Gelişim Teorileri

Çocukluk Kavramına Tarihsel Bir Bakış

Ortaçağ'da çocukluk, yaşamın farklı bir dönemi olarak görülmüyordu. Çocukluk 15, 16 ve 17. yüzyılda keşfedilmeye başlandı. 18. yüzyılda ise çocukların kusurlu yetişkinler değil, önemli varlıklar olduğu vurgulanmıştır.

19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başları modern çocukluk anlayışına ilişkin dönemin başlangıcıdır. Çocuklara karşı geliştirilen empatik anlayış, 20. yüzyılı “Çocuk Yüzyılı” haline getirmiştir. Böylece 20. yüzyıldan itibaren filozoflar, eğitimciler ve psikologlar, çocukların incelenmesine ve gelişimlerine ilişkin teorilerin ortaya konmasına neden olmuşlardır. Çocuklarla çalışan psikologlar, “Gelişimsel Bakış Açısı” ile görüşlerini ortaya koymuşlardır. 21. yüzyıl başlarında, söz konusu bu değişimler ile ilgili en temel kavram olan "Küreselleşme” ortaya çıkmıştır. 21. yüzyıl insan profili ve eğitim anlayışı açısından bakıldığında küreselleşme, “Birbiri ile bu kadar yakın ilişki içinde olan dünya toplulukları arasında rahatça dolaşabilecek, çalışabilecek, hatta farklı ortamlarda yaşayabilecek insanı yetiştirmek” amacını vurgular.

Çocuk Dünyası Üzerine Çalışan Öncüler

Locke: Çocuğa atfettiği boş levha tanımlaması Locke'un erken çocukluk eğitimine dair ileri sürmüş olduğu en bilinen görüşüdür.

Rousseau: Gelişimin belli aşamalarından geçerek doğal bir yolla meydana geldiğine inanır.

Pestalozzi: Pestalozzi’ye göre eğitim duygusal izlenimlere dayalı olarak gerçekleştirilmelidir.

Froebel: Erken çocukluk çağındaki çocuklar için sistematik bir eğitim programı geliştiren ve öğrenimini destekleyici materyaller tasarlayarak çocuklar için eğitici bir öğrenme ortamı hazırlayan ilk eğitimcidir.

Darwin: Çevreye adapte olarak hayatta kalmayı başaran bireylerin doğal bir elenme ile “Evrim Teorisi”ni öne sürmüştür.

Hall: Çocuklar ile ilgili araştırmalara ilişkin hareketin öncüsü olarak tanınır.

Baldwin: Psikolojinin bir bilim dalı olarak organize edilmesinde yardım etmiştir.

Dewey: Gelişim psikolojisini, büyüme ve kazanılan sosyal değerlerin gelişiminde bir araştırma alanı olarak ele almıştır.

Binet: Theodore Simon ile ilk zekâ testini geliştirmiştir.

Montessori: Erken Çocukluk Dönemi Eğitim Metodu’nu geliştirmiştir.

Watson: Modern davranış biliminin öncüsü olarak tanınır.

Gesell: Olgunlaşma Teorisi'nin üzerinde durmuştur.

Gelişim Teorilerinin Varsayımları

Edilgenlik veya Etkinlik: Çocuğu, kendi geleceğinde etkin (aktif) rol alan bir kişi ya da çevresinden etkilenen edilgen (pasif) bir alıcı olarak tanımlar.

Çevre veya Biyolojik Yapı: Çevre, gelişim üzerinde çocuğun bakımı, öğrenme deneyimleri ve toplum gibi faktörleri içeren etkenleri açıklar. Biyoloji, gelişmenin genetik faktörlerle tanımlandığını ve çevre ile değişmeyeceğini savunur. Bugün çoğu gelişimci hem çevre hem de biyolojinin önemli olduğuna inanmaktadır.

Kesintili veya Kesintisiz: Gelişmeye karşı biyolojik değişiklikleri verir. Kesintili gelişim, farklı adımların serisidir veya artan yaş ile fonksiyonların artmasıdır. Kesintisiz gelişim, düzenli ve ilk deneyimlere temellidir.

