Türkiye’de Çevre Sorunları

Suyun, toprağın, havanın, canlı ve cansız varlıkların etkileşim içerisinde olduğu doğal çevrenin canlı yaşamını olumsuz yönde etkileyecek boyutta bozulması ve kirlenmesi olarak açıklanabilen çevre sorunları, tüm canlı ve cansız varlıklar, özellikle de insanlar üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratmaktadır. Özellikle son yüzyılda hızla artış gösteren ham maddeye kolay ulaşım, hızlı endüstrileşme ve plansız kentleşme, hızlı nüfus artışı, enerjiye olan talebin artması gibi faaliyetler sadece doğal kaynakları tüketmekle kalmadı, aynı zamanda hava, su, toprak ve gürültü kirliliğine, küresel ısınmaya ve asit yağmurlarına yol açan atık oluşmasına sebep olmuştur.

Çevre Sorunları

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesine göre Çevre, “canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı” ifade etmektedir. Aynı kanunda Çevre kirliliği, ‘’çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etkiyi’’ ifade etmektedir[1]. Plansız kentleşme, artan nüfusa bağlı olarak doğal kaynakların kullanımı hızındaki artış ile tüketim alışkanlıklarının ve miktarının farklılaşması, orman yangınları, zararlı canlılar için kullanılan zirai ilaçlar, bilinçsiz ve fazla miktarda kimyasal gübre kullanımı gibi etkenlerden dolayı çevreye verilen tahribat artarak çeşitli çevre sorunlarına neden olmaktadır.

Suya bileşeni olmayan ve istenmeyen maddelerin eklenmesi veya varlığı su kirliliği olarak adlandırılır. Su kirliliği en ciddi çevre sorunlarından biridir. Su kirliliği, endüstriyel, tarımsal ve evsel gibi çeşitli insan faaliyetlerinden kaynaklanır. Aşırı gübre ve pestisitler ile yüklenmiş tarım arazileri, zehirli ve kompleks maddeler içeren endüstriyel atık sular ve insan ve hayvan atıkları içeren kanalizasyon suları, su kirliliğine sebep olmaktadır.

Hava kirliliği, atmosferdeki bir veya daha fazla sayıdaki kirleticinin insan, bitki ve hayvan yaşamına, cansız varlıklara ve çevre kalitesine olumsuz etki eden miktar ve sürede bulunması olarak tanımlanabilir. Enerji santralleri, endüstriler, ulaştırma, madencilik, bina inşaatı, taş ocakları gibi fosil yakıtların giderek artan kullanımı hava kirliliğine neden olmaktadır. Hava kirletici kaynaklar, doğal kaynaklar ve insan faaliyetleri sonucunda meydana gelen kaynaklar olmak üzere iki sınıfa ayrılır.

Toprağın kalitesini veya üretim verimini olumsuz yönde etkileyen maddelerin toprağa karışması toprak kirliliği olarak ifade edilir. Genellikle arıtılmamış suların toprağa direk deşarj edilmesi önemli bir toprak kirliliği sebebidir. Katı atık, plastik, tekstil ürünleri, cam, metal ve organik madde, kanalizasyon suları, arıtma çamurları, evsel ve ticari inşaat kalıntıları toprak kirliliğine sebep olan etkenlerdir.

Genel anlamda maddenin titreşimi ve bu titreşimin; hava, su gibi çevresel bir ortam vasıtası ile kulağa iletilmesi ses; hoşa olmayan ve rahatsız edici sesler de gürültü olarak tanımlanır. Gürültü kirliliği bireyin bedensel ve ruhsal sağlığını olumsuz etkileyen, kişilerin işitme sağlığını ve kavramasını bozan, iş ortamında çalışma verimini düşüren, yaşanılan çevrenin rahatlatan ve olumlu niteliklerini yok ederek özelliğini değiştiren önemli bir çevre kirliliği çeşididir.

Erozyon ülkemizde en önemli çevre sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemiz, yıllık toprak kaybı ile ne yazık ki dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Her yıl milyonlarca metreküp toprağımız çeşitli faktörler altında bulundukları yerlerden farklı yerlere taşınmaktadır. Erozyon toprak materyalinin su, rüzgâr, dalga hareketleri, buzullar ve yerçekimi gibi taşıyıcı vasıtalarla bulundukları yerden başka bir yere taşınmasıdır.

Radyoaktif kirlilik, insan faaliyetlerinin neden olduğu doğal radyasyon seviyelerindeki artış olarak tanımlanmaktadır. Maruz kaldığımız radyasyonun yaklaşık %20'sinin insan faaliyetlerinden kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Radyasyonu açığa çıkaran insan faaliyetleri, tıpta radyasyon kullanımı (örneğin X -ışınları) ve enerji üretmek için radyoaktif reaksiyonların (nükleer santraller) kullanımı kadar radyoaktif materyallerin madenciliği, taşınması ve işlenmesi, radyoaktif atıkların taşınması ve depolanması gibi faaliyetleri içermektedir.

Plansız kentleşme ve kentlerdeki hızlı nüfus artışı mevcut çevre sorunlarının birçoğunun doğrudan veya dolaylı kaynağını oluşturmaktadır. Planlama yapılmadan gerçekleşen kentlerdeki hızlı nüfus artışı alt yapı, ulaşım, eğitim, sağlık hizmetlerinde aksama ve çeşitli çevre sorunlarını beraberinde getirmektedir.