Çocuğun Yaşam, Sağlık ve Eğitim Hakkı

Yeryüzünde çok sayıda devletin kendini bağladığı uluslararası sözleşmelerin başında gelen ve çocuk hukuku konusunda en önemli belgelerden biri olan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin muhtelif maddelerinde çocuğun yaşamına, gelişmesine, sağlığına ve eğitimine dair koruyucu hükümlere yer verilmiştir.

Birbirinden farklı konuları düzenleyen ancak temelde çocuğun sağlıklı bir şekilde büyüyüp, mümkün olan en iyi şekilde eğitim olanaklarından yararlanarak varlığını sürdürmesini hedefleyen bu haklar, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin yanı sıra pek çok ulusal ve uluslararası hukuki metinde kendine yer bulmuştur.

Çocuk hukukunun önemli kaynaklarından biri olan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin benimsemiş olduğu ve sözleşmenin geneli için yol gösterici nitelik taşıyan dört adet ilke söz konusudur. Bu ilkelerden biri de çocuğun yaşama, hayatta kalma ve gelişmesi için azami çabanın gösterilmesidir. Tüm insanların her şeyden önce yaşaması, hayatta kalması, öldürülmemesi en temel, doğal ve eski haklarındandır. Öyle ki bu hak, diğer hak ve özgürlükleri kullanabilmenin ön koşulu niteliğinde görülür.

Yaşam hakkı, insanların bedensel ve manevi varlığının sona erdirilmesi sonucunu doğuracak kamu otoritesi müdahalelerinden korunması anlamına gelir. Müdahalenin kamu otoritesinden bağımsız özel kişilerden gelmesi halinde ise devletin bu ihlalleri önleme ve yaptırıma tabi tutma ödevi bulunmaktadır.

İç hukukta da 1982 Anayasası'nın 17. maddesinde herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmektedir.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS)’nin 6. maddesinde düzenlenen ve her çocuğun doğuştan sahip olduğu belirtilen yaşama, hayatta kalma ve gelişme hakkı, çocuğun yaşamasının yanı sıra beden, zihin, ahlak, psikoloji bakımından gelişmesi, şahsi hayatını idame ettirmesi için elverişli bir ortamın imkânlar dâhilinde azami düzeyde sağlayacak önlemlerin alınmasını gerektirir.

Yaşama hakkı, devletlere hem negatif hem de pozitif yükümlülük yükler. Negatif yükümlülük, öldürme yasağını içerirken pozitif yükümlülükten devletin egemenlik alanındaki kişilerin haksız yere öldürülmelerini önleyici tedbirler almak, öldürmeyi suç haline getirmek ve yaşamı sona erdiren bir fiil vuku bulunca da etkili bir soruşturma gerçekleştirmek anlaşılır.

Sağlık hakkı, basitçe, bireylerin sağlıklarını korumak ya da ona kavuşmak için toplumsal imkân ve araçlardan yararlanmayı, hastalıklardan korunmayı, ihtiyaç halinde tedavi edilmeyi, tıbbi bakım görmeyi devletten isteyebilme yetkisini içeren bir hak olarak tarif edilebilir.

Türk hukuk öğretisinde çocuğun temel sağlık hakları kısaca; çocuğun yaşam ve vücut bütünlüğü hakkı, çocuğun sağlıklı yaşama hakkı, çocuğun sosyal güvenlik hakkı, çocuk hastanın kendi geleceğini belirleme hakkı şeklinde sayılmaktadır.

Yaşam hakkından farklı olarak sağlık hakkı, klasik bir hak değil, sosyal ve ekonomik bir hak olarak kabul edilmektedir.

Anayasadaki düzenlemeye göre sağlık hakkı herkes için tanınmış olduğundan çocukların da sağlık hakkının süjesi olduğu kolaylıkla söylenebilecektir.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 24. maddesi, “Sağlık hakkı” başlığını taşımaktadır. Bu hüküm, sözleşmenin tarafı olan devletlerin, çocukların sağlık bakımı konusunda ve hastalıklarının tedavisinde, mümkün olan en yüksek standarttaki sağlık hizmetlerinden ve kurumlarından yararlanma hakkını tanıyacağını, hiç bir çocuğun bu tür sağlık bakım hizmetlerine ulaşma hakkından yoksun kalmaması için yoğun çaba göstereceğini öngörmektedir.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin denetim organı olan Çocuk Hakları Komitesi, çocuğun sağlığının korunması konusundaki bilinçlenmeye katkısı sebebiyle okur -yazarlık oranının artırılması, sağlık eğitimi ve tanıtımı, anne sütüyle besleme, HIV/AIDS konusunda bilinçlenme ve devletin bu konuda tedbir alması, bağışıklama faaliyetleri aile planlaması, ergenlere yönelik sağlık hizmetleri, akıl ve ruh sağlığının korunması, zararlı uygulamaların kaldırılması gibi çocuğun sağlık hakkını doğrudan ilgilendiren konularda genel ya da ülke bazlı tavsiyelerde bulunmaktadır.

Eğitim hakkı denildiğinde, en başta herhangi bir ayrım gözetilmeksizin ücretsiz temel eğitimden yararlanabilmesi anlaşılır. Bu yönüyle eğitim hem kendi başına bir insan hakkıdır hem de diğer haklardan yararlanabilmenin hayati bir vasıtasıdır.

Sağlık hakkı gibi eğitim hakkı da, klasik bir hak değil, sosyal ve ekonomik bir hak olarak kabul edilmektedir.

İç hukukta eğitim hakkının anayasal dayanağını oluşturan bu hükümlerin başında Anayasa'nın “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesi gelir. Anayasa'nın 62. maddesi ise Devlete, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının çocuklarının eğitiminin ve kültürel ihtiyaçlarının temini için gereken tedbirleri alma mükellefiyeti yüklemektedir. Çocuğun dini eğitimi konusunda anayasal çerçeveyi 24. madde çizmektedir.

Çocuğun eğitim hakkının uluslararası dayanakları da bulunmaktadır. Bu konuda en önemli uluslararası belgelerin başında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi gelmektedir.

Sözleşme'nin 28. maddesi “Eğitim Hakkı” başlığını taşımakta, takip eden maddede (m.29) eğitimin amaçlarına yer verilmekte, sonraki maddede (m.30) ise bir azınlığa mensup olan çocuğun hakları düzenlenmektedir. ÇHS, taraf devletlere, çocuğun eğitim hakkını tanıma, bu hakkın fırsat eşitliği ilkesine uygun bir biçimde yaygınlaştırılarak gerçekleştirilmesi amacıyla bir kısım tedbirleri alma yükümlülüğü yüklemektedir.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin denetim organı olan Çocuk Hakları Komitesi, çocuğun eğitim hakkıyla ilgili sözleşme hükümleri konusunda yaptığı genel yorumlarda eğitimde fırsat eşitliğine, kız çocukların eğitim imkânından yoksun bırakılmamasına, kırsal kesimdeki çocukların eğitime ulaşabilmesine, azınlık gruba mensup çocukların eğitime erişebilmesine, özürlü çocukların eğitiminin ihmal edilmemesine, hürriyeti bağlayıcı cezaya çarptırılmış çocukların eğitim olanaklarından yoksun bırakılmamasına dikkat çeken değerlendirmelerde bulunmuştur.