Hastalık ve Hastane Ortamının Çocuk ve Aile Üzerinde Etkisi
Sağlığın geliştirilmesi ve korunması yönünde gelişmelere rağmen çocuklar akut ya da kronik sorunlar nedeniyle hastaneye yatmayı deneyimlemektedir. Hastalık ve hastaneye yatma her ne sebeple olurla olsun çocuk için olumsuz bir deneyim olup hastalığın akut ya da kronik olması çocuğa etkileri açısından farklılıklar göstermektedir.
Hastalıkların Çocuğa Etkisi
Akut hastalıklar aniden ortaya çıkıyor olmaları, nedeniyle çocuk ve aile için bilinmezlerle doludur. Bu nedenle çocuk ve aile duruma birçok olumsuz tepki gösterebilir. Bu tepkileri etkileyen faktörler; çocuğun yaşı ve gelişim dönemi, çocuğun kişilik özellikleri, hastaneye yatma deneyimi, tanı süresi ve tipi, yapılan girişimsel işlemlerin tipi ve sıklığı, ebeveynlerin hastalık algısı, çocuk ve aile üyelerinin sosyal destek varlığı, sağlık ekip üyelerinin çocuk ve aileye yaklaşımı olarak sıralanabilir. Akut hastalık nedeniyle hastanede yatan çocuğun hastalığa gösterdiği fiziksel tepkileri sıklıkla; kalp atım hızında artma, hızlı ve yüzeyel solunum, iştahsızlık, uykusuzluk, boşaltım sorunlarıdır. Psikolojik tepkiler ise; huzursuzluk, depresyon, konversif davranışlar, regresyon, ayrılık anksiyetesi, yatak ıslatma, yemeyi, uykuyu reddetme, ebeveynlere aşırı bağlanma davranışı, yeni ortam, eşya ve kişilerden korkma, karanlıktan korkma, yalnız yapabildiği işlerde yardım isteme, sağlık ekip üyelerine karşı korku, aile üyelerine karşı tepkili/ agresif tutum, evde hastane ortamını anlatan oyunlar oynama olarak söylenebilir. Akut sorunlar aniden ortaya çıktığı için ebeveynlerin ilk yaşadıkları tepki inkâr olmaktadır. Durumla yüzleşme sonrası öfke, suçlama, suçlanma tepkileri gözlenebilir. Ebeveynler çocuğun hastalığında kendileri ya da başkalarının ihmali olup olmadığını sorgulayabilir. Yaşamı tehdit etmeyen akut hastalık durumunda da ebeveynler kendi rollerini gerçekleştirme yeterliliklerini sorgulayıp, hastalığa/ kazaya neden oldukları düşüncesiyle suçluluk yaşayabilirler. Suçluluğa paralel olarak da yoğun kaygı ve acı çekme gözlenebilir. Ailede sağlıklı kardeşler de önemli ölçüde etkilenir. Sağlıklı kardeşin sık yaşadığı olumsuz duygular; geçmişte hasta kardeşle yaşanan olumsuz ilişkiler nedeniyle kendini suçlama, benzer hastalığın kendinde de olmasına ilişkin kaygı yaşama, kontrol kaybı yaşama, çaresizlik duygusu, ebeveynlerin hasta kardeşle ilgilenmelerini kıskanma ve öfke hissetme olarak sıralanabilir.
Kronik hastalıklar ise daha uzun süreli tedavi ve bakım gerektiren, bu nedenle de yaşamı uzun süre etkileyen ve kısıtlamalar getiren durumlardır. Ailede kronik hastalığı olan bir çocuğun varlığı tüm aileyi etkilemekte olup korku, stres ve kaygı gibi olumsuz duygulara neden olur. Bununla birlikte çocuğun hastalığı ve hastanede yatması ile tüm ailenin rutinlerinin ve rollerinin etkilenmesi kaçınılmazdır. Kronik hastalıklarda amaç, hastalığın olumsuz etkilerini en aza indirmek, çocuk ve aile üyelerini desteklemek ve yaşam kalitelerini artırmak olmalıdır. Çocuğunda kronik bir hastalık tanılanan ebeveynler, çocuğunun sağlığı gibi önemli bir kayıp yaşar. Bu kayıpla yüzleşme ve ardından kabullenme aşaması sancılı ve krizli bir dönemdir. Her zaman aynı sırada ve aynı aşamalardan geçmemekle birlikle ebeveynler benzer bir kabullenme süreci yaşarlar. Çocuğuna kronik hastalık tanısı konmuş ebeveynler; şok ve inkâr, suçlama/suçlanma ve depresyon/kabullenme aşamalarını yaşar. Kronik hastalıkla birlikte ailenin tüm yaşamında değişiklikler olmaktadır. Ebeveynler; ailedeki rollerin yeniden düzenlenmesi, sağlıklı çocukların okula devamının sağlanması için diğer aile üyelerinden destek alınması, hasta çocuğun okula devam edemediği dönemlerde ödevlerinin öğretmeninden alınarak hastanede yapmasının sağlanması gibi düzenlemelerde primer sorumluluk alır.
Ailede kronik hastalığı olan bir çocuk olması tüm aile üyelerini etkilemekte olup sağlıklı kardeş için kardeşinin hasta olması birçok duygu yaşamasına neden olabilir. Sağlıklı kardeşler; aile rutinlerinin ve kendine ait rutinlerin kaybı, gelecek ve belirsizlik kaygısı, hasta kardeşin arkadaşlığının kaybı, ihmal edilme,öfke ve kızgınlık, suçlama/ kaygı duyma, sosyal ilişkilerde bozulma kaygısı yaşayabilir.