Kusur Kavramı ve Kusurluluğu Kaldıran veya Azaltan Sebepler

Kusur Kavramı

Bir kişinin cezalandırılması için suç işlemiş olması yeterli değildir. Suç teşkil eden fiili açısından kusurlu olması da gerekir. Bu nedenle ceza hukukunda hukuka aykırı fiile ilişkin olarak yapılan tipiklik incelemesini failin bu fiilden dolayı cezalandırılıp cezalandırılmayacağına ilişkin olarak yapılan kusurluluk incelemesi takip eder. Ceza hukukunda kusur, failin suç teşkil eden fiilden dolayı sorumlu tutulup -tutulamayacağına, cezalandırılıp - cezalandırılmayacağı hakkında yapılan değerlendirme yargısı şeklinde tarif edilmektedir. Kusur yargısının konusu, failin işlediği suç teşkil eden fiil; muhatabı ise suç teşkil eden fiili işleyen faildir. Zira suç işlenmeksizin kusur yargısında bulunulmaz ve fiili açısından kusursuz olan fail, işlediği suç nedeniyle cezalandırılamaz (kusursuz ceza olmaz prensibi).

Kusur Yeteneği

Bir kişinin somut bir olayda kusurlu hareket etmiş olması için kusur yeteneğinin bulunması, yani haklı ve haksızı ayırt etme yeteneğinin bulunması gerekir. Kusur yeteneğinin varlığı açısından kusur karinesi geçerlidir. Kusur karinesi, ruhen sağlıklı, yetişkin her insanın hukuk düzenince aranan asgari iradeye yani kusur yeteneğine sahip olduğunun karine olarak kabul edilmesidir. Kusur karinesinin bir sonucu olarak somut olayda kişinin kusurlu olup olmadığı incelenirken;

Kişinin kusur yeteneğini ortadan kaldıran kanuni bir sebep bulunup bulunmadığı (örneğin akıl hastalığı veya yaş küçüklüğü gibi)

Kusurluluğu kaldıran veya azaltan bir sebep olup olmadığı incelenir.

Kusur yeteneğinin iki unsuru vardır: Algılama ve irade yeteneği. Algılama yeteneği kişinin hareketlerinin toplum içindeki anlamını, hukuki anlam ve sonuçlarını idrak edebilmesidir. Kusur yeteneğinin bir unsuru olan irade yeteneği kişinin farklı şekillerde davranma yani davranışlarını serbestçe yönlendirerek farklı davranış şekilleri arasında tercih yapma imkânına sahip olmasını ifade eder (davranışlarını yönlendirme yeteneği).

Kusurluluğu (Ceza Sorumluluğu) Kaldıran Sebepler Ve Azaltan Sebepler

Kusurluluğu kaldıran sebeplerden birisi TCK’nın 24. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkralarında amirin hukuka aykırı ancak yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan emrini yerine getiren kişinin emrin hukuka aykırılığından sorumlu olmayacağını ancak hukuka aykırı emrin konusu aynı zamanda suç teşkil ediyorsa hem emri verenin hem de yerine getirenin sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Ceza kanununda böylesi bir düzenlemeye yer verilmesinin sebebi kamu idaresi içerisinde yer alan kurumların hiyerarşi temelinde çalışıyor olmasıdır.

Kusurluluğu kaldıran sebeplerden bir diğeri, zorunluluk hâlidir. Zorunluluk hâli, bir tehlike karşısında çaresizlik içerisinde kalan kişinin zorunlu olarak bir kişinin haklarına zarar vermesi hâlini ifade eder. Bu durumda kişi, kendisinin veya bir üçüncü kişinin hakkına yönelik, kendisinin sebep olmadığı ve katlanmak yükümlülüğü bulunmayan ağır veya muhakkak bir tehlikeden kurtulmak için tehlikeye sebep olan veya bir başka kişinin daha az veya eşit önemdeki hakkını ihlal ederek suç işlemektedir. Zorunluluk hâlinde iki hukuki yarardan birinin kurtarılması için diğerinin feda edilmesinin kaçınılmaz olduğu bir hâl söz konusudur. Bu kaçınılmazlık nedeniyle devlet kişinin tehlike altında bulunan bir hakkını korumak için başkasının daha önemsiz ya da aynı değerdeki bir hakkına yönelik bir suç işlemesini mazur görmektedir.

Bir hakkı tehlike ile karşılaşan kişinin zorunluluk hâlinden yararlanabilmesi için tehlikeye ve korunma hareketine ilişkin bazı şartların yerine gelmesi gerekir. Tehlikeye ilişkin şartlar; tehlikenin ağır ve muhakkak olması, kişinin tehlikeye bilerek sebebiyet vermemesidir. Korunmaya ilişkin şartlar ise; kişinin tehlikeden kurtulmak için suç işleyerek bir kimsenin hakkını ihlal etmesi, tehlikeden suç işlemek dışında başka türlü kurtulmak imkânının bulunmaması, korunması için suç işlenen hukuki değerin ihlal edilen hukuki değerden üstün ya da eşit olması, suç işleyen kişinin hukuken tehlikeye katlanma yükümlülüğünün bulunmamasıdır.