Değişen Dünyada Din

Dünyanın içerisinden geçtiği büyük değişim süreçlerinden elbette din de etkilenmiştir. Kültürün en önemli ögelerinden biri olan dinin, yaşanan kültürel ve teknolojik değişimlerle bazı değişim ve dönüşümler yaşadığı gözlenmektedir. Başta sanayi, iletişim ve ulaşımdaki yeni keşifler, küreselleşmeyi hızlandırmış ve insanlar arası etkileşimi kat be kat artırmıştır. Bu etkileşimin artması çeşitli bağlamlarda din bağlamlı eylemleri de dönüştürmüştür.

Değişen Dünyada Dinin Konumu

Modernleşme öncesi dünyadaki genele hakim durum, dini kurum, otorite ya da otoritelerin sosyal yapının diğer hemen her alanına egemen olması şeklindeydi. Çünkü dini bilgi, dünya, hayat, hastalık, acı, keder, doğum, ölüm gibi insan olmanın en zorlu sorularına kesin cevaplar veren tek kaynaktı. Aydınlanma felsefesi, Fransız İhtilali, bilim devrimi ve sanayi devrimi büyük dönüşümlerin başlangıcı oldu. Bu önemli olaylar, din ve bilim arasındaki ilişkide konumların değişmesine yol açtı. Artık egemen olan kurum din değil, bilim oldu.

Gündelik Hayat ve Din

Gündelik hayat sosyolojisi, toplumu oluşturan yapılardan ziyade bireysel eylemlere odaklanan bir yöntem izler. Dinin bireyin eylemlerini, davranışlarını şekillendirmesi kadar tersinden bakıldığında bireylerin dini algılayış ve uygulayış tarzlarının dini etkilemesi de söz konusudur. Dolayısıyla aslında yalnızca dinler bireyleri ve toplumları etkilemezler; bireyler ve toplumlar da dinleri etkilemektedirler. Aynı dinin, dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı kültürlerinde, farklı siyasi yapılarında, farklı yaşam tarzlarında ya da sosyal sınıflarında farklı algılanması, gündelik hayat pratiklerine farklı tarzlarda dökülmelerine, dini pratiklerin çeşitlenmesine neden olur. Bu durum sadece farklı ülkeler için değil, aynı ülkenin farklı kentleri, farklı semt ya da mahalleleri, sosyal sınıfları, siyasi grupları ya da dini hareketleri için de geçerlidir.

Yeni Dini Hareketler

Geleneksel olarak tanımlanabilecek dini hareketler, modernleşme öncesinde ortaya çıkmış gruplardır. Çağdaş gelişmelerle birlikte ise özellikle 1950lerden sonra yeni bazı gruplar oluşum göstermeye başlamıştır. Bu gruplara sosyoloji literatüründe “yeni dini hareketler”, “yeni çağ dinleri”, “new age dinler”, “gençlik dinleri”, “milenyum dinleri” gibi adlar verilmiştir. Yeni dini hareketlerin ortaya çıkış nedenleri genel olarak sekülerleşme, bireysellik, çoğulculuk ve yenilenme ihtiyacı olarak sayılabilir.

Yeni Medya ve Din

Kuşkusuz medya teknolojilerinin değişimi ve gelişimiyle ulaştığı nokta, çağdaş toplumsal süreçlerin en belirgin yönlerinden birisidir. Bu kültürün içerisinde imge, zevk, değer ve düşünce gibi unsurların tamamında dini düşünce, duygu, değer ve görünümlerin de yer alması kaçınılmazdır; zira farklı dini değerlere dayalı yeni moda, tarz, davranış ve düşüncelerin ortaya çıkışından ve yeni bir dini kültürün oluştuğu gözlemlenmektedir. Birey, yaşamı kendisininkinden farklı ve bazen onunkiyle çelişen anlamlar, değerler ve inançlara sahip insanlarla karşılaşmaktadır. Böylece, farklı dinler ve dünya görüşleriyle karşılaşan insanların, kendi inançlarına ilişkin mutlak kesinlik inançları (mâkuliyet yapıları) sarsılmakta ve “bilişsel bir bulaşma” ile farklı yaşam tarzları, değerler ve inançlar birbirine karışmaya başlamaktadır.

Medyaya erişimin kolaylaşmasının bir diğer sonucu da, mahremiyet algısındaki değişimdir. Geleneksel anlayışta kişinin mahremi kabul edilen görüntü ve bilgilerin, modern çağda dindar ya da muhafazakar bireylerce de herkesin erişimine açılmaya başlanmıştır. Sosyal medyanın dini kültürde yarattığı bir diğer etki de, tüketim kültürünü destekleyen yapısıyla, bir taraftan din bağlamlı bir tüketim kültürü oluşturmasıdır.

Kapitalist sistem yeni medyadaki işleyişiyle, hem hazcı ve gösterişçi tüketimi yayarak dinin tüketim ahlakıyla çatışmasına hem de kutsalın tüketim nesnesine indirgenmesine yol açmaktadır.