Dijital Ses ve Görüntü Düzenlemede Estetik Unsurlar ve Görsel Tasarım

Analogdan Dijitale Geçiş

Doğrusal olmayan rastgele erişimli kurgu sistemleri ya da bilinen karşılığı ile “Random Access Nonlinear Editing System” ile her geçen gün güçlenen ve ekonomikleşen sistemler televizyon ve film sektöründe kabul görmüştür. Bilgisayar tabanlı kurgu sistemleri, hard diskten okuma yaptığı için kurgunun her aşamasında kurgu üzerinde değişikliğe izin vermekte ve bunun için doğrusal bir işlem yapma zorunluluğunu ortadan kaldırmaktadır.

Görüntü Düzenlemede Estetik Unsurlar ve Görsel Tasarım

Film üretiminin değişikliğe uğraması bir domino etkisi yaparak tüm yapım süreçleri etkilemiş önce film üretiminin post aşaması dijitalleşmiş, ardından film çekimlerinde dijital kameralar kullanılmış, sonra da dijital dönüşüm süreci başlamıştır.

Dijital kurguda çekilmiş olan tüm görüntüler öncelikle bilgisayar ortamına aktarılmaktadır (capture). Bilgisayarda görüntü / ses düzenleme programları sayesinde kurgulama işlemi gerçekleştirildikten sonra gösterileceği araca uygun olarak programın dışına çıkarılmaktadır (export). teknik sürecin yanı sıra görüntülerin düzenlenmesi öncesinde ve sırasında plan seçimi yaparken daha önce bahsedilen düzenleme yöntemlerin yanı sıra estetik unsular ayrıca önem taşımaktadır. Çerçeveleme, renk, ışık, gölge gibi ögeler görüntünün estetik bakış açısını vurgulamaktadır.

Çerçeve ve Boyut

Görsel sanatların geleneksel boyutlandırmaları, üç boyutlu gerçekliğin iki boyuta dönüştürülmesini ifade etmektedir. Üç boyutlu görsel alanın iki boyutlu bir yüzey üzerinde gösterilmesi ise estetik bir sorun doğurmakta, çerçeve, sinematografik uzamı ortaya çıkarmaktadır. Perspektif bir kompozisyon ile oluşturulmakla birlikte görüntünün şekillenmesini sağlamaktadır.

Alan derinliği ise yanılsamanın yapısal bir ögesi durumundadır. Objektif çeşitleri ve kullanımı ile denetlenmekte, anlatım biçimlerine önemli ölçüde etki etmektedir.

Işık ve Aydınlatma

Işık, insan için görsel algıyı mümkün kılan temel ögedir. Görme olayını, görsel algılamanın temelini, ışık, göz ve beyin oluşturmaktadır. Bunlardan birinin eksikliği, görsel algılamayı olumsuz etkilemektedir. İnsan gözünün veya görüntü kaydedici araçların bir görüntüyü oluşturabilmesi için ışık gereklidir. Doğal veya yapay ışığı ışığı kontrol etmek mümkündür. Ancak bu şekilde kontrollü görüntüler elde edilebilir. Gerek kullanılan malzemeler, gerekse teknik açısından ışık yapımı amaca göre değişmektedir. Özellikle bazı senaryolar ışığa dayalı bir teknikte çekim yapma zorunluluğu gerektirir. Gölge ise sanata yaratıcılık katan bir unsur olarak değerlendirilmelidir.

Kompozisyon

Kompozisyon anlamlı ve plastik açıdan uyumlu görüntüler oluşturabilmek amacıyla çerçeveyi dolduran görsel malzemelerin düzenlemesini ifade etmektedir. Kompozisyonda denge, biçim, çizgi ve renk unsurları uzamı etkileyecek nitelikte estetik ögelerdir.

Tasarımda önemli bir yeri olan çizginin, kompozisyon içindeki diğer öğeleri bağlama, kesiştirme, birleştirme ve çerçeveleme gibi görevleri de bulunmaktadır.

Ses Düzenleme ve Dramatik Ses Kuşağı

Dijital ses teknolojisi en önemli gelişimlerini 1990’lı yılların başında gerçekleştirmiştir. Dijital sesin temeli olan PCM algoritması (analog sinyallerin belirli sürelerde örneklenip ikili (binary) sayı sistemine dönüştürülmesi), tüm formatların oluşumu için kodlayıcı olarak kullanmaktadır. Sabit disklere kayıt edilmesi ile birlikte sesin de görüntü gibi kesme, aktarma, kopyalama gibi işlemleri serbestçe yapabilme olanağı ortaya çıkmıştır.

Ses, mekân ve zaman yaratma özelliği ile seyirciyi gerçeğe daha çok yaklaştırmış, görüntünün içeriğinin anlatım gücünü artırmıştır. Sesin temel özellikleri dikkate alındığından bir kaynaktan geldiği için mekânsal bir boyutu olduğunu ifade etmek doğrudur.

Ses düzenleme sürecinde sesli çekim ya da sonradan seslendirme işleminden sonra sözlerin düzenleme işleminin tamamlanmasının ardından görüntüde kullanılacak müzik ek bir kanal olarak projeye eklenir. Söz, efekt ve müzik seslerinin seviyeleri bu aşamada düzenlenmektedir. Sahnenin duygusu ve mekâna uygunluk sağlandıktan sonra son aşamaya geçilir.

Ses öğeleri, ilgili görüntüyü tamamlamalı ve gerçeklik duygusunu destekler nitelikte olmalı, bununla birlikte seyircinin ilgilisini de canlı tutmalıdır. Sesin kullanım farklılıkları gerçeklik olgusunu etkilemektedir. Bu bağlamda sesler, eşlemeli (senkronize) ve eşlemesiz (senkronsuz) diye ayrıca ikiye ayrılmaktadır.

Genel kullanımına bakıldığında müzik, "nondiagetic" yani film karesinde görünmeyen bir yerden, dışarıdan gelmektedir. Duygusal bir sahnede aniden başlayan romantik müzik seyirciyi gerçeklikten uzaklaştırsa da duygusal anlamda etkiyi artırmaktadır.

Bazı durumlarda ise ses sahnenin bir parçasıymış gibi kaynağa bağlı olarak verilmektedir. Radyonun açılması, bir müzik aletinin çalınması gibi karakterlerin gerçekleştirdiği eylem ile birlikte duyulan ses gerçeklik algısı koparılmamakta ve algıya katkı sağlanmaktadır.

Görüntüdeki sessiz bir bölüm neredeyse dayanılmaz bir gerilim yaratarak seyirciyi ekrana yoğunlaşmaya ve ne söyleneceğini beklemeye zorlarken duyulan bir ses görüntüde yer almasa bile seyirciye birçok şey anlatabilmektedir. Gözün ve kulağın seçtiği görüntü ve sesler, seyircinin sahne üzerindeki izlenimini oluşturmaktadır.

Sesin nitelikleri göz önüne alındığında ses kurgusu görüntü bağlama yöntemlerinden farklı bir yaklaşım gerektirmektedir.