Çocuğun Kişiliğinin Başlaması

Hukukta çocuk kavramı iki farklı anlamda kullanılmıştır. Birincisi, çocuğu yetişkinden ayırmak, ikincisi ise, çocuğun anne babayla olan soybağını belirtmek içindir. Bundan sonraki çalışmalarımızda, birinci anlamda kullanılan çocuk kavramı ele alınacaktır. Çalışmamız içerisinde yer alan "küçük" ya da "çocuk" kavramları, benzer anlamda kullanılmıştır.

Hukuki anlamda “kişi”; hukuk öznesi, hukuk süjesi olabilen anlamına gelir. “Hukuk süjesi”; haklara sahip olabilen ve yükümlülükler altına girebilen kişidir. Kişi ölünce hukuk öznesi olmaktan çıkar.

Türk Hukukunda kişi, gerçek ve tüzel olmak üzere ikiye ayrılır. Gerçek kişilerden insanlar anlaşılır. Kendilerine başlı başına kişilik tanınmış, belli bir amaca yönelmiş kişi ya da mal topluluklarına “tüzel kişi” denir.

Kişi denildiğinde hak ehliyetine sahip olan varlık; kişilik denildiğinde ise hukukun koruduğu değerleri ile birlikte kişiyi anlamak gerekir.

Çocukluk tam ve sağ doğum ile başlayıp, erginliğe erişim arasındaki dönemi kapsamakta, dolayısıyla olağan koşullarda on sekiz yaşın doldurulmasıyla bitmektedir.

TMK m.28’e göre; “Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar”. Madde metninden de anlaşılacağı üzere kişiliğin başlaması için iki koşul birlikte gerçekleşmelidir. Bunlar “sağ” ve “tam” doğumdur.

TMK m.28 hükmü doğrultusunda çocuk doğumla kendiliğinden ve kanun gereği kendi kişiliğine ve hak ehliyetine sahip olacaktır.

Çocukluğun sona ermesi ise, yaş ölçütü esas alındığında TMK m.11/1 gereğince on sekiz yaşın doldurulması ile kazanılır.

Ölümle birlikte kişiye bağlı haklar sona erer; diğerleri ise mirasçılara geçer.

Hak ehliyeti; kişinin haklara ve borçlara ehil olabilme ehliyetidir.

TMK m.8/1’de düzenlenen “Her insanın hak ehliyeti vardır” hükmü ile hukuk sistemimizde “genellik ilkesi” benimsenmiştir. TMK m.8/2’de ise “Bütün insanlar hukuk düzeninin sınırları içerisinde haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler” denilmek suretiyle “eşitlik ilkesi”ne yer verilmiştir.

Fiil ehliyeti; bir kimsenin iradi davranışla hukuki sonuç meydana getirebilmesini ifade eder.

Fiil ehliyeti; hukuka uygun fiillerde bulunabilme ve hukuka aykırı fiillerden sorumlu tutulabilme ehliyetidir.

TMK m.10’da fiil ehliyetinin şartları belirtilmiştir: “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır”.

TMK m.13’e göre; “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk, ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes ayırt etme gücüne sahiptir”.

Ayırt etme gücünün olmadığını kabul etmek için iki grup şartın bir arada olması gerekir. Bunlardan ilki, maddede sayılan sebepler; ikincisi ise akla uygun hareket edememe halidir. Anılan her iki şartta bir arada aranmalıdır.

Hangi yaşta ayırtım gücünün başlayacağı konusunda Türk Hukukunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Çünkü ayırtım gücü göreceli bir kavramdır. Her olaya ve kişinin durumuna göre göre hâkimin takdiri gerekir.

Ergin kişiler, erginlik yaşına erişmiş veya kanunun öngördüğü başka bir yolla ergin duruma getirilmiş olan kimselerdir. Bu durumda erginlik, normal erginlik, mahkeme yoluyla ve evlilik sayesinde kazanılan erginlik olarak ayrılır.

Normal erginlik, TMK m.11/1’de “Erginlik 18 yaşın doldurulmasıyla başlar.” şeklinde tanımlanmıştır.

TMK m.11/2’de; “Evlenme insanı reşit kılar.” hükmü bulunmaktadır.

TMK m.18 bazı hallerde kişinin on sekiz yaşını doldurmasını beklemeden onun erginliğine karar verilebileceğini düzenlemiştir. Bunun için; on beş yaşın tamamlanmış olması, küçüğün isteğinin bulunması, küçük velayet altında ise velinin rıza göstermesi ve erginlik kararının küçüğün menfaatine olması gerekir.

Mahkemenin vereceği rüşt kararıyla küçük üzerindeki her türlü vesayet ve velayet hakları sona erer. Küçük erginliğin bütün sonuçlarından yararlanır.

Fiil ehliyetinin diğer bir koşulu kısıtlı olmamaktır. Ergin bir kimsenin kısıtlanması, kısıtlama için gerekli şartların gerçekleşmesiyle olur. TMK m.405– 408’de kısıtlama sebepleri düzenlenmiştir.

Kısıtlama sebepleri, kanunda sınırlı bir şekilde sayılmıştır. Bunların dışında sebep oluşturulamaz. Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, savurganlık, alkol ya da uyuşturucu bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim ve bir yılı aşan mahkûmiyet kararı zorunlu kısıtlama sebepleri iken; yaşlılık, sakatlık, deneyimsizlik ve ağır hastalık ilgilinin isteğine bağlı kısıtlama sebepleridir.

Kısıtlanan kişi, erginlik sıfatından çıkararak tam ehliyetli olma durumu sona erecektir. Söz konusu kişinin durumu küçüğün durumuna benzer. Kısıtlama kararı alınan kişi, tam ehliyetsiz ise kendisine kanuni temsilci atanır.

Fiil ehliyeti açısından kişiler dört gruba ayrılırlar. Bunlar; tam ehliyetsizler, tam ehliyetliler, sınırlı ehliyetsizler ve sınırlı ehliyetlilerdir.

Küçük çocuklar 0 -4 yaş arasında tam ehliyetsizler kategorisindedir. Çünkü bu yaş grubunda henüz ayırtım gücü gelişmemiştir. Bundan dolayı küçükler yaptıklarından sorumlu olmayıp hukuk alanında herhangi bir işlem ehliyetine sahip değillerdir.

Sınırlı ehliyetsizler, ayırt etme gücüne sahip küçük ya da kısıtlılardır. Buna göre, ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlılar, karşılıksız kazanmalar ve kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar yönünden ve ika ettikleri haksız fiilden sorumlu olma açısından tam fiil ehliyetine sahiptirler.

Çocuklar ayırtım güçlerini kazandıkları andan itibaren 18 yaşına kadar geçen zaman aralığında sınırlı ehliyetsizler grubundadırlar.