Çevre - Ekonomik Büyüme İlişkisi v e Enerji Sorunu

Ekonomistler için çevre, üretim süreci için gerekli olan doğal kaynakları sağlayan ve üretim -tüketim faaliyetleri sonucu oluşan atıkların bırakıldığı bir ortam olarak ifade edilmektedir.

Çevre, ekonomik sistem için kaynak sağlayıcı olarak üretim ve tüketimi desteklerken, ekonomik sistem insanların refahını artması için sermaye ile katkı sağlamaktadır. Hammadde ile birlikte üretim ve tüketim öğelerinden kaynaklanan atığın bir kısmı geri dönüştürülerek tekrar hammadde olarak üretim faaliyetine katılabilmektedir. Hammadde, üretim ve tüketim süreçlerinde oluşan atığın önemli bir kısmı çevreye verilmektedir.

Çevre ve ekonomi arasındaki ilişkinin etkileri, “ekonomik sistemlerin çevre üzerindeki etkileri” ve “çevre kirliliğinin ekonomi üzerindeki etkileri” şeklinde iki yönlüdür.

Ekonomik sistemin çevre üzerindeki etkisi, doğal kaynakları kullanarak tüketmesi ve atıklarını doğal çevreye bırakması ile gerçekleşmektedir. Çevre kirliliğin oluşmasında ve giderek artmasında, ihtiyaçların karşılanması için girişilen üretim ve tüketim faaliyetleri bulunmaktadır.

Çevrenin ekonomi üzerindeki etkisi ise iki şekilde açıklanabilir. Birincisi, çevrenin korunması ve iyileştirilmesi için yapılması gereken harcamaların etkisi, ikincisi çevre üzerinde yapılan tahribatın giderilmesi için yapılan zorunlu harcamaların etkisidir.

Ekonomik sistemde, herhangi bir üretim ve tüketim faaliyetinin kişi ya da kurumları olumlu veya olumsuz etkilemesi “dış etki” olarak nitelendirilmektedir. Ekonomik karar mekanizması, etkilenen çevrenin dışında kalır. Dış etki, dışsallık olarak da adlandırılabilmektedir. Dışsallık genel çerçevede pozitif ve negatif dışsallık olarak iki şekilde açıklanabilir.

Ekonomide, çevre sorunları negatif dışsallıklarla ifade edilmektedir.

Toplumlar, sosyokültürel şartlarının değişmesi ile birlikte konforlu yaşama isteğindedirler. Bu istek, tüketim ihtiyaçlarını çeşitlendirmekte ve artırmaktadır. Sınırlı kaynaklar ile artan ihtiyaçlar arasında bir dengesizlik söz konusudur. Dengesizliği gidermek için çözülmesi gereken üç temel ekonomik sorun vardır: Birincisi; emek ve sermayenin tamamının üretime katılmasının sağlanması olan “tam kullanım”, ikincisi; sınırlı kaynakları verimli kullanılmasının temini olan “etkin kullanım”, üçüncü ise, toplumların istekleri doğrultusunda mal ve hizmetlerin üretilebilme kapasitesinin artırılması olan “ekonomik büyüme” şeklinde ifade edilebilir.

Ekonomik büyüme, hammadde kaynaklarının genişletilmesi ve teknolojideki gelişmelerle birebir bağlantılıdır. Toplumların sonsuz tüketim isteğine bağlı olarak üretim kapasitesindeki artış ekonomik büyümeyi sağlamakla beraber aşırı kaynak tüketimine bağlı çevresel bozulmalar ve üretim ve tüketimde oluşan atıklar çevre sorunlarını da artırmaktadır. Bu nedenle ekonomik büyüme ile çevre sorunlarındaki artış arasında yakın bir ilişki söz konusudur.

Çevre kirliliği ve ekonomik büyümenin analiz edilebilmesi için genel olarak üç hipotez dikkat çekmektedir. Bu hipotezler “Kirlilik Sığınağı Hipotezi”, “Kirlilik Hale Hipotezi” ve “Çevreye Uyarlanmış Kuznets Eğrisi Hipotezi” olarak bilinmektedir Çeşitli matematiksel modeller kullanılarak, uzun yıllara dayalı çevre kirlilik parametreleri ile bu hipotezlerin sınandığı pek çok çalışma yapılmıştır.

