Demir Çağ’da Anadolu Uygarlıkları ve Krallıklar: Geç Hitit, Urartu, Frig ve Lidya

Demir Çağı’nda Anadolu’da bazıları Son Tunç Çağı ve Erken Demir Çağı’ndan beri kültürel ve siyasi olarak farklı özellikleri ile kendini belli eden bazı topluluklar, merkezî devlet veya bölgesel krallıklar biçiminde örgütlendikleri görülür. Batı Anadolu’da Lidyalılar, Orta Anadolu’da Frigler, Orta ve Güney Anadolu’da Geç Hititler, Doğu Anadolu’da ise Urartular, 9 -6. yüzyıllar arasında yeni merkezî siyasi birlikler olarak karşımıza çıkarlar.

Demir Çağı’nda Geç Hitit, Yeni Hitit, Suriye -Hitit devletleri veya krallıkları olarak tanımlanan siyasi oluşumlar Luvi hiyeroglif yazısı yanında bazen Aramice veya Fenikece de kullanabilmişlerdir. Orta Anadolu’nun güneyinde Tabal, Malatya’da Melid, Kahramanmaraş’da Gurgum, Adıyaman’da Kummuh, Hatay Bölgesi’nde Patin/Unqi, Çukurova’da Que, Orta Toroslar’da Hilakku, Gaziantep’de Karkamış, İslahiye’de Sam’al lokalizasyonu yapılmış ve kazılmış merkezlerden bazılarıdır. Önemli merkezlerinde elde edilen en belirgin maddi kültür kalıntılarının başında ortostat olarak adlandırılan kabartmalı taş levhalar ilk sırada yer alır. Üzerindeki konular genellikle ortaktır. Ordu, asker, seferlerin betimlendiği sahneler yanında ziyafet, av, gündelik, mitolojik sahne ve figürler yaygındır.

Urartu Devleti

MÖ 9. yüzyılın ortalarında I. Sarduri tarafından merkezî bir devlet yapısı altında karşımıza çıkar. Van Gölü Havzası merkez olmak üzere, kuzeyde Güney Kafkasya, doğuda Kuzeybatı İran, güneyde Toroslar, batıda ise Fırat Havzası’na kadar uzanan bir coğrafyada egemenlik sürmüşlerdir. Standart bir mimari tarzın benimsendiği ve uygulandığı krali kentler inşa etmişlerdir. Tanrı Haldi’ye adanmış tapınaklar, depo yapıları, çok katlı saray yapıları, çok odalı kaya mezarları standart yapı gruplarındandır. Urartuların yaşadıkları coğrafyaya getirdikleri en büyük yenilik ise çivi yazısını kullanmalarıdır. Urartu dilinin MÖ II. binyılda Hurrice ile akrabalık taşıdığı genel olarak kabul edilir. Yaşayan diller arasındaki akrabalık derecesi de oldukça tartışmalıdır. Ancak Kafkas dilleri ile yakınlığı bilinmektedir. Devlet dini anlayışı ve bunun kimi anıtlardaki yansıması da bölgede Urartularla birlikte görülür. Baş tanrı Haldi yanında Fırtına tanrısı Teişeba ve güneş tanrısın Şiuini önemli tanrılardandır.Urartular için bazen Yakın Doğu’nun en büyük madenci topluluğu tanımı kullanılır. Demirden yapılmış silahlar ve iş aletleri, tunçtan yapılmış savaş silahları ile kuyumculuk örnekleri oldukça dikkat çekici bir işçiliği yansıtırlar.

Frig Devleti

MÖ 13 -12. yüzyılda Balkanlar üzerinden Anadolu’ya yeni göç eden halklardan biridir. Başlarda Trakya, Marmara ve Çanakkale civarında yerleşen bu topluluklar daha sonra İç Anadolu’daki merkezleri yurt edinmişlerdir. Ankara -Polatlı’nın güneyinde Gordion’da yapılan arkeolojik kazılarda saptanan veriler Frig Devleti’nin oluşum süreci hakkında önemli veriler sunar. MÖ 8. yüzyılda hüküm sürmüş olan ve adları birkaç yüzyıl geç Grek kaynaklarında anılan iki kral adı bilinmektedir: Gordios ve Midas.

