Eğitim ve Kültür Hayatındaki Düzenlemeler

Mustafa Kemal Atatürk’ün Eğitim ve Kültür Anlayışı

Osmanlı Devleti’nin gerileme ve çöküş sürecine girmesinin nedenlerinin başında gelen eğitim ve kültür alanındaki hataları tespit eden Atatürk; yeni devletin millî eğitim sistemini şu temel ilkeler çerçevesinde oluşturmaya çalışmıştır:

  • Eğitim millî olmalıdır.
  • Eğitimde birlik ve bütünlük esası güdülmelidir.
  • Eğitim laik olmalıdır.
  • Eğitimin bilime dayalı olması gerekir.
  • Cehaletin ortadan kaldırılması esas amaç olmalıdır.
  • Eğitimin hayata dayalı olması gerekir.
  • Eğitim karma olmalıdır.
  • Eğitim çağdaş bir disiplin anlayışıyla yürütülmelidir.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Eğitim Alanındaki Gelişmeler

Osmanlı Devleti’nin modernleşme sürecine girmesi ile birlikte eğitim alanında ciddi atılımlar yapıldı. II. Mahmut döneminde Maarif -i Umûmiye Nezareti (Eğitim Bakanlığı) kuruldu ve ilköğretim mecburi hale getirildi. 1 Eylül 1869 tarihinde Maarif -i Umûmiye Nizamnamesi (Genel Eğitim Tüzüğü) kabul edildi. Bu nizamname ile bütün eğitim kurumları ilk, orta ve yükseköğretim olmak üzere üç kademede toplandı. İlköğretim Mekteb -i İptidai adı verilen üç yıllık ilk kademe ile Mekteb -i Rüştiye adı verilen üç yıllık ikinci kademeden oluşuyordu. Ortaöğretim için de İdadi ve Sultani adı verilen okullar açıldı. Yükseköğretim ise çeşitli yüksekokullar ile 1863’te açılan Dar -ül Fünûn (Üniversite)’da veriliyordu. XX. yüzyıl başlarında ise Osmanlı Eğitim Teşkilatı şu şekilde oluşmuştur: Batı tipi okullar Maarif Nezareti’ne (Eğitim Bakanlığı’na), medreseler Meşihat Makamı’na (Şeyhülislam’a), Sıbyan Okulları Evkaf Nezareti’ne (Vakıflar Bakanlığı'na), yabancı devlet okulları ve azınlık okulları ise kendi dernek ve kuruluşlarına bağlı olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Bu bilgiler ışığında eğitim ve kültür alanında yapılan inkılapların nedenlerini şöyle ifade edebiliriz:

  • Kadınların eğitim haklarından yoksun bırakılması,
  • Osmanlı Devleti’nde mevcut olan eğitim anlayışı ve uygulamaların çağdaş olmaması,
  • Eğitim ve öğretimde birlik olmadığı için kargaşanın var olması,
  • Farklı okullar ve uygulamalar sonucunda toplum katmanları arasında sosyokültürel farklılaşmanın öne çıkması,
  • Yabancı devletlerin, azınlıkların ve misyoner okullarının zararlı faaliyetlerde bulunmaları.

Cumhuriyet Dönemi’nde Eğitim Alanında Yapılan İnkılaplar

Tevhid -i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924 -Kanun No: 430)

Ülkedeki bütün eğitim ve öğretim kurumları tek çatı altında toplanmıştır.

Hepsi Maarif Vekâleti'ne (Milli Eğitim Bakanlığı) bağlanmıştır.

Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti’ne veya özel vakıflara bağlı medrese ve okullar, bütçeleriyle birlikte Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilmiştir.

Ülkede bulunan yabancı ve azınlık okullarının dinî ve siyasî faaliyetleri engellenmiştir.

Bu kanun sayesinde eğitimde laiklik ve millilik ilkesine doğru önemli bir adım atılmıştır.

2 Mart 1926 tarihinde kabul edilen Maarif Teşkilatı kanunu ile;

Devletin izni olmadan hiçbir okulun açılamayacağı karara bağlanmıştır.

İlköğretim zorunluluğu doğrudan doğruya devlet tarafından son derece ciddi bir şekilde takip edilmiştir.

