiyle”, yani bir nesne değil saf anlam niteliğiyle kavramaya çalışır
Alfred Schutz fenomenolojik sosyolojinin baş temsilcisi olarak görülür. Husserl’in Aşkınsal Fenomenolojisini, “gündelik/toplumsal dünya (hayat) fenomenolojisi” hâline getirmiştir. Özel yaklaşımına “Varoluşsal Fenomenoloji” adı verilir.
Fenomenolojik bilgi sosyolojisi, etnometodoloji ve sembolik etkileşimciliği terkip eden genel yaklaşımın adıdır. Etnometodoloji, her günkü yaşama dünyasının ayrıntılı incelenmesine dayanır. iki tür etnometodolojist arasında ayrım uygundur: Linguistik ve durumsal. Dilci etnometodolojistler (mesela, Cicoural 1972; Schegloff ve Sacks 1973) dilin kullanılışına ve günlük hayattaki karşılıklı konuşmaların yapılanma tarzlarına yoğunlaşır. Çözümlemeleri; “kelimeyle söylenmemiş” ama “biliniyor kabul edilmiş” (taken for granted) anlam(landırma)lara, işaretsel tezahürlerin (göstergelerin) kullanılışına ve günlük karşılıklı konuşmaların fiilen kelimelerle söylenenlerden daha fazlasını anlatma/ifade etme tarzlarına önem verir. Durumsal etnometodolojistler (mesela McHugh 1968) ise, daha geniş bir toplumsal faaliyete bakışlarını çevirip insanların kendilerini içerisinde buldukları toplumsal bağlamlarla bir şekilde irtibat kurma yollarını anlamaya çalışırlar. Yani onlar, insanların çevrelerini nasıl anlamlı kıldıklarını ve düzenlediklerini anlamakla ilgilenirler. Sembolik etkileşimcilikte insanlar, toplumsal dünyaya sadece mukabelede bulunmaktan çok, semboller vasıtasıyla toplumsal dünyalarını yaratır ve kurarlar. Fenomenolojik bilgi sosyolojisinin ana tezi, toplum üyelerinin sosyal ilişkilere olanak sağlayan birtakım ortak kabul görmüş sembollerin mevcut olduğudur.
Fenomenolojik bilgi sosyolojisi, “nesnelleşmiş bilginin toplumsal koşullarını aramak, bilgiyi toplumsal koşullarında kavramak” şeklinde tanımlanabilir. Dolayısıyla fenomenolojik bilgi sosyolojisi, bu inşanın vuku bulduğu süreçleri analiz etmek veanlamak çabasındadır.
Konu din olduğunda fenomenolojik bilgi sosyolojisinin en temel ilk varsayımı şudur: “Her dinin muhtelif yönleriyle belli bir toplumsal bağlamda doğar, kurulur, var olur ve yine toplumsal bağlamlarda varlığını sürdürür. Din bir yandan belli toplumsal koşullar içerisinde ve içerisinden mevcudiyet kaynağını bulur, boşlukta ve boşluğa doğmazı; diğer yandan, belli toplumsal koşullarda yerini ve yerleşimini sürdürür.