Modern Toplumda Yoksulluk
Yoksulluk modern toplumun en önemli sorunlarından biridir. Modern dönemde yoksulluğa olan ilgi artmış ve yoksullukla ilgili farklı tanımlar ve ölçümler geliştirilmiştir. Yoksulluk üzerinde büyük bir literatür de oluşmuş durumda. Sosyal bilimciler, yoksulluk kavrayışımızı geliştiren yaklaşımlar ortaya atmışlardır. Bu yaklaşımlardan mikrokredi ve kapasite yaklaşımları, yoksullukla mücadelenin de ana belirleyicileri olmuşlardır. İnsani yoksulluk gibi kavramlar ve İnsani Gelişme Endeksi gibi ölçümler bu yaklaşımlardan hareketle oluşturulmuştur.
Modern dönemde yoksulluk, modern hayata aktif ve eşit bir şekilde katılamamak olarak tanımlanmaktadır. Yoksul ise tüketim kalıplarının dışında kalan kişi olarak görülmektedir. Yoksulluk ilk olarak mutlak ve göreli yoksulluk kavramlarıyla tanımlanmıştır. Daha sonraları yoksulluk tanımlarına "insani yoksulluk", "yeni yoksulluk" ve "kronik yoksulluk" gibi tanımlar da eklenmiştir. Yoksullukta meydana gelen değişimler yoksulluk tanımlarına da yansımıştır. Yoksulluk keza, modern dönemde "kent yoksulluğu" bağlamında da tartışılmaktadır. Bu bağlamda "kent yoksulları" tartışmaların ana odağını oluşturmaktadır. Bu kitlenin temel özelliklerinin neler olduğu, geçinmek ve hayatta kalmak için ne tür stratejiler geliştirdiği, toplumsal ve siyasal hayata nasıl katılım sağladığı, kendine ait bir kültürü olup olmadığı gibi konular incelenmektedir.
Modern dönemdeki yoksulluğu anlamak için birçok yaklaşım geliştirilmiştir. Bu yaklaşımlardan bir olan "yoksulluk kültürü", yoksulların egemen toplumun kültüründen ayrı bir alt kültür geliştirdiklerini, bu kültürle ayakta kaldıklarını ve bu kültürü kuşaktan kuşağa aktardıklarını ileri sürmektedir. "Kapasite yaklaşımı", yoksululuğun gelir temelli olarak tanımlanmasını eleştirmekte, yoksulların temel sorunlarının gelir azlığı değil, kapasitelerini geliştirecek kaynaklardan yoksun olmaları olduğunu öne sürmektedir. Bir diğer yaklaşım ise mikrokredidir. Bu yaklaşım ise insan sermayesine yatırım yapmanın yoksullukla mücadelenin en önemli faktörü olduğunu belirtmektedir. Kırsal yoksulluğa odaklanan mikrokredinin "balık tutma" felsefesinden hareket ettiğini söylemek mümkündür. "Temel gelir" yaklaşımı, güvenceli temel bir gelirin yoksullukla mücadelede hayati bir öneme sahip olduğunu savunmaktadır. Temel gelirini bir insan hakkı olduğunu savunan bu yaklaşım, temel gelir sayesinde yoksulların asgari bir güvenceye sahip olacaklarını öne sürmektedir. Diğer yaklaşımlardan oldukça farklı olan "sessiz tecavüz" yaklaşımı ise yoksulların hayatta kalma mücadelelerine yoğunlaşmaktadır. Özellikle kent yoksullarının mülk ve iktidar sahiplerine karşı sessiz bir yürüyüş içinde oldukları ve kentin kamusal alanlarına kurnazca sızdıkları dile getirilmektedir. Bu yaklaşımda kent yoksulları edilgen ve pasif olarak değil, aksine aktif ve mütecaviz olarak resmedilmektedir.
Modern toplumda yoksulluğun birçok farklı boyutu bulunmaktadır.Kadın yoksulluğu, çalışan yoksullar, sosyal dışlanma ve sınıf -altı bu boyutlardan sadece birkaçıdır. Kadın yoksulluğu, yoksul kadınların sayısındaki artışa gönderme yapmaktadır. Çalışan yoksullar, çalışmayla yoksulluktan çıkış arasındaki bağlantının koptuğunu dile getirmektedir. sosyal dışlanma, yoksulluğun giderek dışlayıcı bir boyuta evrildiğini anlatmaktadır. Sınıf -altı ise herhangi bir sınıfa dahil edilmeyen en alt tabadaki yoksullar için kullanılan bir kavramdır.