Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Sözleşme’nin Genel İlkeleri ve Ulusal Hukukta Uygulanabilirliği
Çocuk Hakları Sözleşmesi Birleşmiş Milletler bünyesinde hazırlanan ve imzaya açılan uluslararası bir sözleşmedir. Sözleşme uluslararası ve insan haklarına ilişkin bir sözleşmedir.
Birleşmiş Milletler bünyesinde 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 44/25 sayılı karar ile kabul edilmiş ve 2 Eylül 1990 tarihinde yeterli imzaya ulaşıp yürürlüğe girmiştir.
Türkiye açısından ise usulüne uygun olarak 4 Mayıs 1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sözleşme'de medeni haklar, ekonomik haklar, sosyal haklar ve kültürel haklar yer almaktadır.
Sözleşme'de temel hak ve özgürlüklere yer verildiği gibi bu hakların korunması ve sağlanmasının da güvence altına alındığı görülmektedir. Bunu sağlamak ve gerçekleştirmek için Taraf Devletlere periyodik aralıklarla rapor sunma yükümlülüğü getirilmiştir. Bunun yanında ek protkolle bireysel başvuru usulüne yer verilmektedir.
Sözleşme'ye hakim yedi ilkeden bahsedilebilir. Bunlar; ayrımcılık yasağı, çocuğun yaşama ve gelişme hakkı, çocuğun yüksek yararına öncelik tanınması, çocuğun görüşrünün dikkate alınması, çocuğun görüşlerini ortaya koyma hakkı, çocuğun görüşlerini serbestçe ifade etme hakkı ve çocukların kendilerini etkileyen konular ve sorunları öğrenme hakkıdır.
Sözleşme'nin ulusal hukukta uygulanabilirliği ise uluslararası hukuk ile iç hukukun konumuna göre ele alınmaktadır. Burda monist ve düalist doktrinler dikkate alınarak bir inceleme yapılmaktadır.
Monist düşünceye göre uluslararası hukuk ve iç hukuk tektir, bir hukuk düzenidir. Düalist düşünceye göre ise uluslararası hukuk ve iç hukuk ayrı iki hukuk düzenidir.
Anayasa m.90/5 hükmü ”Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7.5.2004- 5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” demektedir. Bu fıkradan yola çıkarak uluslararası antlaşmaların normlar hiyerarşisindeki yeri tartışma konusu olmuştur. 2004 yılında eklenen hüküm de göz önünde bulundurularak antlaşmaları iki alt kategoriye almak gerekmektedir: Temel hak ve özgürlüklere ilişkin olmayan andlaşmalar -Temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan antlaşmalar
Temel hak ve özgürlüklere ilişkin olmayan uluslararası antlaşmalar bakımından Anayasa m.90 gayet net bir biçimde tavrını ortaya koymuş ve bunların kanun hükmünde olduğunu belirtmiştir. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin olmayan uluslararası sözleşmeler açısından bunların yasalar karşısında üstün olduğunu söylemek pek de kolay değildir. Eğer öyle olsaydı bu hükümden ayrı olarak temel hak ve özgürlüklere ilişkin istisna hükmüne gerek kalmayacaktı.
Fakat temel hak ve özgürlüklere ilişkin olanlara, m.90/5 özel bir statü oluşturmaktadır. Böylelikle temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalar yasalardan üstün konuma gelmektedir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne ilişkin olarak bu açıklamalar ışığında bir değerlendirme yapılabilir. Sözleşme bir uluslararası sözleşmedir. Uluslararası sözleşme olmasının yanında normal bir uluslararası sözleşme değil, temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir uluslararası sözleşmedir. Bu niteliği sayesinde de Anayasa m.90/5'deki “ …Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır ” hükmü gereğince kanunlardan üstün bir konuma sahip olmaktadır.