Çocuğu Tanıma Sürecinde Araştırma, Etik ve Temel İlkeler

Eğitimde ve gelişim süreçlerinde “çocuğa görelik” ilkesi gereği, çocuktan yola çıkarak, onun ihtiyacına göre bir öğrenme ortamı oluşturulması gereği açıktır. Çocukların erken yaşlarda (kritik dönemlerinde), beyin gelişiminin en hızlı olduğu yıllarda ilgi ve yeteneklerinin keşfedilmesi çocuğun yaşam becerilerinde yetkinleşmesi açısından önemlidir. Bu da çocuğun tanınması ve doğru değerlendirilmesi ile yarar sağlayıcı bir süreç olacaktır.

Objektif bakış açısıyla bütüncül yönden değerlendirilmesi sonucunda çocuk, bilinçli ve uygun bir şekilde desteklenecek ve yönlendirilecektir.

Aynı zamanda değerlendirme; öğrenme ile ilgili alınan kararların akılcı olmasına, çocuğun bireysel özelliklerine göre varsa sorunların saptanması ve müdahale edilmesine ve ilgili programların geliştirilmesinde veri sağlanmasına olanak tanır.

MEB (2013) Eğitim Programı’nda değerlendirme; programın değerlendirilmesi, çocuğun değerlendirilmesi ve öğretmenin kendini değerlendirmesi şeklinde üç boyutludur.

Çocuğu tanıma ve değerlendirmede; çocuğun kendisini daha iyi tanıması ve başkasının çocuğu tanımasına katkı sağlama olmak üzere iki temel amaç vardır.

Çocuğu tanıma sürecinde bu amaçlara yönelik “araştırma” kavramı; çocuğu tanımaya yönelik yapılan araştırmaların incelenmesi (çocuğu tanıma sürecinde yapılmış olan araştırmalardaki verilerden ve sonuçlarından yararlanma, geliştirilecek çocuğu tanıma prosedürlerinde bilimsel araştırma yöntemleri kullanma) ve çocuk katılımlı araştırmalar (çocukların araştırmanın farkında olarak araştırmaya gönüllü olduğu ve araştırmada aktif katılım sağladığı) olmak üzere iki açıdan değerlendirilebilir.Çocuk katılımlı araştırmalar başlığı etik başlığıyla da doğrudan ilişkilendirilebilir.

Çocukları tanıma sürecinde; çocuğun yaşantısı ve verilerine ilişkin gizliliğin sağlanması ve çocuğun kendini ifade etme hakkı olmak üzere, dikkat edilmesi gereken iki temel nokta vardır.

Bu doğrultuda Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi bağlamında etik çerçevesi çizilebilir. Dolayısıyla sözleşmenin ve gereklerinin farkında olunması önem arz etmektedir.

Çocukların tanınmasında asıl amaçlardan biri de, çocukların neyi ne kadar bildiği ve bildikleri üzerine yeni öğrenmeleri eklenirken nelere dikkat edileceğinin saptanmasıdır. Dolayısıyla çocukların güçlü yanları ön plana çıkacaktır. Çocuğun öğrenmesini, neden sonuç ilişkisi kurmasını, sosyal ve bilişsel problem çözme süreçlerini kendi merakı ve öğrenme biçimleri üzerinden inşa etmektir. Bu doğrultuda çocukların sordukları sorular önemsenmelidir. Duygu düşünceleri hakkında iletişim kurarak, çocuğun yapmak istediklerinin ona fark ettirilmesi sağlanmalıdır.

Çocuğun ilgisi, merakı, bireysel özellikleri ve çevresi ile düşünülmesi, ona uygun yöntemlerin kullanılması gibi bireyi/çocuğu tanıma sürecine ilişkin birçok ilke vardır. Bu ilkeler şu başlıklarda sıralanabilir: Çocuğun olumlu benlik algısı geliştirmesi ve kendini değerlendirmesi, sürecin çocuğun yararına ilerlemesi, bütüncül gelişime katkı sağlaması, çocuğun gelişim özelliklerinin bilinmesi, birçok yöntem-teknik ve prosedürün kullanılması gerekliliği, tüm paydaşların iş birliği, toplanan verilerin geçerli ve güvenilir olması, tüm çocukların yararlanabiliyor olması, çocuğun bir bütün olarak göz önünde bulundurulması, verilerin sentezlenerek çok yönlü bakış açısıyla yorumlanması, tanıma sürecinin devamlı ve sürekli olması, etik çerçeveden dışarı çıkılmaması.