Aile ve Yoksulluk
Yoksulluğu tanımlamak ve sınırlarını belirlemek oldukça zor olmakla birlikte, yoksulluğu anlamaya yönelik olarak en çok kullanılan kavramlar mutlak yoksulluk ve göreli yoksulluktur.
Mutlak Yoksulluk: Mutlak yoksulluk, temel olarak bireylerin hayatlarını sürdürebilmesi için karşılanması gereken ihtiyaçlara ulaşamama durumunu ifade etmektedir.
Göreli Yoksulluk: Göreli yoksulluk, bireyin yaşam düzeyini kendisinden daha yüksek düzeyde gelire sahip bireylerle karşılaştırması sonucunda ortaya çıkan durumdur.
Yoksulluk yaklaşımları: Yoksulluğun tanımlanması, ölçülmesi ve yoksullukla mücadelede nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusundaki farklı bakış açılarını içermektedir. Alan yazında genel kabul gören sınıflama dört farklı yaklaşımı kapsamaktadır. Bunlar:
Parasalcı Yaklaşım: Bu yaklaşım, birey veya hanelerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yeterince kaynağa sahip olması gerektiğini vurgular. Yoksulluk bu açıdan ele alındığında gelir veya tüketim açısından belirlenmiş bir düzeyi geçemeyenler yoksul olarak tanımlanmaktadır.
Kapasite Yaklaşımı: Yoksulluğu çok boyutlu olarak ele alan kapasite yaklaşımına göre refah, toplumda yaşamak için gerekli fonksiyonları yerine getirebilecek kapasiteye sahip olmaktır. Bireyler temel kapasitelerini kaybederlerse yoksulluk ortaya çıkar.
Sosyal Dışlanma Yaklaşımı: Sosyal dışlanma yaklaşımına göre yoksulluk çok boyutlu, çok katmanlı ve dinamik bir olgu olup, cinsiyet, ırk, etnik köken, din, özürlü olma gibi farklılıklar ya da işsizlikle bağlantılıdır.
Katılımcı Yaklaşım: Katılımcı yaklaşım yoksulları sürece dahil ederek düşünceleri doğrultusunda yoksulluğun neyi ifade ettiğini ve nasıl başa çıkılabileceğini ele alır.
Yoksulluk, toplumun en temel kurumu olan aileyi de etkilemektedir. Toplumsal sınıf sıralamasında en alt sırada yer alan yoksul aileler aynı zamanda gelir dağılımından, eğitim ve sağlık gibi olanaklardan en az pay alan ailelerdir. Yoksullukla ilişkili etmenler dikkate alındığında yoksulluk açısından risk altında olan aileler şu şekilde sıralanabilir:
- İşsiz aileler
- Asgari ücretle geçinen aileler
- Kayıt dışı sektörde çalışan aileler
- Geçici işlerde çalışan aileler
- Vasıfsız işlerde çalışan aileler
- Geçimin tek bir kişi tarafından sağlandığı aileler
- Tek ebeveynli aileler
- Çok çocuklu aileler
- Göç etmiş aileler
- Sağlık güvencesinden yoksun aileler
- Kronik hastalığa sahip bireyleri olan aileler
- Hanelerinde engelli birey olan aileler
- Eğitim düzeyinin düşük olduğu aileler
Çocuklarıyla birlikte oturan, dul veya hiç evlenmemiş kadınların oluşturduğu reisi kadın olan aileler)
Özellikle aile temelinde ele aldığımızda ekonomik unsurlara dayalı olmakla birlikte yoksulluğun aile üzerinde beslenme, sağlık, konut, eğitim, aile içi ilişkiler, sosyal uyum ve katılım açısından birçok olumsuz sonucunun olduğu ve birçok sorunu da birlikte getirdiği açıktır.
Yoksullukla mücadelede dolaylı yaklaşım ve doğrudan yaklaşım olmak üzere iki temel yaklaşım bulunmaktadır.
Yoksullukla Mücadelede Dolaylı Yaklaşım: Dolaylı yaklaşımda kaynakların büyümeyi hızlandırmak için kullanılması ve büyüme yolu ile yoksulların gelir ve yaşam standartlarında iyileşmenin sağlanması söz konusudur. Bu yaklaşıma göre hızlı büyüme, aynı zamanda uzun dönemde eğitim, sağlık ve altyapı olanaklarının da gelişmesini sağlayarak yoksulluğun azaltılmasına dolaylı yönde büyük katkıda bulunur.
Yoksullukla Mücadelede Doğrudan Yaklaşım: Doğrudan yaklaşım, klasik görüşün aksine devletin piyasada daha aktif rol almasını savunmaktadır. Doğrudan yaklaşımda beslenme, sağlık, eğitim, konut gibi temel ihtiyaçlar öncelikli olmak üzere, yoksulların yaşam standartlarının arttırılması devletin uygulamaya koyduğu somut program, politikalar ve yoksullara aktarılan transferler ile sağlanmaya çalışılmaktadır.