Osmanlı İmparatorluğu
Osmanlı mimarisi genel anlamda erken dönem (1299-1453), klasik dönem (1453-1700) ve Batılılaşma dönemi (1700-1900) olmak üzere üç ana döneme ayrılarak incelenebilir.
Külliyeler, geniş anlamda cami, medrese, mektep, kütüphane, türbe, darüşşifa, imaret, kervansaray, hamam, çarşı, çeşme, sebil gibi farklı işlevleri bulunan vakıf gelirleri ile işletilen yapı topluluklarıdır.
İstanbul’un fethi ile başkentte yaptırılan Fatih Külliyesi (1463-1470) kapladığı alan, külliye yapıları ve simetrisi ile Osmanlı külliye mimarisinin zirve noktalarından birini ifade etmektedir.
Süleymaniye Külliyesi (1550-1557) ise bu gelişim devam etttiren Mimar Sinan’ın tasarımları içerisinde kapladığı alan, çok sayıda farklı işlevdeki yapıları ve bunların dağılımı ile şehircilik alanında bir baş yapıttır.
Erken Osmanlı döneminden itibaren tek kubbeli olarak adlandırılan plan kare şeklindeki bir mekanın üzerinin kubbe ile örtülmesi ve genellikle önünde üç gözlü bir son cemaat yeri ile tek şerefeli minareden oluşan yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Osmanlı Devleti'nin kuruluş aşamasında ve gelişiminde önemli bir görev üstlenen tabhaneli (yan mekanlı) olarak literatüre geçen cami plan türü bir yandan ibadet işlevi, diğer yandan gezgin dervişlerin konaklamaları ile yolcu ve çevredeki yoksulların doyurulmasını sağlamak amacıyla yaptırılmıştır.
Erken Osmanlı döneminde tek kubbeli, tabhaneli (yan mekanlı) cami planlarının dışında üçüncü tipi ulu camiler (çok ayaklı) oluşturmaktadır
Osmanlı mimarisi, klasik dönemde ideal mekana merkezî planlı şemaları geliştirerek ulaşmıştır.
Mimar Sinan çıraklık eserim olarak ifade ettiği Şehzade Mehmet Cami'nde (1543-1548) anıtsal boyutta ideal merkezî planı uygulamıştır.
Sinan’ın kalfalık eserim dediği Süleymaniye Camii iç mekanda bütünlük, dış mekanda kademeli piramidal görünümü anıtsal boyutlara taşıyan çok başarılı bir tasarımdır.
Osmanlı mimarisinin ve Sinan’ın ulaştığı en yüksek düzeyi temsil eden ve ustalık eserim olarak tanımladığı Edirne Selimiye Cami ile ideal şema en muhteşem örneğini vermiştir.
Bu doğrultuda Osmanlı mimarisinde İstanbul Şehzade Cami'nde 19 m. çapında, Süleymaniye Cami'nde 26.50 m. ve Selimiye Cami'nde 31.50 m. kubbe çaplarına ulaşılmıştır.
Osmanlı mimarisinde medreseler, erken dönemden itibaren geçmiş deneyimlerin yeniden değerlendirildiği yüksek eğitim kurumlarıdır. Bu dönem medreselerinde dikdörtgen revaklı bir avlunun etrafında öğrenci odaları ve dersaneden oluşan simetrik planlar görülür.
Erken dönem Osmanlı türbeleri genellikle baldaken (yanları açık türbe), kübik ve sekizgen gövdelidir.
Erken Osmanlı döneminde önemli ticari kuruluşlardan olan kervansaraylar (hanlar) şehirlerde veya yol güzergâhları üzerinde yer almaktadır.
Türk hamamları, genellikle dikdörtgen planlı olup soyunmalık (camekan), ılıklık, sıcaklık, su depoları ve külhan bölümlerinden oluşmaktadır.
İnsan yaşamının temel gereksinimlerinden biri olan suyun kaynağından kente ulaştığı son nokta çeşme yapılarıdır.
Osmanlı mimarisinde ilk saray Bursa’da yapılmıştır.
Osmanlı Devleti'nin yüzlerce yıl idare merkezi olarak kullanılan Topkapı Sarayı'nın (Saray-ı Cedid) yapımına 1465’te Fatih Sultan Mehmet döneminde başlanmıştır.
XVI. yüzyıl ortalarından başlayarak Osmanlı çinileri sıraltı tekniğinde yapılmıştır.
Kalem işi, kurumuş sıva, ahşap, taş mermer, deri, bez gibi yüzeyler üzerine, “kalem” adı verilen ince, uzun kıl fırçalar kullanılarak tutkallı renkli toz boyalarla yapılan bezeme tarzı ve tekniğidir.
Ahşap sanatı Anadolu Selçuklu Dönemi ile gelişen bir sanattır. Orijinal örnekleri bu dönem yapılarında hem strüktür hem de süsleme de değerlendirilmiştir.