Orta öğretimden karma eğitime geçilmiş, kız ve erkek öğrencilerin aynı okulda ve aynı programla okumaları sağlanmıştır.

Medreselerin Kaldırılması ve Sonuçları

Tevhid -i Tedrisat Kanunu’nun kabulünden sonra Osmanlı Devleti’nden devralınmış olan medreseler incelemeye alınmış ve bu kurumların Batı örneğine göre bürokratik devlet düzeni kurmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti’nin ihtiyaçlarını karşılayacak güçte olmadığı değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmalar neticesinde 11 Mart 1924 tarihinde dönemin Maarif Vekili Vasıf Bey’in emri ile medreselerin kapatılmasına karar verilmiştir. Böylece Tanzimat döneminden beri devam eden mektep -medrese ikiliği de ortadan kaldırılmış oldu.

Harf İnkılabı (1Kasım 1928)

Osmanlı döneminden beri devam eden alfabe tartışmaları cumhuriyetin ilanından sonra da devam etmiş ve Maarif Vekaleti’nin öncülüğünde yapılan çalışmalar neticesinde TBMM’nin 1 Kasım 1928 tarihli oturumunda Latin esasına dayalı yeni Türk alfabesi kabul edilmiş ve bu kanun 3 Kasım 1928’de yürürlüğe girmiştir.

Bütün yurtta eğitim -öğretim seferberliği başlatılarak yeni harflerin öğretilmesi için 1 Ocak 1929 tarihinde Millet Mektepleri açılarak halkın okuma- yazma öğrenmesi sağlanmıştır

Harf inkılabının sonucunda şu kazanımlar elde edilmiştir:

  • Bütün ülkede okuma -yazma oranları artmıştır.
  • Çağdaşlık yolunda önemli bir adım atılmıştır.
  • Toplumda kültürleşme ve sosyalleşme hızla genişlemiştir.
  • Batılı ülkeler ile olan ilişkilerin daha da gelişmesi sağlanmıştır.
  • Ülkede basım- yayım oranları artmıştır.

Türk Tarih Kurumu'nun Kurulması (12 Nisan 1931)

Atatürk, millî tarih anlayışını oluşturup geliştirmek ve Türk tarihinin bilimsel metotlarla yeniden araştırılmasını sağlamak amacı ile 12 Nisan 1931 tarihinde “ Türk Tarihi Tetkik Cemiyetini” kurmuştur.

Cemiyet, 1932 yılında “Türk Tarih Kongresi’ni” toplamış ve Türk Tarih Tezi'ni tartışmaya açmıştır.

Türk Dil Kurumu'nun Kurulması (12 Temmuz 1932)

1928- 1932 yılları arasında Türk dili ile ilgili çalışmalar yapmak amacıyla önce “Dil Heyeti” adıyla bir komisyon kurulmuş, 12 Temmuz 1932 tarihinde de “Türk Dili Tetkik Cemiyeti”nin kuruluşu gerçekleşmiştir.

Türk Dili Tetkik Cemiyeti, 31 Ağustos 1936 tarihinde “Türk Dil Kurumu” adıyla yeniden oluşmuştur.

Üniversite Reformu

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yeni bir üniversitenin kurulmasına dair kanun 31 Mayıs 1933’te yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun ikinci maddesi gereğince 1 Ağustos 1933’ten itibaren İstanbul’da “İstanbul Üniversitesi” adıyla yeni bir üniversite kuruldu. İstanbul Üniversitesi'nden ayrı olarak Ankara’da 1933’te Yüksek Ziraat Enstitüsü ve 1936’da da Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi açılmıştır.

Güzel Sanatlar Alanındaki Gelişmeler

1924 yılında Topkapı Sarayı, müze hâline getirilmiştir. Konya da Asâr -ı Atika Müzesi açılarak millî sanat eserlerimiz sergilenmiştir. 1925 yılında açılan Etnografya Müzesi, müzecilik alanında önemli bir kuruluş olmanın yanı sıra inkılapların toplumsal yönüne verilen öneminde bir göstergesidir. 1937 yılında bizzat Atatürk’ün emri ile bir de Resim ve Heykel Müzesi açılmıştır.