Bilgi Sosyolojisine Giriş: Toplum Yaşamı ve Bilgi
Sosyoloji daha kuruluş koşulları sırasında bilgi konusuna ilgi göstermiştir. Bunun ötesinde kendi yöntemi aracılığı ile ürettiği “sosyolojik bilgi”ye özel bir önem ve üstünlük vermiştir. Sosyoloji genç bir bilim dalıdır, XIX. yüzyılda Batı Avrupa’da belli koşullarda ortaya çıkmıştır. Sosyoloji konusu olan toplumla yeni bir tür ilişki kurmaya çalışmaktadır.
Sosyolojinin kendi konusuna yaklaşımı/yöntemi, tarihe bakışı sorgulanırken, bilgi sosyolojisi alanında toplum olaylarına yaklaşım ve yöntem sorunlarının aşılması ve bakış açısının genişlemesi söz konusu değildir. Bilgi sosyolojisi adı altında tanıtılan çeşitli yaklaşım biçimleri sosyolojinin temel tartışmalarından, tarihten kopuk açıklamalar ve kuramlar olarak genelleştirilmektedir.
Bilginin tanımı konusunda ortak bir görüş olmamasına rağmen bilginin ne olduğu bilinir sayılmaktadır. Gerçekten de gündelik yaşamda geçerli olan sıradan bilgilerden bilimsel açıklamalara kadar çeşitli düzeylerde çeşitli bilgi biçimleri ile karşılaşmaktayız. Bu bilgiler sayesinde yaşamımızı düzenliyor ve biçimlendiriyoruz. Ancak pratikte geçerli bu bilgi tanımının ötesine geçerek bilginin doğuş koşullarını, kaynağını açıklayan bir tanımın olması gerekir.
İnsan sorunlarının çözümünde belli bilgilere ihtiyaç duymaktadır. Ancak ihtiyaç duyduğu bu bilgileri hem tek tek bireylerin ilişkilerinin kendi deneyleri ile sınırlı olması, hem de toplum olarak sınırlılıkları nedeniyle bütünüyle edinmesi mümkün olmamaktadır. Buna rağmen insan, ilişkileri üzerinde bilinçlenme ve etkinliğini genişletme çabasından vazgeçmiş değildir.
Bilginin kaynağı olayların kendiliğinden gidişine karşı insanın kendi deneylerine dayanarak müdahale etmesidir. Sosyoloji kendisini toplum bilinci/bilimi olarak tanımlamakta, toplum yaşamındaki bütün olaylarla ilişki kurarak, tarih, düşünce, siyaset, sanat, hukuk, edebiyat gibi çeşitli alanların tümünü kendi konusu olarak ele almaktadır.
Bilgi toplum içinde oluşan bir olaydır ve diğer toplum olayları gibi ele alınmalıdır.
Sosyolojide veya gündelik yaşamda bilgi toplumsal olay ve çıkarların, toplumun üstünde, genel geçer, bağımsız, mutlak bir güç olarak görülmektedir. Gerçekte bilginin kendisi de toplumsal bir olaydır. Bilgiyi tanımlamak konusunda ortaya çıkan güçlükler karşısında bilgiyi toplum-üstü, mutlak bir güç olarak görmek bilgi ile toplum örgütlenmesi ve iktidar arasındaki ilişkileri de tartışma dışı bırakıyor. Bunun için işe bilgi tanımından başlamak bir zorunluluktur.
Bilgi, insanın olaylar karşısında bilinçlenmesi ve etkinlik sağlama çabasından bağımsız değildir. İnsanın sorunlarını çözme çabası ve bu yönde ortaya çıkan bilgi ve deneyimleri toplum örgütlenmesinin de kaynağını oluşturmaktadır.
Bilgi sistemleri insanın toplum sorunları ve çözümleri üzerinde bütünsel düzeyde bilinçlenmesini belirtmektedir. İnsanın karşılaştığı sorunların özellikleri çeşitli bilgi biçimlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
İnsanın serüveni ile bilginin serüveni ve toplumsallaşması/örgütlenmesi arasında kopmaz bir bağ vardır.
İnsan-doğa, insan-toplum, toplum-toplum ilişkilerinden elde edilen ders ve becerilerin saklanması, bunların korunması ve geliştirilmesi için bilgiye dönüşmesi gerekmiştir.
Bilginin kaynağı olayların kendiliğinden gidişine karşı insanın kendi deneylerine dayanarak müdahale etmesidir.