Friedrich Nietzsche

Nietzsche, Grek mitolojisinden seçtiği iki tanrıyla, Apollon ve Dionysos’la estetik yaratıma yönelir. Düzenin, uyumun, güzel görünüşün tanrısı olan Apollon, Dionysoscu ruhun, müziğin esrimeye ve kendinden geçmeye dayalı coşkusuna, bireyselliğin dizginlenemez özelliklerine karşıttır. Bu iki karşıt güç, her ne kadar birbirine zıt olarak görünse de yan yana yürüyen, paralel iki kuvvetten başka bir şey değildir. Ancak Nietzsche, Dionysos’un müziğe dayalı coşkun karakterini, Batı metafiziğinin varoluşu yadsıyan hastalıklı ruhunu ortadan kaldırmak için kullanır. Artık onun için Apollon, Batı dünyasının, varoluşu yadsıyan ruhunu aldığı bir tepkinsel kuvvet olmaktan öteye geçemez. Dolayısıyla Dionysos’u, Batı toplumunun kurtarıcı etkin kuvveti olarak ilan eder.

19.yüzyılın Batı dünyasındaki felsefi yargılarını, kültürel yaklaşımlarını, oluşla ve hayatla ilgili yanılgılarını estetik bilimini ve sürekli gelişimiyle sanatı, anti-metafiziksel bir karakterde eleştirir. Bu eleştiriler perspektivist bir bakış açısından çoklu yorumlamaları beraberinde getirir.

Bu çoklu yorumları olumlama süreci, yine onun Grek kültürünü kendisine örnek almasından kaynaklanır. Nasıl ki bu dünya, çoklu bir oluşa karşılık geliyorsa, aynı şekilde tek bir hakikat olmayacağı için hayat çoklu bir yorumlama sürecine de karşılık gelir. Bu sayede modernizmin kutsadığı değerleri yıkarak kendine ait yeni kavramlar yaratır. Yakın dönemlerde postmedernizmin de savaş açtığı kavramlara (hakikat, akıl, düzen, uyum oluşturma, bütünlüklü bir sistem vb.) ve bu kavramların pratik sonuçlarına savaş açar; zamanın ötesine geçerek kendi ufkunu Grek ufkuyla paralellik oluşturacak biçimde çizer.

Nietzsche Batı metafiziğinin oluşturmaya çalıştığı tekanlamlı hayatı bir yeniden değerlendirme sürecine alarak, tek bir yoruma bağlı kalmayacak, bir parçalı yorumlar çokluğunu olumlar. Bu çoklu yorumları olumlama süreci, yine onun Grek kültürünü kendisine örnek almasından kaynaklanır.

Nietzsche'nin felsefesinin temelinde, neyin gerçekten asli bir değere sahip olduğuyla ilgili geleneksel düşünce yapılarına yöneltilmiş eleştiriler yer alır.

Nietzsche, Batı medeniyetinin basmakalıplaştırdığı gerçek ve hakiki olanın özünde ne olduğu sorusunun birlikli yapısını reddeder.

Diyalektiği ve Hıristiyan pathosunu tragedya kavramıyla estetiki bir düzlemde bozguna uğratır.

Nietzsche için Tanrı'nın ölümü karşısında ne Aydınlanma akılcılığı ne de hümanizm bir anlam ifade eder. Çünkü Tanrı'nın yokluğunda aklın veyahut insanın merkezi konumu teşkil etme iddiası sadece bir yanılsamadan ibarettir.

Bu açıdan bakıldığında Nietzsche, Batı medeniyetinin entelektüel gelişiminin 19. yüzyıldaki yansımalarını, Grek kültürünü ve toplumunu mihenk taşı kabul ederek eleştirir.

Nietzche, antikite -modernite ikilemine bağlı kalarak kültürel bir kimlik yaratma çabasını Grek tragedyasıyla karekterize ederek sorunlaştırır.

Bu eksen çerçevesinde Batı medeniyetinin tarihi, sanatı ve aklı hakikat istemiyle zihnin birlikli yapısına bağlayan anlatılarını eleştiriye tabi tutar.

Nietzsche, Batı kültür tarihine kaynaklık eden temel söylemlerin eleştirilerine yer verir. Bu sayede yaratılmaya çalışılan hakikat sistemindeki estetik olanın yerini belirlemeye çalışır.

Esas itibariyle hınca dayalı olan olumsuz felsefenin karşısına, etkin ve aktif bir felsefe çıkarır.

Tragedyanın ölümünden sorumlu tuttuğu Sokrates'i yozlaşmanın baş kahramanı ilan eder.

Böylelikle Nietzsche, Sokrates'in başlatmış olduğu yozlaşma sürecini devam ettiren Batı metafiziğinin Hegelci diyalektikle desteklenen tümel, tek anlamlı değerlerini dönüşüme uğratır.