Frigleri tanımlayan en önemli maddi kültür kalıntılarının başında altında gömü odasının bulunduğu yığma tepelerden oluşan tümülüs tipi mezar anıtlarıdır. Mezar odasında çoğunlukla zengin ölü armağanları bulunur. Bu türden tümülüsler daha çok Ankara Merkez, Polatlı -Gordion çevresi, Afyon ve Antalya bölgesinde tespit edilmişlerdir.

Frig kaya anıtları ve mezarları bir diğer önemli kültürel unsur olarak karşımıza çıkar. Dağlık Frigya olarak tanımlanan bölgede bu türden yapılar yoğunlaşır. Üçgen alınlık, ortasında kapı biçimli niş bulunan kaya anıtları/cephelerin Friglere özgü megaron tipi yapıların cephelerini yansıttıkları düşünülür. Frig kaya mezarlarının ise Eskişehir’in güneyinde yoğunlaştığı tespit edilmiştir.

Frig dinine ilişkin en önemli kanıtları Kibele inancına ilişkin kaya anıtları ve ana tanrıça yontuları oluşturur. İnsan biçimli olarak tasvir edilen Kibele kabartma, yontu ve figürinlerde birkaç kattan oluşan yüksek başlığı ile dikkati çeker.

Lidya Devleti

Dilleri Hint -Avrupa özellikleri taşıyan Lidyalıların Anadolu’ya MÖ 1200 civarında Thrak veya Akha bölgelerinden gelmiş olabileceği düşünülmektedir. Lidya Krallığı üç sülale tarafından yönetilmiştir. Bu sülaleler, Atyadlar, Heraklid ve Mermnadlar’dır. Yaklaşık olarak MÖ 8. yüzyıla kadar Heraklid sülalesi tarafından yönetilen Lidya, en güçlü dönemini ise batı ile ilişkilerin arttığı Mernmand’lar döneminde yaşamıştır. MÖ 7. yüzyılda Mermnad Hanedanlığı'nı kuran Gyges yönetimi ele geçirir ve Lidya altın çağına girer.

Lidyalılar, Batı Anadolu yanında Orta Anadolu ile de ilgilenmişlerdir. Bu dönemde Kimmerlerin Anadolu akınları sıklaşır. MÖ 665 yılında ise Kimmerler Sardes’e kadar ulaşırlar. Anadolu’yu Kimmer seferlerinden kurtaran Alyattes olmuştur. MÖ 6. yüzyılın ortalarında İran’da Medlerin yerini Perslerin alması Lidyalılar için yeni bir tehlikenin belirmesine neden olur. Pers kralı Kyros yönetimindeki ordular, Sardes’i ele geçirerek Kroisos’u öldürürler ve Anadolu Pers hâkimiyetine geçer.

Başkent Sardes, Boz Dağları’nın kuzey yamaçlarında kurulmuştur. Sardes ovadan yaklaşık 300 metre kadar yükseklikte, surlarla çevrilmiş bir sitadel/kale yerleşmesinin etrafına kurulmuştur.

Lidyalılar'ın insanlık tarihi ve kültürüne yaptıkları katkıların en önemlisi, parayı icat etmiş olmalarıdır. Antik kaynaklara göre ilk kez sikke darp ettiler (MÖ 7. yüzyıl ortaları). İlk önceleri elektron, yani altın ve gümüş alaşımından sikke basılırken sonraları Kral Kroisos döneminde (MÖ 561 -546) hem gümüş hem de altın sikke basılmaya başlanır.

Lidyalılar, Friglerde olduğu gibi ölülerini yığma tepeler altındaki odalara gömmüşlerdir. Lidya Bölgesi'nin çeşitli kısımlarına dağılmış olan bu tür mezarların en tanınmış ve büyük örnekleri Sardes kenti yakınında yer alan Bintepe Nekropolisi’dir.