Nazizm

Nazizm genel olarak faşizm başlığı altında değerlendirilen bir konudur. Bu kısmı bir doğruluk payı taşıyor olmasına rağmen, genel bir değerlendirmeye işaret etmektedir. Doğa ve yapıları itibariyle Faşizme metodolojik çerçevesini veren Mussolini öncülüğünde İtalya’daki siyasal süreç ile Hitler öncülüğünde şekil alan Almanya’daki süreç birbirinden derin farklılıklar içermektedir. Ortak başlık altında toplanması daha ziyade Marksist bir propagandanın sonucudur. Marksistler için bütün sağcı hareketler faşisttir, bu yaklaşım kaba ve oldukça indirgemeci olduğundan dolayı da problemlidir. Eğer faşizm, katı inanç, dogma, şiddet, liderin kutsanması, savaşın yüceltilmesi ve hukukun vs. askıya alınması ise Marksist, komünist sistemler nasıl tanımlanmalıdır?

Nazizm 1933- 1945 yılları arasında, Hitler’in ömrü ile sınırlı olan, Almanya’da siyasal karakter kazanmış, ırka dayalı, emperyalist, şiddeti kutsayan, lideri önceleyen bir akım veya siyasi projeksiyon olarak ifade edilebilir. Bu siyasal anlayışın temelinde Hitler’in “Kavgam” adlı eseri vardır. Hitler iktidarı ve iktidar sağlayacak koşullar konusunda seçici bir karakter olmadığı için, kendisine ve yaptığı propagandaya araç olacak nitelikteki her türlü bilgi kaynağını veya veriyi de bağlamından kopararak kullanmış bir şahsiyettir. Bir taraftan, Niterzsche’nin üstün insan anlayışına, diğer taraftan Hegel’in devleti kutsamasına, Fiche’nin devlet ekonomisi ve eğitim görüşüne veya Spenglerin Batının Çöküşü adlı eserine propagandasında müracaat etmiştir ama bu bağlamlarından kopuk, anlam çerçevesi başka olan metinleri araçsallaştırmaktan başka bir şey değildir.

Hitler tarafından kurulan, ırkçılık, üstün halk ve lider doktrinine dayanan otoriter bir görüş ve yönetim sistemi olarak tanımlanabilir. Halk kavramının mistik öğelerle donatıldığı, rasyonaliteden ziyade irrasyonel olanın ön plana çıkarıldığı ve yine aynı doğrultuda irrasyonel olan fikir ve düşüncelerle beslenen, devletin mutlak gücü, liderin yanılmazlığı ve üstün ırk anlayışını ön plana çıkaran siyasal bir görüş ve yönetim sistemidir. İtalya’dan sonra ortaya çıkmış olan Nazizm’i doğuran sebepler ile İtalya’da Mussolini öncülüğünde karakter kazanan Faşizmi besleyen nedenler çeşitli farklılıklar içermekle birlikte, ciddi benzerliklere de sahiptir.

Nazi eğitim sisteminde öncelikle kişiye kendi başına bir değer olmadığı onun değerinin kaynağında “ırk toplumunun” bir üyesi olmak bulunduğu öğretiliyor ve kişinin ilk olarak bunun farkında olması sağlanıyordu. Nazilerin ilgisi hiçbir zaman entelektüel olana yönelmemiştir her daim düşünsel olandan ziyade bedensel olan kutsanmış ve yoğun olarak fiziksel bir eğitim verilmiştir. Hitler açısından da zaten eğitim, zihni boş bilgilerle doldurmak değil, sağlıklı beden sahibi olmaktır. Bunun sonucu olarak Hitler temelde eğitimi iki gaye ile sınırlandırmaktadır.

Bunlar;

Fiziksel Eğitim,Karakteri Geliştirme

Sağlıklı bedenin parlak bir zihinden çok daha değerli olduğu düşüncesi aslında otoriter sistemlerin temel ilkesi olan savaş isteği ile doğrudan alakalıdır. Savaşın kutsandığı bu siyasal projelerde savaşçının sahip olması gereken ise güçlü bedenlerdir. Bakış açısının böyle olduğu bir eğitim anlayış sistematize edildiğinde de müfredat programları, biyoloji, biyolojik ırkçılık, kan, ruh, savaş sanatı ve beden eğitimi derslerinden oluşmaktadır. Biyoloji, tarih, coğrafya ve Alman dili dersleri ise, siyasal sisteme ve ideolojiye araçsal katkılar sunacak bir program ile verilmektedir.

Siyasal başarının sağlanması için hiçbir şeyin rastlantıya bırakılmaması gerektiğini savunan Hitler, her türlü propaganda etkinliğinin en ince detaylara kadar hesaplanması ve planlanması gerektiğinin önemine işaret eder. Etkili bir propaganda da söz kadar, sembollerinde önemli olduğunu dile getiren Hitler hatta bazen bir sembolün bir sözü aşabileceğini de ekler. Beden dilinin propagandanın en temel unsuru olduğu düşüncesinin kavranması gerektiğini vurgulayan Hitler’e göre, duruş ve hareketler halk üzerinde telkin edici bir etkiye sahip olmalıdır.