Çevre, Ekoloji ve Temel Kavramlar

Günümüzde çevre kirliliğinin önemli ölçüde artması dikkatleri ekoloji biliminin üzerine çekmiş, günümüzde ekoloji biliminin ilgi alanı organizmalar ile başlayıp, sırasıyla popülasyonlar, komünite, ekosistem ve ekosfer ile tamamlanan alanları kapsamaktadır. Bununla birlikte ekoloji bilimini konularına göre birey ekolojisi, popülasyon ekolojisi, ekosistem ekolojisi ve uygulamalı ekoloji olmak üzere 4 alt bölümde incelemek mümkündür.

Büyük yaşam kuşakları olan biyomlar, karasal ve sucul biyomlar olmak üzere iki kısımda incelenebilir. Biyolojik çeşitlilik ise dünyadaki türlerin çeşitliliği, yaşadıkları ekosistemleri ve ekosistem süreçlerini kapsamaktadır. Biyolojik çeşitlilik kavramı genetik çeşitlilik, tür çeşitliliği, ekolojik çeşitlilik ve fonksiyonel çeşitlilik olmak üzere dört ana bileşenden oluşmaktadır.

Çevre, her türlü canlı ve cansız varlığı bünyesinde barındıran hava, su ve toprak gibi fiziksel dış etkenlerin tümüdür. İnsanların amaçlarına ulaşmak ve günlük ihtiyaçlarını gidermek için çevreyi kontrolsüzce tahrip etmesi sonucu canlı türleri normalde olması gerekenden bin kat daha hızlı bir şekilde yok olmaktadır. Çevre bilimi ise çeşitli bilim dallarını bünyesinde barındıran, insan -doğa ilişkileri ve çevre sorunlarını inceleyen, uygulamalı ve disiplinler arası bir bilim dalıdır.

Genel olarak çevre, canlı (birbirleri ile etkileşim içerisinde yaşayan canlılar) ve cansız (canlıların birlikte yaşamlarını sürdürdükleri somut ortamlar) çevre olarak iki kısımda incelenebilir. Mekânsal açıdan ele alındığında ise bölgesel, ulusal ve uluslararası çevre tanımları karşımıza çıkmaktadır. Son olarak, çevre kavramı niteliğine göre incelendiğinde ise fiziksel ve toplumsal çevre olmak üzere iki kısımda incelenmektedir.

Ekoloji, canlıların hem birbirleriyle hem de çevreleriyle olan ilişkilerini ayrı ayrı ya da bir arada inceleyen bir bilim dalı olup canlı varlıkları yaşamlarının herhangi bir evresinde etkileyen faktörler de ekolojik faktörleri oluşturmaktadır. Ekosistem ise belirli bir bölgede yaşamakta olan ve birbirleri ile sürekli iletişim halindeki canlılar ile bu canlıların sürekli etkileşim içinde bulundukları cansız çevrelerin oluşturduğu bir bütün olup ekosistemlerin öğeleri ve işlevleri her yerde aynıdır. Canlı (biyotik) ve cansız (abiyotik) öğelerden oluşan ekosistemin biyotik unsurları kendi aralarında üç alt grupta incelenirken, abiyotik unsurlar kendi aralarında iki alt grupta incelenmektedir.

Tarım ile uğraşan ilk topluluklar farkına varamamış olsalar da ekoloji biliminden günlük yaşamlarında sık sık faydalanmışlardır. Ekolojinin tarihsel süreçte yerini alması ise ilk olarak M.Ö. 300 yıllarında Aristo’nun da öğrencisi olan Yunanlı bilim insanı Teofrostus’tan kalan yazılarla başlamış, 1869 yılına gelindiğinde ise ekoloji terimi ilk defa Ernst Haeckel tarafından kullanılmıştır.

Doğa bilimleri arasında yer alan ekoloji biliminin en yakın olduğu bilim dalı biyoloji olup toprak, iklim, çevre ve ormancılık ile alakalı bilim dalları ile yakın ilişki içerisindedir. Ekoloji bilimi; fizik, kimya ve biyoloji bilimlerinin kullanmakta olduğu bilimsel yöntemleri kullanmaktadır. Ayrıca çevre sorunlarının günümüzde giderek artması da ekoloji biliminin hukuk, tıp, tarım, ormancılık, mühendislik vb. bilim dalları ile ilişki kurmaya zorlamıştır.

Habitat, bir türe ait birey veya bireylerin arandığında bulunduğu ya da doğal olarak yaşadığı alanlar, ekolojik niş kavramı ise; bu bireylerin adaptasyonu, fizyolojik tepkileri ya da öğrenilerek kazandığı davranışlarından doğan hali olup organizmanın ekosistemdeki işi olarak tanımlanmaktadır.

Ekolojik taşıma kapasitesi, belirli bir türe ait canlı bireylerin, herhangi ekosistem içerisinde belirli aralıklarla meydana gelen elverişsiz ekolojik koşullardan zarar görmeden yaşayıp gelişebilen miktarı, ekolojik esneklik, bir canlı türün en düşük ve yüksek şiddetteki ekolojik faktör değerleri arasında zarar görmeden dayanabildiği bir aralık ve son olarak ekolojik optimum ise bir canlının gelişimini en iyi şekilde sürdürebileceği çevresel faktörlerin ideal şartlarıdır.

Belirli popülasyona ait yaşama alanlarının sınır bölgeleri ekoton olarak adlandırılmaktadır. Flora ile herhangi bir bölgedeki bitkilerin tümü, fauna ile herhangi bir bölgedeki hayvanların tümü kastedilmektedir. Biyocoğrafya ise bitki ve hayvanların coğrafi dağılımıyla ilgilenmektedir.

Ekolojistler geniş bir bakış açısıyla ekosistemin dengesinin bozulmasını çevre kirliliği olarak tanımlamışlardır. Mühendisler ise ortama verilen herhangi bir maddenin alıcı ortama girer girmez olumsuz etkilere sebep olması halinde kirlenmenin olduğunu kabul etmişlerdir.

İnsanların ve etkileşim içerisinde bulundukları diğer canlıların yaşamlarının devamı çevrenin devamı ile doğru orantılıdır. Bu yönüyle çevre koruma kavramı büyük bir önem taşımaktadır. Geri dönüşüm ise insanlar tarafından çöp olarak değerlendirilen, cam şişeler ve kavanozlar, kâğıt ve kartonlar, plastik ve metal kutular, ahşap malzemeler vb. katı atıkların, çeşitli işlemlerin ardından tekrar kullanılabilir hale getirilme işlemi olarak adlandırmaktadır.

Çevre politikaları, çoğunlukla çevrenin geleceğine ilişkin ilke ve politikaları uygulamaya yönelik eylemleri içermektedir. Ayrıca bir ülkenin çevre hassasiyetini, çevre konusundaki hedeflerini ve bu hedeflere ilerlerken atacağı adımların belirlenmesi aşamalarını kapsamaktadır.

5 Haziran 1972 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından “Sadece bir dünya var.” temasıyla düzenlenen konferansta 5 Haziran’ın “Dünya Çevre Günü” olması kararı oybirliği ile kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler tarafından 1980 yılına kadar çevre bilincinin arttırılmasına yönelik olarak değerlendirilen Dünya Çevre Günü’nde, her yıl bir tema belirlenmiş, 2018 yılı Dünya Çevre Günü teması da “plastik kirlilik ile mücadele” olarak belirlenerek dünyada kullanılan plastik ürünlerin azaltılması hedeflenmiştir.