İşlevselcilik

İşlevselcilik, çağdaş sosyolojinin ana kuramlarından biridir. İşlevselcilik, çağdaş sosyolojide en etkili olan bir sosyolojik kuramdır. İşlevselcilik, çağdaş sosyoloji kuramları içinde akla ilk önce gelen kuram olma özelliğine sahiptir.

İşlevselciliğin kökleri, klasik sosyolojide egemen olan organizmacı anlayışa uzanır. Klasik sosyolojide organizmacı anlayış, toplumu bir organizma gibi ele alır. Bu çerçevede işlevselcilik, sosyolojiye biyolojiden uyarlanmıştır. İşlevselciliğin temelinde organizmacı anlayışın öncüsü olan Auguste Comte’un ve Herbert Spencer’ın fikirleri vardır. İşlevselcilik, bilhassa sosyolojinin isim babası Comte'un görüşlerine dayalıdır. Comte ve Spencer, toplumu alt sistemlere ayırmış, toplumun uyumlu bir bütünlük olduğunu ileri sürmüşlerdir. Onlar, toplumu bir organizma gibi ele almışlar, özellikle de Emile Durkheim’ı etkileyerek işlevselciliğin temellerini atmışlardır.

İşlevselciliğin en mühim temsilcileri, Emile Durkheim, Bronislaw Kaspar Malinowski, Talcott Parsons ve Robert King Merton’dır.

Emile Durkheim, işlevselciliğin çerçevesini belirlemiş, sosyal olgulara işlevleri açısından yaklaşmış, her sosyal olgunun bir işlevinin olduğunu dile getirmiştir. Durkheim, toplumun gücüne, sosyal olguların belirleyiciliğine ve işlevine odaklanarak işlevselciliğin temel eğilimini belirlemiştir.

Bronislaw Kaspar Malinowski, işlevselcilik terimini icat etmiş, toplumdaki her şeyi işlevi açısından ele almış, özellikle de kültür sisteminin işlevsel çözümlemesini yapmıştır.

Talcott Parsons, sistem çözümlemesinde, sosyal sistem, kültürel sistem ve kişilik sistemini esas almıştır. Parsons, sosyal sistemin alt-sistemleri olarak ekonomi, politika, din ve kültürü almış, onların işlevsel zorunluluklarına vurgu yapmıştır.

Robert King Merton, işlev konusuna yoğun bir ilgi göstermiştir. Parsons, toplumda uyuma, dengeye, düzene ve istikrara aşırı vurgu yapmıştır. Merton, işlevi, toplumun uyumuna katkı sağlayan unsur olarak ele almıştır. Merton, ayrıca toplumun uyumunu bozan işlevlerden (“bozuk işlev”) söz etmiştir. Merton, bozuk işlev konusundaki orijinal görüşleriyle işlevselciliğe ciddi katkılar yapmıştır.

İşlevselciğin önemli terimleri arasında işlev, sistem, alt-sistem, uyum, ahenk, düzen, denge, değerler ve normlar ön plana çıkmaktadır. İşlevselciliğin bu anahtar terimleri içinde en mühim olanı, işlev terimidir.

İşlevselcilik, toplumu bir organizma gibi görmüş, toplumun yapısı ve işleyişi ile organizmanın yapısı ve işleyişinin benzerliğine vurgu yapmıştır.

İşlevselcilik, toplumu bir sistem ve bir bütün olarak görmüş, altsistemleri bütünle, bütünü oluşturan alt-sistemleri ise birbirleriyle ilişkilendirmiştir. İşlevselcilik, her alt-sistemin diğer alt-sistemlerle ve bütünle büyük bir uyum içinde olduğunu iddia etmiştir.

İşlevselciler, sosyal düzene çok ehemmiyet vermişlerdir. İşlevselciler, toplumun özünün düzen olduğunu vurgulamışlardır. İşlevselciler, düzeni sağlayan şeyin ise ortak değerler sistemi olduğunu öne sürmüşlerdir. İşlevselcilere göre, toplumu bir arada tutan şey, değerler ve normlardır. Değerler ve normlar, bireyleri birbirine bağlar, birleştirir ve bütünleştirir. Değerler ve normlar, toplumda bütünleşmeyi ve dayanışmayı sağlayan en önemli etkenlerdir.

İşlevselcilik, toplumda uyuma, dengeye, bütünleşmeye ve istikrara ehemmiyet vermiştir.

İşlevselcilik, sosyal problemleri, sosyal çelişkileri ve çatışmayı ihmal etmiştir.

İşlevselcilik, toplumu önemsemiş ve mutlaklaştırmıştır. Buna karşın işlevselcilik sosyolojik analizlerin önemli bir unsuru olan bireyi önemsememiştir. İşlevselciler, toplumun temel taşı olan bireyi ihmal etmişlerdir. Oysa bireyi yok sayarak ya da ihmal ederek toplumu anlamak mümkün değildir.

İşlevselcilik, sosyal sınıflar, iktidar, güç, yoksulluk, sömürü, adaletsizlik, baskı ve sosyal eşitsizlik gibi konulara duyarsız kalmıştır.

İşlevselcilik, sosyolojinin temel konularından biri olan sosyal değişmeyi yeterince izah edememişlerdir.