Aile İçi Demokrasi, Çocuk Hakları, İhmal ve İstismar

Aile İçi Demokrasi

Toplumun temelini ve toplumsal hayatın bir örneğini teşkil eden aile; anne, baba ve çocuklar oluşan sosyal bir kurumdur. Bireyin sosyalleşerek topluma uyum sağlamasında, toplum kültürünün yeni nesillere aktarılmasında, bireye psikolojik ve manevi doyum sağlanmasında önemli işlevlere sahiptir. Bu nedenle demokratik yaşamın görülmesi, öğrenilmesi ve uygulanması gereken ilk ve en önemli ortam ailedir. Ebeveynler rehberliğinde ailede kazanılan demokratik değerler, çocukların dünya görüşlerini ve demokrasiye yönelik inançlarını etkiler. Ailedeki demokratik alışkanlıklar, toplumsal hayatın demokratikleşmesine katkı sağlar (Aslan ve Cansever, 2009; Gür ve Kurt, 2011; Üstün ve Yılmaz, 2008).

Bireye saygıyı esas alan demokratik değerlerin benimsendiği ailelerde; karşılıklı sevgi -saygı, güven, sorumluluk, paylaşım, uzlaşma ve hoşgörü davranışları görülür. Bu demokratik değerlerin hayata geçirildiği ailelerde çocuk; özgüven ve özsaygısı yüksek, duygusal olgunluğa erişmiş, özgür, girişimci ve bağımsız düşünebilen, kendi kararlarını verebilen sorumluluk sahibi kişiler olarak yetişir .Bu şekilde yetiştirilen çocuklar, özel bir merakı olan, başarılı ve pozitif bireyler olurlar (Aslan ve Cansever, 2009; Gören ve Karadaş, 1997).

Demokrasi kültürünün hayata geçirilmediği ailelerde ise, otoriter bir yapı mevcut olur. Böyle ailelerde özellikle otorite sahibi bir baba ya da anne merkezde ve belirleyici konumdadır. Demokratik bir geleceğin güvence altına alınabilmesi için, bireylerin demokratik değerlerin benimsendiği ortamlarda yetiştirilmesi gerekir. Demokrasinin ilke ve değerlerine uyan bir sosyalleşmenin gerçekleşmesi için ailelerin çocuklara ne tür değer ve beceriler kazandırılmaları gerektiğini araştırmaları gerekir (İkizoğlu, 1993; Onur ve Gençdoğan, 2005).

Çocuk Hakları

Toplumların geleceğini oluşturacak olan çocukların iyi bir yaşam sürmesi, birçok ülke tarafından oldukça önemli görülmektedir. Bu nedenle çocukların büyüme sürecinde karşılaştıkları ve karşılaşabilecekleri sorunların belirlenmesi ve bu sorunlara yönelik çözümler bulunması önem arz etmektedir. Çocukların korunması gerektiği düşüncesi modern anlamda sanayi devriminin ilk dönemine dayanmaktadır. Sanayi devriminde çocukların ağır şartlarda çalıştırılması, çocuklara yönelik ilk sosyal politika tedbirlerini ortaya çıkarmıştır. Bu tedbirler çalışma saatlerinin düşürülmesine yönelik olarak yapılan hukuki düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerin ardından çocukların da yetişkinler gibi temel haklara sahip olması gerektiği fikrinden hareketle uluslararası “Çocuk Hakları Bildirgesi” kabul edilmiştir. Bildirgeye taraf olan devletler çocuklara ilişkin politikalarını bu belgeye göre şekillendirmektedir (Erbay, 2012; Karakaş ve Çevik, 2016).

“Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşme”sinde tüm hakların uygulanması için temel teşkil eden dört maddeye özel vurgu yapılmıştır. Bunlar; yaşama hakkı, gelişme hakkı, korunma hakkı ve katılım hakkıdır (UNICEF, 2022):

Yaşama Hakkı; çocuğun yaşaması, hayatta kalması, yeterli ve uygun yaşam standartlarına sahip olması için gerekli olan, beslenme, barınma, tıbbi bakım ve sağlık hizmetlerinden faydalanma gibi temel ihtiyaçlarını ifade etmektedir.

Gelişme Hakkı; çocuğun potansiyelini en üst düzeyde gerçekleştirebilmesi için ihtiyaç duyduğu, eğitim, oyun ve dinlenme, kültürel faaliyetler, bilgi edinme, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü gibi haklarını açıklamaktadır.

Korunma Hakkı; çocuğun olası ihmal, istismar ve sömürü durumlarından korunmaları gerektiğini vurgulayan ve korunmalarını sağlamaya çalışan hakları ifade etmektedir. Bu kapsamda çocuk işçiliği, ilaç bağımlılığı, mülteci çocuklar için özel güvence, her türlü ihmal ve istismara uğramış çocukların korunması ve rehabilitasyonu gibi konuları kapsar.

Katılım Hakkı; çocuğun içinde yaşadığı ailede ve toplumda, yaşamını etkileyen konularda söz sahibi olmasını, kendi görüşlerini ifade etmesini ve böylece toplumda aktif bir rol kazanmasını sağlamaya çalışan haklar olarak ifade edilmektedir.

İhmal ve İstismar

En yaygın kötüye kullanım şekli olan çocuk ihmali; çocuğun barınma, yiyecek - giyecek, eğitim, denetim, sağlık ve bütünsel gelişimi için ihtiyaç duyduğu gereksinimlerin ve bakımın yaşına uygun olarak yeterince ya da hiç karşılanmamasıdır. Çocuk ihmali, çocuğun özel bakım gerektiren çocukluk dönemine özgü özenden mahrum bırakılmasıdır. Başta anne -baba olmak üzere, çocuğa bakım sağlaması gereken bireylerin, çocuğun beslenme, barınma, giyinme, eğitim, sağlık ve sevgi gibi temel gereksinmelerine karşı ihmal göstermeleri sonucunda, çocuğun beden ve ruh sağlığı ile duygusal, ahlaki ve sosyal gelişiminin eksik bırakılması ve engellenmesi olarak detaylandırılabilir (Creighton, 1991; Karaman Kepenekci, 2001).

Çocuk istismarı, fiziksel, duygusal ve cinsel olmak üzere temelde üç şekilde ortaya çıkmaktadır (Karakaş ve Çevik; Polat, 2013; UNICEF, 2022):

Fiziksel istismar; çocuğun fiziksel olarak zarar görmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocukların şiddete maruz kalması ya da bir şiddet olayına tanık olması bu kapsamda değerlendirilmektedir. Özellikle anne -babaların çocuklarını yetiştirirken fiziksel istismara sıkça başvurdukları görülebilmektedir.

Duygusal istismar; fiziksel yönü olmamasına rağmen çocuklara yönelik oldukça ağır ceza ve tehditleri içeren bir istismar çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Türk toplumunda duygusal istismar, çocuklar için bir terbiye aracı olarak kullanılır. Duygusal istismar olarak değerlendirilebilecek bazı davranışlar; bebek ya da çocuğun odaya kapatılması, bağlanması, yalnız bırakılması, reddedilmesi, korkutulması, yok sayılması, aşağılanması, tehdit edilmesi vb. şeklinde sayılabilir.

Cinsel istismar; yetişkin kişi ya da kişilerin çocukları cinsel ihtiyaçları için araç olarak kullanması olarak karşımıza çıkmaktadır. Cinsiyeti fark etmeksizin her sosyo -ekonomik düzeyde ve kültürel çevredeki çocuk cinsel istismara maruz kalabilmektedir.