Çevresel Kuznets Eğrisi Hipotezi, uygulamada en çok kullanılan hipotezdir. 1990’lı yıllarda çevre kirliliğinin, ekonomik büyüme ile artacağı ve gelir düzeyi belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra azalacağı yönünde görüşleri içeren çalışmalar yürütülmüştür. Bu çalışmalar literatüre “Çevresel Kuznets Eğrisi Hipotezi” (ÇKE) olarak kazandırılmıştır. Çevresel Kuznets Eğrisi’ne göre, gelir seviyesinin yükselmesiyle çevre kirliliği de artmaya devam etmektedir. Ancak belirli bir eşik değere ulaşılmasının ardından artan refah seviyesi ile çevre kirliliği azalmaktadır. Eşik noktaya ulaşıldıktan sonra azalan çevre kirliliği, kişi başına düşen gelirin daha da artmasıyla insanların kaliteli bir çevrede yaşama isteği ve yüksek standartlı çevre yasaları ve uygulanan akılcı politikalarla alakalıdır. ÇKE hipotezinin açıklanmasında dikkate alınan üç etki vardır. Bunlar ÇKE’nin artan kısmını açıklayan “ölçek etkisi” ile birlikte azalan kısmını açıklayan “kompozisyon etkisi” ve teknoloji etkisi”’dir.

Enerji, bütün üretim faaliyetlerinin temel girdisidir. Diğer taraftan tarım, ulaştırma ve insanların aydınlatma, ısınma, iletişim gibi taleplerinin karşılanması için de kullanılmaktadır. 20. yüzyılın başlarından itibaren ülkelerin rekabet üstünlüğü sağlamada kullandıkları en önemli unsur enerji olmuştur. Günümüzde ise, teknolojide ve iletişimdeki yenilikler ve gelişmeler, enerji tüketim miktarını ve hızını arttırmıştır. Dolayısıyla artan enerji ihtiyacı ve oluşturduğu çevresel sorunlar çözüm bulunması gereken bir düzeye ulaşmıştır.

Ekonomik yönden önemli iki enerji türü, ısı ve elektrik enerjisidir. Isı enerjisi ısınma amacıyla kullanılan bir enerji olup nüfusun artması, kentleşme bu enerji türüne olan talebi artırmaktadır.

Elektrik enerjisi, yüksek verimlilik ve kolay kullanılabilirlik gibi üstünlüklere sahiptir. Ancak, depolanabilirliğinin sınırlı ve maliyetli olması nedeniyle üretildiği anda tüketilmesi gerekir. Bu kısıtlayıcı etkiler nedeniyle elektrik enerjisinin, zamanında, kaliteli, yeterli miktarda, ekonomik büyümeyi destekleyecek ve çevresel etkileri de dikkate alarak temini son derece önemlidir.

Enerji, doğada bulunan pek çok kaynaktan üretilmektedir. Enerji kaynakları sınıflandırılırken madde hali, depolanabilirlik, dönüştürülebilirlik, yenilenebilirlik gibi çeşitli kriterler dikkate alınmaktadır. Genellikle yenilenemez ve yenilenebilir olma özelliğine göre sınıflandırmalar tercih edilir.

Yenilenemez enerji kaynakları, iki kategoride sınıflandırılır. Birincisi, fosil yakıt adı verilen, kömür, petrol, doğalgaz kaynakları iken, diğeri nükleer santrallerde enerji üretiminde kullanılan uranyum, toryum gibi radyoaktif maddelerdir.

Yenilenebilir enerji kaynakları, alternatif enerji olarak da ifade edilebilmektedir. Bu enerji kaynakları, tükenmeyen, temiz ve çevre dostu özellikleri ile geleceğin enerjisi olma yolunda ilerlemektedir.

Dünyada enerji sorunu, “yeterli düzeyde enerji üretimi” ve “çevreyi tehdit etmeyen enerji üretimi” olarak iki yönlü ele alınmaktadır.