Mondros Mütarekesi ve Mustafa Kemal Paşa’nın Tavrı

I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusu, Almanların yönlendirmesi ve çoğu zaman da kendi emellerine ulaşma stratejisiyle konuşlandırılmıştı. Bunların en dikkat çekeni, 15 Temmuz 1917’de Bağdat’ı savunmak için oluşturulan Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’ydı. Osmanlı Devleti bu süreçte Mondros Mütarekesi’ni imzaladı. Mütarekenin imzalandığı gün Mustafa Kemal Paşa da Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’na atandı. Mustafa Kemal Paşa’nın bu göreve atanmasıyla yapmak istediği ilk iş; ordu içindeki Alman etkisini ortadan kaldırmaktı.

Mustafa Kemal Paşa’nın bütün gayretlerine rağmen İngilizlerin baskısı İstanbul’da ve hükûmet üzerinde etkisini daha çok hissettiriyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın işgallere karşılık verme kararlılığını ise hükûmet, yanlış bir tavır olarak değerlendiriyordu. Hükûmete göre işgallere ve İngilizlere karşı gelmek, ileride toplanacak barış görüşmelerinde Osmanlı'nın menfaatlerine engel olabilecekti.

Mütareke Sonrası Düşünülen Kurtuluş Çareleri

Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldiğinde işgal kuvvetleri, İstanbul’u fiilen işgal etmişti. Bu durum karşısında Anadolu ve İstanbul’da ülkeyi kurtarmak adına iyi niyetli, küçük çaplı çalışmalar yapılmaktaydı. Ancak bütün bu çabalar birlik ve beraberlikten uzak, plan, program, lider ve kadrodan yoksundu. Hâlide Edip, Yunus Nadi, Ahmet Emin, Velid Ebuzziya, Celal Nuri, Necmettin Sadak gibi devrin önemli aydınları Amerikan mandası isteyenler arasındaydı. Bu maksatla Wilson Prensipleri Cemiyeti’ni kurdular. 5 Aralık 1918’de ABD Başkanı Wilson’a mektup yazarak Türkiye’de bir Amerikan mandasının gerekçelerini dile getirdiler.

Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a Gelişi ve Faaliyetleri

Mustafa Kemal Paşa, Mütarekeden sonra İstanbul’a dönünce kendi düşüncelerini ortaya koymak, kamuoyu oluşturmak için yakın arkadaşı Fethi Bey’le birlikte, adını da kendi koyduğu “ Minber ” gazetesini çıkarmıştı. Gazete, Mustafa Kemal’in kendini anlatmak için iyi bir vasıta olduğu gibi, Tevfik Paşa’nın güvenoyu almaması için de yoğun bir karşı muhalefet aracı olmuştu.

Cephede başlayıp, İstanbul’da olgunlaşarak devam eden fikrî ve siyasi faaliyetlerin dolaylı ve dolaysız içinde yer alan Mustafa Kemal kimi zaman da İstanbul’da çeşitli faaliyetler içinde bulunan teşkilatların ve siyasilerin teklifleriyle karşılaşmıştı. Mesela, o günlerde sadrazamlık yarışında adı geçenlerden olan Ayan Reisi Ahmet Rıza Bey’in kurması muhtemel bir kabinede Harbiye Nazırlığı için Mustafa Kemal Paşa’ya teklif götürülmüş, ancak o bu teklifi reddetmişti.

Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya Geçmek İçin Yaptığı Faaliyetler

Tevfik Paşa Hükûmeti, İtilaf Devletleri’nin baskıları sonucu sözde “ Tehcir” suçlularının yakalanarak mahkeme edilmesiyle uğraşırken, Meclis ve Hükûmet arasında vuku bulan anlaşmazlıklar siyasal ortamı çıkmaza sokmuştu. Dahası Mecliste yükselen millî istekler hem İtilaf Devletleri’ni hem de Sarayı rahatsız etmiş, sonunda da Meclis feshedilmişti. İşlerin iyi yürümemesi Saray ve Hükûmetin de arasını açmış, akabinde de 3 Mart 1919’da hükûmetin istifası gelmişti.

