Bağımlılık Kuramı

Bağımlılık kuramı, modernleşme kuramına tepki olarak doğmuştur. Bağımlılık kuramı, çağdaş sosyolojide dünya toplumlarını “bağımlılık” açısından çözümleyen ana kuramdır. Bağımlılık kuramı, çağdaş sosyoloji literatüründe “Bağımlılık Okulu” ya da “azgelişmişlik kuramı” olarak da bilinmektedir. Bağımlılık kuramı, çağdaş sosyoloji kuramları içinde farklı bir yerde durmaktadır. Çünkü bağımlılık kuramı, çoğu sosyolojik kuramın (özelilkle de modernleşme kuramının) aksine modern dünya sistemine eleştirel yaklaşmıştır. Bağımlılık kuramı, “merkez ülkeler” (Batı toplumları) tarafından ablukaya alınmış “çevre ülkeler”in (Doğu toplumları) sorunlarına eğilmiş, özellikle azgelişmişlik meselesi üzerine kafa yormuştur. Bağımlılık kuramı, merkez ülkeler ile çevre ülkeler arasındaki sömürüye dayalı bağımlılık ilişkilerini analiz etmiştir. Bağımlılık kuramı, merkez ülkelerin nasıl ilerlediğini buna karşın çevre ülkelerin neden geri kaldığını inceleme nesnesi yapmıştır.

Bu ünitenin amacı, çağdaş sosyolojinin ana kuramlarından biri olan bağımlılık kuramını ana hatlarıyla tanıtmaktır. Bağımlılık kuramının öğrenilmesi, aynı zamanda, çağdaş sosyolojide etkin olan modernleşme kuramının zayıf yönlerinin daha iyi anlaşılmasına da imkân tanır.

Bağımlılık kuramının kökleri, eserlerinde sınıf çatışmasını, sömürü ilişkilerini gündeme getiren ve özellikle de kapitalizmin eleştirisini yapan Karl Marx’ın fikirlerine uzanır. Bağımlılık kuramının ana isimleri, Marx’ın sosyolojisini önemsemişlerdir. Bağımlılık kuramı, neo -Marxist bir kuramdır.

Bağımlılık kuramı, André Gunder Frank, Samir Amin ve Immanuel Wallerstein tarafından geliştirilmiş bir sosyoloji kuramıdır.

André Gunder Frank, sosyolojide Avrupamerkezci bakış açılarını sorgulamış, bugün bazı toplumlara “gelişmemiş” yaftası vurmanın doğru olmadığını ileri sürmüştür. Frank, çevre ülkelerin (Üçüncü Dünya’nın) gelişememe sorunu üzerine odaklanmıştır. Frank, azgelişmişlik meselesi üzerine kafa yormuştur. Frank, merkez ülkelerin çevre ülkelerin kaynaklarına el koymalarından dolayı bu ülkelerin geri kaldığını ve yoksullaştığını öne sürmüştür.

Samir Amin, kapitalizm, küreselleşme, eşitsizlik, sömürü ve azgelişmişlik meselesi üzerine kafa yormuştur. Amin, Batı sistemini belirleyen kapitalizmi çözümlemiş ve ona eleştirel yaklaşmıştır. Amin, kapitalizmin merkez ülkelerin (Batı toplumlarının) lehine, çevre ülkelerin ise aleyhine bir sistem olduğunu ileri sürmüştür. Amin, kapitalizmin dünya ölçeğinde bir düzenliliğe ve eşitliğe değil, küresel düzensizliğe ve eşitsiz gelişmeye yol açtığını vurgulamıştır.

Immanuel Wallerstein, bağımlılık kuramını geliştirerek kendine özgü “dünya -sistem analizi”ni inşa etmiştir. Wallerstein, dünya -sistem analizinde, dünya toplumlarını merkez, yarı -çevre ve çevre olarak üçe ayırmıştır.

Wallerstein, merkez ülkelerin çevre ve yarı- çevre ülkeleri sömürmesine tepki göstermiştir.

Bağımlılık kuramının anahtar terimleri, modernlik, modernleşme, merkez ülkeler, çevre ülkeler, metropol, uydu, bağımlılık, sömürü, eşitsiz gelişme, kutuplaşma, azgelişmişlik ve krizdir. Bağımlılık kuramının anahtar terimleri içinde en önemli olan terim, bağımlılık terimidir.

Bağımlılık kuramı, dünya toplumlarını merkez ülkeler ve çevre ülkeler olarak ikiye ayırmıştır. Daha açık bir deyişle, bir yanda dünyanın kaynaklarını sömüren merkez ülkeler, diğer yanda merkez ülkelerin sömürüsüne maruz kalan çevre ülkeler vardır.

Bağımlılık kuramı, batının kapitalizme dayalı modernlik, modernleşme ve küreselleşme anlayışlarının çevre ülkeler açısından problemli yönlerine vurgu yapan bir gelenektir. Bağımlılık kuramı, Batı kapitalizminin çevre ülkelerde yarattığı tahribatları, sorunları ve yoksullaşmayı ilgi odağı seçen, oralardaki geri kalmışlığı ve azgelişmişliği doğrudan Batılı merkez toplumlarla olan bağımlılık ilişkilerine bağlayan bir ekoldür.

Bağımlılık kuramına göre, çevre ülkelerin içinde bulundukları olumsuz koşulların nedeni, kendi geleneksel yapıları değil, aksine merkez ülkelerin sömürüsüdür. Merkez ülkelerin ilerlemesi ve büyük ekonomik gelişme sağlaması, çevre ülkeleri sömürmesine bağlıdır. Merkez ülkeler, çeşitli alanlardaki tekelleri aracılığıyla çevre ülkeleri, özellikle hammadde, tarımsal ürünler ve ucuz işgücü bakımından sömürmektedir.

Bağımlılık kuramı, çevre ülkelerdeki bütün olumsuzlukların, yani anti-demokratik düzenlerin ve yoksullaşma gibi ana problemlerin kaynağında merkez ülkelerin sömürgeci düzenini görmüştür.

Bağımlılık kuramı, çevre toplumlarının en gözde kuramıdır. Bağımlılık kuramı, özellikle çevre ülkelerde ilgiyle karşılanmış, bir umut ışığı olarak görülmüştür.

Bağımlılık kuramı, çevre ülkelerin merkez ülkeleri sırtlarından atarlarsa düzlüğe çıkabileceklerini ve rahat bir nefes alabiliceklerini iddia etmiştir.

Bağımlılık kuramı, çevre ülkelerin merkez ülkeler ile olan her türlü bağını koparması gerektiğini savunmuştur.

Bağımlılık kuramı, Marx'ın kapitalizme ve sınıf çatışmasına dair görüşlerini ihmal etmiştir.

Marx’ın fikirlerini referans alan bağımlılık kuramı, Marxçı bir kuram olmaktan uzak olduğu için eleştirilmiştir.

Bağımlılık kuramı, aşırı iktisadi bir kuram olmakla suçlanmıştır.

Bağımlılık kuramı, merkez ülkeler ile çevre ülkeler arasındaki bağımlılık ilişkisini tahlil ederken kültürel alana duyarsız kalmıştır.