Suça Teşebbüs ve Suçların İçtimaı
Suça Teşebbüs
Teşebbüs, bir suç yoluna giren ve hazırlık hareketlerini bitiren failin icra hareketlerine başladıktan sonra elde olmayan sebeplerle icra hareketlerini bitirememesi ya da kastettiği neticeyi gerçekleştirememesi diğer bir deyişle suçun icrasını tamamlayamamasıdır. Fail, suçu işlerken dört aşamadan geçer:
1) Suç kararının alınması,
2) Hazırlık hareketleri,
3) İcrai hareketlerin yapılması
4) Suçun neticelenmesi -tamamlanması.
Teşebbüs hâlinde subjektif/manevi unsurlar açısından tamamlanmış ancak objektif/maddi unsurlar yönden tamamlanmamış bir suç söz konusudur. Bu nedenle tamamlanmış suçların aksine bir suçun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı incelenirken incelemeye, maddi unsurlardan değil, manevi unsurdan başlanır.
Teşebbüs hükümleri, ceza sorumluluğunu genişleterek failin tamamlanmamış -tipik olmayan bir suçtan dolayı cezalandırılmasına neden olmaktadır. TCK m. 35’e göre teşebbüsün şartları;
a -) Ön Şart: Suçun maddi yapısının teşebbüse elverişli olması,
b -) Manevi unsur açısından suçun doğrudan kastla işlenmesi,
c -) Suçun icra hareketlerine başlanmış olması,
d) İcra hareketlerinin suçun işlenmesine elverişli olması,
e -) Suçun elde olmayan sebeplerle tamamlanamamış olması şeklinde beş madde altında toplanabilir.
Suçun maddi yapısının teşebbüse elverişli olması, icra hareketlerine göre bazı suçların teşebbüse elverişli olmamasını ifade eder. Örneğin gerçek ihmali suçlar teşebbüse elverişli değildir. Sırf hareket suçları olarak da adlandırılan neticesiz suçlar ise icra hareketlerinin bölünebildiği hallerde teşebbüse elverişli hâle gelir. Teşebbüs, sadece doğrudan kastla işlenen suçlarda mümkündür. Bu nedenle taksirli suçlarla olası kast ile işlenen suçlarda teşebbüs hükümleri uygulanmaz. Teşebbüs icra hareketlerinin başlaması ile tamamlanması arasındaki dönemde söz konusu olur.
Hazırlık ve İcra Hareketlerinin Ayrılması
Bir suçun teşebbüs aşamasına geçip geçmediğinin doğru bir biçimde tespit edilebilmesi için hazırlık ve icra hareketlerinin kronolojik süreç içerisinde doğru bir biçimde ayrılması olmazsa olmaz niteliktedir. Bu ayrımın yapılması ise suça ilişkin icra hareketlerinin başlangıç anının tespiti ile mümkündür. Bu anın tespiti ile birlikte kronolojik olarak bu andan önce yapılmış olan hareketler hazırlık hareketi, sonra yapılmış olanlar ise icra hareketi olarak kabul edilecek ve failin suç yolunda kural olarak cezalandırılmayan ikinci aşamadan çıkıp cezalandırılan üçüncü aşamaya girdiği an tespit edilecektir. Hazırlık hareketleri, suçun daha kolay işlenebilmesi için icra hareketlerinden önce yapılan ve suçla korunan hukuki değeri ihlal potansiyeli olmayan hareketlerdir. TCK, icra hareketleri açısından ise doğrudan doğruya icraya başlama kriterini benimsemiştir. Buna göre bir suçu icra hareketleri, kanun koyucu tarafından kanuni tipte belirtilen hareketler ile kanuni tipte belirtilen hareketler ile doğrudan doğruya bağlantılı ve bütünlük içindeki, fail dışındaki sebeplerce engellenmedikçe neticenin meydana gelmesini sağlayabilecek nitelikteki hareketlerdir.
Hareketin Elverişliliği
Suça teşebbüs için varlığı aranan bir diğer şart, icra hareketlerinin elverişli olmasıdır. Hareketin elverişliliğinden kasıt, failin gerçekleştirdiği hareketlerin suçu meydana getirmeye muktedir olmasıdır.
