Güç Koşullarda Yaşayan Çocuklar

Çocukların yaşlarına uygun olmayan, tehlike ve riskleri içeren bir yaşam içerisinde olmaları risk altındaki çocuklar ya da güç koşullar altındaki çocuklar olarak tanımlanmaktadır. Evrensel olan bu sorun çocukların ve ailenin içinde bulunduğu fiziksel, biyolojik, psikolojik, sosyokültürel ve ekonomik şartlar ile birebir ilişkilidir. Güç koşullarda yaşayan çocuklar ifadesi; sokaktaki çocuklar, çalışan çocuklar, göç eden çocuklar, ihmal ve istismara maruz kalan çocuklar gibi çocuğun büyüme ve gelişmesinin olumsuz yönde etkilendiği riskli gruplarını tek şemsiye altında toplamaktadır.

Sokaktaki çocuklar

Sokak çocukları, zamanlarının büyük bir bölümünü sokakta geçiren, herhangi bir korumadan ve yetişkinlerin doğrudan desteğinden yoksun çocuklar olarak tanımlamaktadır. Sokaktaki koşulların uygun olmaması çocukların büyüme ve gelişmede gerilik, ihmal ve istismara maruz kalma, eğitim hakkından yararlanamama, damgalanma, madde bağımlılığın gelişmesi ve suça yönelme gibi olumsuz etkilerle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır.

Çalışan çocuklar

Çocuk işçiliği, çocuğun sağlıklı büyüme ve gelişmesini engelleyen önemli bir sorundur. Çocuk işçi 15 yaşının altındaki çalışan ve çalıştırılanlar; genç işçi ise 15-18 yaş arasındaki çalışanlar olarak kabul edilmektedir. Çocuklar, çalışma sürelerinin uzun olması, yetersiz beslenme, sosyal güvenlik haklarından yaralanamama, işyerinde kullanılan aletlerin ve makinelerin çocuklar için uygun olmaması, iş alanlarında patlayıcı ve zehirli maddelerinin varlığı gibi nedenlerle küçük yaşlarda iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla karşılaşmaktadırlar.

Göç eden çocuklar

Çok boyutlu bir kavram olan göç, kişilerin gelecekteki yaşamlarının bir kısmını veya tamamını geçirmek üzere zorunlu olarak ya da kendi iradeleri ile bir yerden başka bir yere yer değiştirme hareketi olarak tanımlanmaktadır. İç göçün yol açtığı çarpık kentleşme nedeniyle sağlık, eğitim, sosyal yardım, kültür ve eğlenme gibi nitelikli hizmetlerin sunumunda yaşanan sorunların yanı sıra göç eden nüfusun içine girdikleri topluma uyum sağlama sorunları, beklentilerin karşılanmaması, stigma gibi nedenlerle fiziksel ve ruhsal problemlere ek olarak suça ve madde kullanımına yönelme de görülebilmektedir. Dış göç kapsamında uluslararası mülteci göçü ise; insanların hayatta kalabilmek amacıyla çatışma, savaş, kıtlık, doğal afetler, salgın hastalıklar, etnik veya dini sosyal ve siyasal baskılar gibi nedenlerle toplu bir şekilde yer değiştirme hareketini ve sığınmacı, mülteci, yerinden edilmiş kimseleri de içine alan bir kavram olarak ele alınmaktadır. Göçmenler, göç sırasında ve sonrasında çok çeşitli risklerle karşılaşmalarıyla beraber göç ettikleri toplumdaki bireyleri de olumsuz yönde etkilemektedirler. Göç sürecinden en fazla etkilenen grup olan çocuklar; bulaşıcı hastalıklar, enfeksiyonlar, istismar, suça yönelme, psikososyal sorunlar gibi baş etmenin oldukça güç olduğu sorunlar yaşarlar. Bunlar dışında yasadışı göç sürecinde hayatını kaybeden çocukların sayısı azımsanmayacak düzeydedir.

Savaş ve çocuk

Savaşların toplum üzerine etkileri doğrudan etkilerinin yanı sıra savaşın bitmesinden yıllar sonra ortaya çıkabilen dolaylı etkileri de bulunmaktadır. Savaşlarda çocuk ölümlerinin bir kısmı direkt travma nedeni ile olurken, büyük bir kısmı da malnütrisyon ve bulaşıcı hastalıklar nedeniyle olmaktadır. Ayrıca bu çocuklar savaşın getirdiği ciddi psikolojik yük altında ciddi travmatik sendromlar yaşamalarına ek olarak çoğu çocuğun istismara da maruz kaldığı bilinmektedir. Çocukların kolay ikna edilebilmeleri ve gözden çıkarılmaları gibi nedenlerle savaşlarda kullanılmaları ise savaşın diğer bir boyutu olarak karşımıza çıkmaktadır.

İhmal ve istismar

İhmal; çocukların beslenme, bakım, eğitim gibi gereksinimlerinin karşılanmaması, istismar ise çocuklara karşı aktif olarak girişilen ve onların fiziksel, duygusal, zihinsel ve toplumsal gelişimlerini zedeleyen her türlü eylem olarak tanımlanmaktadır. Bu çocuklar “korunma ihtiyacı olan çocuk” olarak kabul edilmektedir. İhmal ve istismara uğrayan çocukların daha fazla zarar görmesinin engellenmesi ve istismar açısından riskli grupların ele alınarak istismara uğramadan önce gerekli müdahalelerin yapılması önemlidir.

Riskli ebeveyni olan çocuklar

Riskli ebeveyne sahip olan çocukların Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde de belirtildiği üzere devlet tarafından da koruma altına alınarak takip edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu çocuklar sokağa çıkma, istismara uğrama, suça yönelme gibi olumsuzluklarla dolu bir kısır döngü içinde hapsolacaklardır.