Borçların İfa Edil(e)memesi (İfa Engelleri) ve Buna Dair Temel Sorunlar ile Borç İlişkilerine Dair Bazı Özel Durumlar
İfa engelleri altında incelenen başlangıçtaki objektif imkânsızlık hâlinde, sözleşme kesin olarak hükümsüzdür (TBK m. 27). Ancak bu durumu bildiği hâlde borçlu sözleşme yapma yoluna gitmiş ise, karşı tarafın bu nedenle uğradığı zararı karşılar.
Sonradan gerçekleşen objektif imkânsızlıkda kusur olsun olmasın borç sona erer (baskın görüş). Ancak borçlu kusurlu ise, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
Tam iki taraflı borç ilişkilerinde, ifa imkânsızlığında karşı taraf da borcundan kurtulur.
İfası mümkün olan borcu, kendisine borcu öde şeklinde temerrüd ihtarı yapıldığı h âlde haklı bir gerekçe olmaksızın borçlu ifa etmezse, borçlu temerrüdü gerçekleşir. Belirli ve nispi kesin vadeli işlemlerde temerrüd ihtarına gerek yoktur. Temerrüd için borçlunun ifa etmemede kusurlu olması gerekmez. Temerrüde düşen borçlu, bu duruma kusuru olmadan düştüğünü ispat etmedikçe alacaklının bu nedenle uğradığı zararını karşılamak zorundadır. Ayrıca borcun konusunun zarar görmesi ya da yok olmasından dolayı sorumlu olur, meğer ki temerrüd ile zarar (yok olma) arasında nedensellik bağının bulunmadığını ispatlasın!
Para borçlarında temerrüd h âlinde borçlu hem temerrüd faizi ödemek zorunda kalır (kusuru olmasa bile) ve hem de alacaklının temerrüd faizini aşan zararını (kusurlu olmak kaydıyla) karşılamak zorunda kalır.
Tam iki taraflı sözleşmelerde borçlu temerrüdünde alacaklıya iki ek hak tanınmıştır: İfadan vazgeçerek olumlu zararını ya da sözleşmeden dönerek olumsuz zararını talep etmek. Ancak bunun için borçlunun karşı tarafa ek bir süre vermesi ve hangi seçimlik hakkı kullandığını karşı tarafa derhâl bildirmesi gerekir. Özellikle nisbi kesin vadeli işlemler ile borçlunun borcunu ifa etmeyeceğini açıkça ilan ettiği durumlarda ek süre vermeye gerek yoktur. Sürekli edimli borç ilişkilerinde borcun ifasına başlanmış ise borçlu temerrüdünde alacaklı dönme değil, fesih hakkını kullanabilir.
Borçlu borcunu ifa etmekle birlikte, bu ifa gereği gibi değilse, borcun kötü ifasından söz edilir. Bu durumda borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
Borçlular arasında teselsül, birden fazla borçlunun alacaklıya karşı aynı konuyu asli borçlu olarak borçlandığı, borçlulardan birinin ifa ettiği oranda borcun bütün borçlular için sona erdiği, alacaklının ise istediği borçluya başvurma hakkına sahip olduğu çoklu bir hukuki ilişkiyi ifade eder. Bu istisnai rejim kanundan ya da hukuki işlemden kaynaklanabilir. Payından fazlasını ödeyen borçlu iç ilişkide diğerlerine payları oranında rücu edebilir.
Bir hukuki işlemin koşula bağlı olarak yapılması mümkündür. Geciktiri koşulda hukuki işlem koşulun gerçekleşmesi ile hüküm ifade ederken, bozucu koşulda koşulun gerçekleşmesi ile birlikte işlem etkisini yitirir. Koşul gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olayı ifade eder.
Alacağın temliki devreden eski alacaklı ile devralan yeni alacaklı arasında bir tasarruf işlemidir. İradi ve kanuni temelli olabileceği gibi mahkeme kararına da dayanabilir. Kural olarak her türlü alacak hakkının devri mümkündür. Taraflar bunu yasaklayabilirler. Alacağın devrinin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılması gerekir. Alacağın devri, borçlunun durumunu zorlaştırmamalıdır. Alacağın devri edim karşılığında olabileceği gibi karşılıksız da olabilir.