Bebeklik Döneminde Duyusal -Algısal Gelişim

GİRİŞ

Doğum ile başlayan algılama süreci, özellikle bebeklik döneminde hızla değişime uğrayarak çocuğu hayata hazırlar ve öğrenmenin temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle insan yaşamında önemli bir yere sahip olan duyusal algısal gelişim ve algıyı etkileyen faktörlerin ele alınması, bebeklik döneminden itibaren algının gelişimi üzerinde durulması gerekmektedir.

Duyusal ve Algısal Gelişimin Önemi

Dünyaya geldiğinde iletişim kuramayan, öz bakımını yerine getiremeyen, her yönüyle ebeveynlerinin bakımına ihtiyaç duyan bebeklerin gelişim sürecinde yaşanan zihinsel olgunlaşma, algı ve duyularda yaşanan değişimlerden oluşur. Yapabildiğimiz her şey bir ya da daha fazla duyunun kullanılması ile gerçekleşir ve bebekler bu duyular sayesinde dünyayı keşfetmeye başlamaktadır. Bebeğin yaşadığı deneyimler, sinir sistemi ve duyu organlarının fiziksel olgunlaşması üzerinde çok etkilidir. Bebeklerin algı ve duyuları geliştikçe her yeni uyarana farklı tepkiler verdiği ve uyaran sabit kaldıkça bu duruma alıştıkları ama zamanla uyaranda gerçekleşen ufak bir değişikliği bile fark edebildikleri görülmüştür.

Duyu ve Algı Kavramları

Duyu, organizmanın iç veya dış ortamda fiziksel, kimyasal, psikolojik ve elektriksel değişiklikler sonucu oluşan uyaranları duyu organları sayesinde algılaması ve uygun yanıtı verebilmesidir. Algı, bilginin sadece duyu yoluyla pasif olarak alınması değil, aynı zamanda bilginin yorumlanmasıdır.

Algıyı Etkileyen Faktörler

Algılayan Birey ile İlgili Faktörler

Bireyin ihtiyacı ve güdü

İlgi alanı

Beklentiler

Tutum

Geçmiş yaşantıları, deneyimleri ve kültürü

Algılanan Nesne İle İlgili Faktörler

Uyarıcının şiddeti ve büyüklüğü

Uyarıcının tekrar etmesi

Uyarıcının zıtlığı veya karşıtlığı (Kontrast)

Ani değişiklikler (Yenilik)

Uyarıcının tuhaflığı

Uyarıcının hareketliliği

Algılamada Durum İle İlgili Faktörler

Çevre

Bebeklik Döneminde Duyusal Algısal Gelişim

Dünya ile tanıştığı andan itibaren bebeğin duyu organları, çevreden aldığı uyaran ve mesajları sinir sistemine iletir. Sinir sistemi sayesinde uyaranlar anlam kazanarak bebeklerin dünyayı anlama süreçleri kolaylaşır.

Koku Alma Duyusu ve Algısı

Koku duyusu en erken gelişen duyulardan birisidir ve ilkel duyular arasında yer almaktadır. Bebek hemen doğumdan sonra annesinin kucağına verilmesiyle ve emmeye başlamasıyla koku alma duyusu oluşmaya başlar ve birkaç günlük olduğunda annesinin kokusunu tanır.Yenidoğanlar keskin bir koku alma duyusuna sahiptir, kokuları ayırt edebilir ve hoş kokulara olumlu, kötü kokulara ise olumsuz tepki vermektedir. Koku alma yeteneğinin yaş ile birlikte geliştiği ve yetişkinlik döneminde en keskin halini aldığı belirtilmektedir.

Tat Alma Duyusu ve Algısı

Yenidoğanlar tat alma duyusunu kullanma becerisi ile dünyaya gelir ve sadece tatlı -tatlı olmayan, acı -acı olmayan tatları değil tuzlu, ekşi, acı ve tatlıyı ayırt edebilen oldukça gelişmiş bir tat alma duyusuna sahiptirler.

Bebek, tat duyusunu yansıtmak için yüz ifadelerini kullanır ve tatlı besinlere karşı yüz kasları gevşerken ekşi ve sıcak tatlarda ağız ve yüz kaslarını sıkmaktadır.

Dokunma Duyusu ve Algısı

Büyük çoğunlukla eller aracılığıyla gerçekleştirilen dokunma duyusu, ayrıntılı ve karmaşık yapısıyla beynin çevre ile etkileşim kurmasında çok önemli rol oynamaktadır. Diğer duyuların gelişimine katkısı yüksektir. Dokunma hassasiyeti ilk olarak burun ve dudakta daha sonra göz kapakları, çene, kol ve bacaklarda gelişir, 12. haftadan itibaren dokunmaya tüm vücut tepki vermektedir. Birçok dokunma reseptörü vücudun duyu sistemini oluşturur ama cildin bütün bölgeleri aynı dokunma duyarlılığı göstermez. Dokunmaya karşı bebekler önce tüm vücutlarıyla daha sonra bölgesel düzeyde yanıt vermektedir.

Görsel -Dokunsal ve Görsel -Motor Algı

Duyular ile toplanan veriler görme ve dokunma boyunca algıyı yönlendirmektedir. Yenidoğanlar da dokunsal olarak keşfettikleri bir nesne ile o nesnenin görsel görüntüsü arasındaki uyumu algılar ve tanıdık şekillere bakar.

Görme Duyusu ve Algısı

Göz, renk, ışık, konum, hareket, bakış açısı gibi etkenler ile duyuların algılanmasını sağlar. Fetüs, anne karnında karanlık ortamdadır. Bu nedenle, bebek doğana kadar beyinde görsel bağlantılar oluşmadığından tüm duyular arasında görme duyusu doğumda en az gelişmiş olanıdır. Bebeklerin gözleri doğumda görmek için gerekli tüm yapılara sahiptir ancak göz çukuru henüz oluşmamış ve göz kasları olgunlaşmamıştır. Göz yaşı bezleri de bir aya kadar göz yaşı üretemez. Doğumla birlikte görsel keskinlik, uyum, görsel alan, takip etme, üç boyutlu görme, şekil ve renk algısında yaşanan hızlı değişimler ile yaşamın ilk yılında görme %98 oranında gelişmektedir.

İşitme Duyusu ve Algısı

Yenidoğanın gelişmiş en olgun duyusudur. İşitsel ayrım, sesin kaynağını bulma, işitsel sıralama ve işitsel hafıza işitme duyusunun temel ögelerini oluşturur. Yenidoğanın doğumdan 12 hafta sonra çevresindeki sıradan sesleri duyduğu, dördüncü ayda ise karanlık ortamda bile sesin yönünü belirleyebildiği görülmüştür. Ayrıca bebekler, dördüncü ayda kendi isimlerini tanır, nesnelerin yerini bulmak ve mesafelerini tahmin etmek için de sesi kullanmaktadır. Sese karşı duyarlılık çocukların yaşı ile birlikte artmaktadır. Üç aylık bebekler, ses tonlarındaki değişimlere karşı tam olarak tepki verirken beşinci aydan itibaren ebeveynlerinin seslerine neşeyle tepki vermektedir. Çocukların işitme duyusunun iki yaşında yetişkinlik seviyesine ulaştığı belirtilmektedir.

Bebeklerde Duyusal Gelişimin Desteklenmesi

Bebeklik dönemi insan yaşamında gelişiminin en önemli dönemi olarak görülmektedir. Doğum öncesi dönemden itibaren bebeğin duyularının uyarılması yaşam deneyimleri ve gelişim açısından kritik öneme sahiptir.