Liberteryenizm

Liberalizm çoğu zaman, bireycilik, hoşgörü, ilerleme gibi terimlerle ifade edilir. Liberal kavramının en eski politik olmayan kullanımı bir eğitim biçimini ifade eder. Orta Çağ’dan sonra liberal kavramı, iki şekilde kullanılmıştır: Birincisi genel veya yaygın eğitim, ikincisi centilmen adamın eğitimidir.

Liberal düşüncede birey ahlakın ve hakikatin yegâne ölçüsüdür. Bütün kollektivite ifadelerinin yani kurum, yapı ve topluluğun üstündedir. Liberal ideolojinin tipik teması olarak bireycilik, tek tek toplumu oluşturan bir sayı değildir. Onun kendi başına bir gerçekliği vardır.

Liberal gelenek akla olan inanca sıkı sıkıya bağlı olmuştur. Aydınlanma rasyonalizminin liberal ideolojiyi etkilemesi bir yana, “seküler akla mutlak iman” olarak kavramsallaştırılacak olan tutumu bütün boyutlarıyla liberal ideolojide anlam kazanmıştır. Çünkü liberallere göre insanların, rasyonel, düşünen varlıklar olması kendi çıkarları için en iyinin ne olduğunu tanımlama ve onun peşinden gitme kabiliyetlerini oluşturacaktır. Birey ve akla yapılan bu vurgu doğal olarak bireysel özgürlüğün tam savunusu sonucuna götürür. Liberallere göre bireysel özgürlük siyasi değerlerden en önemlisidir ve bütün liberaller açısından bu tartışmasız ortak bir kabuldür. Klasik liberaller açısından özgürlük doğal bir haktır ve gerçek bir insani varoluşu sürdürmek için zorunlu olandır. Ayrıca özgürlük bireylere kendi tercihleriyle kendi çıkarlarının peşinden gitme şansı verir.

Serbest piyasa ekonomisi, ekonomik liberal düşünürler tarafından, bütünleştirici bir dal olarak tanımlanmıştır. Serbest piyasa ekonomisi olmazsa, ekonomik liberalizmin temel kuralları işleyemez. Çünkü ekonomik liberalizmde devlet müdahalesine karşı çıkılır. Piyasa karşılıklı rıza ile oluşan ve toplumda herhangi bir baskı olmadan ekonomik faaliyetlerin düzenlenmesini sağlayan mekanizmadır.

Liberalizm devletin gerekli olmadığı noktasından hareket etmez. Lakin liberalizm Faşizm gibi devleti kutsal bir değer olarak da görmez ve buna ilaveten devletin bireyler lehine sınırlandırılması gerektiğini ileri sürer. Aslında liberalizmin devlete dair düşüncelerinde iki yaklaşımın var olduğunu söylemek daha doğru olacaktır. Bunlardan ilki klasik liberaller, ikincisi, sosyal liberallerdir. Devletin olabildiğince küçük ve özel yaşama olabildiğince az müdahale etmesi gerekliliğini vurgulayan klasik liberaller en iyi yönetimi, en az yöneten olarak düşünürler. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılın klasik liberal anlayışının devamı olarak liberteryenizm, bir yirminci yüzyıl akımı olarak karşımıza çıkar. Liberalizmin yirminci yüzyılda geçirdiği değişim ve hatta bazı sol düşünceleri savunanların bile liberal olarak adlandırılması, klasik liberal mirası savunanların düşüncelerini berraklaştırma ve bu anlam kaybını gidermek amacıyla liberteryanizm kavramını kullanmaya başladıkları söylenebilir. Genel olarak aynı kavramı kullanmalarına rağmen liberteryen düşünürlerin görüşleri arasında ciddi farklılıklar söz konusudur. Bu düşünürlerin liberteryan kavramının altında toplanmalarının nedeni; hayatın her alanındaki sınırlamaları reddedip özgürlükleri temele alan müştereklerinin bulunmasıdır. Liberteryenler hukukun egemenliğini savunan, kolektivizme karşı çıkan, serbest Pazar kapitalizmini olmazsa olmaz gören ve devletçiliği reddeden filozoflardır.