Korkular, Gelişimi ve Bozuklukları
Bebeğin doğumundan itibaren çevresi ile uyum sürecinde duygular, çok önemli bir role sahiptir. Korku, bu duygular arasında en önemlilerindendir. Korku, aniden oluşan tehlikeye karşı sinir sistemimizin verdiği doğal bir yanıttır.
Kaygı (anksiyete) ise insanın tehdit olarak algıladığı şeyin gelecekteki olumsuz sonuçları ile ilişkili olarak kişinin:
- Korktuğu şeyle karşılaşmaktan kaçınması,
- Karşılaşırım, diye sürekli tetikte olması,
- Bedeninde oluşan veya bedeninde varmış gibi hissettiği belirtiler ve değişiklikler şeklinde tanımlanabilir.
İnsan, kendisini tehlikelerden koruyacak korkularla donatılmış olarak doğar. Örneğin yapılan bir deneysel çalışmada yeni emeklemeye başlayan bebekler için iki masa ve aralarında kalın camdan, kırılmayacak bir köprü konulmuştur. Bebeklerin çoğunun köprüye kadar emekleyip durdukları ve yüksekten korkarak kendilerini sakındıkları görülmüştür. Bu içgüdüsel korkuların yanı sıra bebek büyürken kendi deneyimleri, ebeveynlerinin yönlendirmesi ve çevreden kendisine verilen mesajlarla da korkular öğrenilir.
Bebekler için hemen her yeni uyaran korkutucu olabilir. Özellikle gürültü ve ani hareketler, bebeklerde korku ve ağlamaya yol açabilir.
Yaklaşık 7. aydan sonra yabancı korkusu başlar, bebek daha önce görmediği yeni bir yüzü gördüğünde korkarak çığlık atabilir.
3 yaş civarında yüksek ses çıkaran nesnelerden korkulabilir.
4 yaş civarında karanlık, hayalet, canavar, öcü gibi hayali varlıklar ve anneden ayrılma -ailesinin onu terk edip gideceği ile ilgili korkular görülebilir.
5 yaştan sonra çocuklarda bedenleri ile ilgi yaralanma -hastalanma ile ilgili korkular ile birlikte anne -babasının yaşlanıp öleceği ile ilgili de korkular görülebilmektedir.
6 yaştan sonra okul hayatının başlaması ile birlikte alay edilme, küçük düşürülme ile ilgili korkular ve daha ileri yaşlarda ders başarısızlığı, çocuğun kendisinin öleceğini düşünme ve akran ilişkileri ile ilgili korkular gelişim sürecinde normal olarak görülebilir. Sözel ifadenin yetersiz olduğu okul öncesi dönemde korku, çocuklarda öfke nöbeti ve huzursuzluk şeklinde de kendini gösterebilir. 6 yaş ve üzerinde olan çocuklar ise genelde korku ve kaygıları ile ilgili konuşabilmektedirler.
Hastalık boyutuna ulaşan kaygı ve korkuları normal kaygı ve korkulardan ayıran 3 önemli özellik vardır.
1-Kaygı ve korkular aşırı şiddetlidir. Yukarıda korkuya sinir sistemimiz ve bedenimizin verdiği tepkilerin yanı sıra her bozukluk için özel bazı zihinsel, bedensel ve davranışsal değişikliklere yol açarlar.
2-Korkular geçici değildir. Her bozukluk için ayrı ayrı belirlenmiş sürelerde devam ederler.
3-Korkuların çocuğun hayatına etkisi vardır. Korkular, çocuğun yaşamında kayıplara yol açmakta, aileye sıkıntı oluşturmaktadır.
Çeşitli Korku ve Kaygı Bozuklukları:
- Özgül Fobi
- Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu ve Okul Korkusu
- Selektif Mutizm (Seçici Konuşmamazlık)
- Sosyal Anksiyete Bozukluğu
- Yaygın Anksiyete Bozukluğu
Kaygı ve Korkuları Olan Çocukla Neler Yapabilirim?
- Duyguları Öğret!
- Nedeni Öğrenmeye Çalış!
- Yanlış Bilgileri Düzelt!
- Örnek Ol, Birlikte Küçük Deneyler Yap!
- Çabayı Ödüllendir!
- Teslim olma!
Kaygı Bozukluğundan Şüphelendiğim Çocuğa Ne Yapmamalıyım?
- Utandırma!
- Usandırma!
- Cezalandırma!
- Aşırı hız yapma!
Hafif derecede kaygı sorunu olan çocukların tedavisinde en etkili yöntem psikoeğitim ile birlikte terapi konusunda yetkin bir terapist tarafından yapılacak psikoterapidir.
Ağır düzeyde kaygı sorunu ve buna eşlik eden diğer psikiyatrik bozukluklar olduğunda ilaç tedavileri de kullanılabilmektedir.
Kaygı Bozukluklarında Erken Müdahale Neden Önemlidir?
Korku ve kaygı ile ilişkili bozukluklara ve bunlara yol açtığı bilinen risk etkenlerine zamanında müdahale edilmediğinde kaygı bozukluklarının kişinin mesleği, insan ilişkileri, evliliği gibi konuları etkileyecek boyutlara varabildiği ve başta depresyon olmak üzere diğer psikiyatrik bozukluklara yol açtığı bilinmektedir. Oysa çocukluk döneminde kaygı bozuklukları daha kolay tedavi edilebilir ve bir insanın ömrü boyunca çekeceği bir sıkıntının büyümesi en başından engellenebilir. Bu yüzden çocuklarda kaygı ve korkuların hafife alınmaması, klinik belirtilerinin ve risk etkenlerinin erken dönemde saptanarak çocuk ve ailenin çocuk psikiyatrisi uzmanına yönlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.