Faydacılık
Demokratik toplumlarda sosyal politikanın temel dinamik gücü olarak faydacılık insanın bu dünyadaki somut refahına öncelik tanıyan tamamen laik bir etik teoridir. Bir ahlak teorisi olarak faydacılık toplumsal kurumların tek faydasının ve tek ölçütünün, insanın dünyadaki mutluluğu olduğu öğretisidir. Faydacı görüşe göre, kişi genel iyiliği en üst düzeye çıkarmalıdır. Yani, kendi iyiliği kadar başkalarının iyiliğini de göz önünde bulundurmalıdır.
Faydacılığın Temelleri
İngiliz düşünürlerince sistematik bir şekle konulmuş olan faydacılık, kökenleri Antik Yunan düşüncesine dayandırılabilir. Antik Yunan’da hazcı (hedonist) ve faydacı (utilitaryen) görüşler, İngiliz düşünürlerince yeni bir kavrayışla sunulmuştur. Klasik Faydacılar, Jeremy Bentham ve John Stuart Mill, iyiyi zevkle özdeşleştirdiler, bu yüzden Epicurus gibi değer konusunda hedonistlerdi. Ayrıca iyiyi en üst düzeye çıkarmamız gerektiğini, yani 'en fazla sayıda iyinin en büyük miktarını' sağlamamız gerektiğini savundular. Bu anlamada Francis Hutcheson’un fayda anlayışını izlediler.
Faydacılığın Etkilediği Alanlar
Faydacılık birey ve toplum ile ilgili olmasından dolayı insan, toplum gibi kavramları işleyen sistemlerle iç içe ilerlemiştir. Özellikle hukuk, siyaset ve iktisat alanında gelişme gösteren faydacılık bu disiplinleri derinden etkilemiştir.
Hukuk: Faydacılık hukuku fayda prensibine hapsederek bunun dışında kalan doğal hukuk görüşlerini reddeder. Bu anlamda faydacı düşünce insan doğası ve ahlaka ilişkin faydacı bakış açısı doğrultusunda hukuku, adalet ve doğal hak gibi ahlaksal değerlere dayanan özelliğinden soyutlar. Bunun yerine egemen gücün iradesi düşüncesine başvururlar. Bentham, Blackstone'un İngiliz Yasaları Üzerine Yorumlar kitabı ve hukuk sistemi ile ilgili gelenekselci görüşüne saldırdı. Bunun karşısına ampirik olarak kanıtlanabilir güç, egemenlik ve yaptırım koyar. Ona göre hukuk bütün insanları mutluluğa ulaştırmalıdır ve böyle düzenlenmelidir
Siyaset: Faydacılık, Batılı liberal demokrasinin en başat kurucu öğelerinden biridir. Eğer herkes eşitse ve herkesin de bir oyu varsa, siyasal bakımdan makul uygulama en fazla sayıda insanı memnun etmenin yolunu belirleme çalışmak olacaktır. Bu anlamda faydacılık liberal demokrasinin temellerini oluşturur. Bentham’dan daha çok siyasetle ilgilenen Mill, kadın hakları, anayasal reformlar ve ekonomiyle ilgilendi. Bentham’dan farklı olarak Mill’in faydacılık biçimi, insanlara mümkün olduğunca çok kendi adlarına karar verme olanağı yaratmanın genel mutluluğu arttırdığını savunur ve böylelikle düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü lehine işleyen bir felsefenin yolunu açar. Mill’e göre devlet, çoğunluğun faydasını temsil eden bir organizasyon değil, ahlaki bir varlıktır. Bu anlamda devletin temel görevi, ahlaki değerleri gözetmesidir.
İktisat: Faydacılık siyaset felsefesi ve neo klasik iktisadın teorik modellerinde varlığını sürdürüştür. İktisat teorisinin faydacı kökleri Bentham’dan çok daha öncelere uzanır. Hem psikolojik hazcılığın, yani insanın mutluluğunun en üst iyilik olduğu yönündeki normatif önermenin merkantilist literatürde büyük ölçüde yer aldığı açıktır. David Hume ve Adam Smith’in yazılarındaki pozitif ve normatif faydacılık düşüncelerinin basitçe ikincil bir niteliği değildir, aksine onların epistemolojik ve ahlaki temellerini oluşturur.