Bu noktada elverişlilik sadece kullanılan araç bakımından değil suçun konusu da dâhil olmak üzere bütün fiil yönünden bulunmalıdır. Bu bağlamda elverişlilik araçta ve konuda elverişlilik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hareketin elverişli olmaması durumunda ise işlenemez suç söz konusu olmaktadır. Teşebbüste suçun failin elinde olmayan sebepler ile tamamlanmamasından kasıt, tamamlanmamanın failin iradesi dışında kalan dışsal sebeplerden kaynaklanmasıdır. Bu bağlamda tamamlanmama hareketlerin icrasının bitirilememesi şeklinde ortaya çıkabileceği gibi neticeli suçlarda hareketlerin icrasının bitmesine rağmen neticenin meydana gelmemesi şeklinde de ortaya çıkabilir.
Gönüllü Vazgeçme
TCK m. 36’da düzenlenen gönüllü vazgeçme, failin icrasına başladığı ancak henüz tamamlamadığı bir suçun icrasından iradi olarak vazgeçmesini ifade eder. Bu durumda fail ya hareketlerin icrasını yarım bırakmakta ya da neticenin meydana gelmesini engellemektedir. Gönüllü vazgeçme hâlinde fail, vazgeçme anına kadarki fiilleri müstakil olarak bir suç teşkil ediyorsa bundan sorumlu olur. Failin bir suçun tamamlanmasından sonra ortaya çıkan neticeden kaynaklanan sonuçları ortadan kaldırılmaya yönelik davranışları ise etkin pişmanlık olarak adlandırılır. Etkin pişmanlık, kişiye daha az ceza verilmesini veya cezanın kaldırılmasını gerektiren bir şahsi cezasızlık sebebidir.
Suçların İçtimaı
Suçların içtimai suç çokluğu, yani bir olayda birden fazla suçun bulunduğu hâllerde ortaya çıkar. Bu durumda ya fail bir fiil ile birden fazla suçun işlenmesine sebebiyet vermekte ya bir fiil ile aynı suç aynı anda birden fazla kişiye karşı işlenmekte ya da bir suç işleme kararı ile birlikte farklı zamanlarda aynı kişiye karşı birden fazla kez işlenmektedir. Birinci hâlde farklı neviden fikri içtima (TCK m.44), ikinci hâlde aynı neviden fikrî içtima (TCK m. 43/2) ve nihayet üçüncü hâlde zincirleme suç (TCK m. 43/1) söz konusudur. Bunların dışında birde görünüşte içtima hâlleri söz konusudur. Kanun koyucu, görünüşte içtima hâllerinden sadece bileşik suçu düzenlemiştir (TCK md.42).
Bileşik suç, unsuru veya ağırlaştırıcı sebebini oluşturan hareket başka bir suçun tipik icra hareketi olan suçlardır. Örneğin yağma suçu gibi.
Zincirleme suç, bir kişinin bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesidir. Bu durumda kanun koyucu, farklı zamanlarda işlenmiş birden fazla suçun arkasındaki karar birliğini göz önüne alarak tek bir suç gibi cezalandırılmasını ancak cezanın belli oranlarda ağırlaştırılmasını öngörmüştür. Zincirleme suçun unsurları,
a) bir suç işleme kararının varlığı,
b) aynı suçun farklı zamanlarda birden fazla kez işlenmiş olması ve
c) suçların mağdurunun aynı olmasıdır.
Fikrî içtima ise failin kanunun aynı veya farklı hükmünü bir fiil ile birden fazla kez ihlal etmesidir. Diğer bir söyleyişle kişinin yaptığı tek bir fiil ile aynı veya farklı türde birden fazla suçun oluşumuna sebebiyet vermesidir. Fikrî içtima, failin tek bir fiil ile işlediği birden fazla suçun aynı veya farklı suç olmasına göre aynı neviden (TCK m. 43/2) veya farklı neviden (TCK m. 44) fikrî içtima olarak ikiye ayrılır.