Duyarlı veya Kritik Dönem: Bu konu gelişimde farklı zaman dönemlerinin önemi ile ilişkilidir.

Evrensellik veya Bireysellik: Bazı teorisyenler kişinin kültürünün gelişim üzerinde önemli bir etkisinin olduğuna inanırlar. Bazıları da bütün kültürlerdeki bütün çocuklara uygulanan kültür dışında kalan gelişimsel kurallar olduğunu ileri sürerler.

Gelişimde Teorik Görüşler

Hiç bir teori insan gelişiminin bütün yönlerini açıklayamaz. Şunu unutmamak gerekir ki bir kuramın doğru veya yanlış olduğuna karar vermek mümkün değildir; ancak faydalı olup olmadığına karar verilebilir.

Davranışçı Görüşler

Davranışçılar gelişimi süreklilik içinde görürler. Benzer öğrenme ilkelerinin bütün yaşam boyunca gelişimi biçimlendirdiğini kabul ederler. Çocuklar kendi gelişimlerini belirlemede pasif bir roldedir, çevrenin yapmaya yönlendirdiği şeyleri yaparlar. Watson ve Pavlov çocukların davranışlarını açıklamada klasik şartlandırma kavramlarını kullanmışlardır. Şartlanmanın bir diğer biçimi Skinner tarafından çalışılan uyarımın basit beraberliğinden ziyade davranışın sonuçlarının etkisine odaklaşan “operant” (işlemsel şartlanma)’dır.

Davrançı yaklaşımın bir başka versiyonu sosyal öğrenme teorisidir. Bu görüşe göre çocuk sadece klasik ya da işlemsel şartlanma yolu ile değil diğerlerini gözleyerek ve taklit ederek de öğrenir. Bandura bir seri çalışmayla, çocukların agresif davranışlarının bir başka insanın agresif davranışları görmesi ile arttığını ortaya koymuştur.

Organizmik Görüşler

En iyi bilinen organizmik gelişim teorisi, Jean Piaget'nin ‘cognitive structural’ (bilişsel yapısal) teorisidir. Çocuklar yeni deneyimleri ile sürekli dünyaya adapte olmaya çalışırlar ve yeni deneyimleri içselleştirerek kendi bilgi temellerini şekillendirirler. Bu yeni bilgiyi uyarlama ve yeni bilgiyi var olan bilgiye veya mental şemalara özümseme sonucu kognitif gelişim olur.

Psikodinamik Görüşler

Psikoanalitik görüşü ortaya atan Sigmund Freud, insan motivasyonu ve kişilik hakkındaki düşüncelerde önemli bir dönüşüm başlatmıştır. Kişilik gelişiminde okul öncesi dönemin kritik önemi, dürtüsel ve bilinç dışı motivasyonların rolünü vurguladığı teorisi, bilimin hızlı gelişmesi ve aydınlanmasının doruk noktasına çıkması ile 20. Yüzyılın başlarında radikal bir dönüşüm oluşturmuştur Freud’un çocuk gelişimi alanına en çok katkısı olan kuramları psiko -seksüel gelişim kuramı ve yapısal kişilik kuramıdır.

Etolojik Görüşler

Etoloji, kültürler arasında davranışların nasıl ortak olabildiğini ve evrenselliğini araştırır. Etologların kullandığı temel metodoloji çocukların kendi doğal ortamlarında gözlenmesidir ve amaçlanan davranışların detaylı tanımlanması ve sınıflandırılmasıdır.

Ekolojik Görüşler

Ekolojik görüş etolojik yaklaşımla ilgilidir; aile ve toplum gibi çeşitli çevresel sistemlerle organizmanın ilişkisini anlamanın önemine dayanır. Çevresel sistemlerin aralarındaki ilişkilerle de ilgilenir.

Yaşam Süreci Görüşü

Geleneksel gelişim perspektiflerinin aksine gelişimi infantdan adolesan döneme sınırlayarak ele almaya, erişkinliğe, yaşlılığa kadar yaşam siklusu boyunca sürdüğü biçiminde tanımlayan bu görüşün etkisi son yıllarda artmıştır. Gelişimin bütün noktalarında kişi değişime duyarlı veya açıktır.