Şüphesiz bu gelişmeler Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları için bir olumsuzluk gibi görünüyordu. Bir an evvel kararın verilmesi ve fırsatların değerlendirilmesi gerekiyordu. Bunun için çeşitli vesilelerle İstanbul’a gelmiş olan tanıdıklarla irtibatı sıklaştırdı. Çünkü bu gidişle ne bir barış, ne de bir karşı mücadele başlayabilecekti.

Mustafa Kemal Paşa’nın IX. Ordu Kıtaat -ı Müfettişliği’ne Tayin Edilmesi

Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’da yaptığı son görüşmelerde vardıkları Anadolu’ya geçme kararına rağmen önemli bir mesele ortaya çıkmıştı. Anadolu’ya ne zaman, hangi sıfatla gidilecekti.

Bu sırada Samsun ve çevresinde Türk çetelerinin yöredeki Rum azınlığa karşı şiddet eylemlerinde bulunduğuna yönelik iddialar ortaya çıkmıştı. Özellikle İngilizlerin sıkıştırmasıyla hükûmet bölgedeki olayları önlemek için adım atmak zorundaydı. Bölgeye meseleyi çözebilecek iradede bir komutanın görevlendirilmesi için arayışlara giren Saray ve Babıalinin listesine girmeyi başaran komutan Mustafa Kemal oldu. Şu hâlde Mustafa Kemal Paşa’nın bu vazifeye atanmasının bazı sebeplerini şöyle sıralayabiliriz;

  • Mustafa Kemal Paşa’nın, Padişah Vahidettin’in fahrî yaverliğini yapmış olması sebebiyle, padişahın ona olan güveni,
  • Sarayın, Babıalinin ve işgalci devletlerin tutumları karşısında, bir vatanperver olarak hadiselere karşı kayıtsız kalamayacağı gerçeği,
  • Mustafa Kemal Paşa’nın askerlik hayatının kahramanlıklarla dolu olmasının, onu itibarlı bir komutan olarak tanıtmış olması,
  • İstanbul’a geldikten sonra girişmiş olduğu bir takım siyasi ve fikrî mücadelenin etkili olması,
  • Hükûmetin onun İttihat ve Terakki mensubu olmadığına olan inançları,
  • Onun için Babıalinin İngilizlere teminat vermiş olması.

Müfettişlik Yetkileri Hususunda Yapılan Tartışmalar

Mustafa Kemal Paşa önemli bir problem olarak gördüğü memuriyetin mahiyeti için kolları sıvamış, İstanbul’da sık sık görüştüğü Kâzım (İnanç) Paşa’yla birlikte, ileride işini kolaylaştıracak salahiyette olabilmek için istediği talimatnameyi hazırlatma gayreti içine girmişti.

Müfettişlik tayini ve talimatnamenin geçerli olabilmesi için gerekli olan İrâde -i Seniyye ve Meclis -i Vükelâ kararının da tez elden alınması gerekiyordu. Nihayet, İrâde -i Seniyye 30 Nisan 1335 (1919)’da alındı.

Müfettişlik Talimatnamesinin Mahiyeti ve Önemi

Mustafa Kemal’in isteklerine göre hazırlanan bu önemli talimatname, tam bağımsızlık, hürriyet daha da önemlisi kurulması kuvvetle muhtemel yeni bir Türk devletinin de ilk işaretleri gibiydi. Kendisinden istenen üç önemli vazife vardır. Bunlar;

  • Bölgede asayişin temini,
  • Mütareke gereğince silahların toplatılması,
  • Gayriresmî olduğu söylenen şuraların lağvedilmesi.
  • Mustafa Kemal Paşa üzerine aldığı görevi yerine getirmek üzere 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı.