Aile İçi İletişim

Aile içi ilişkiler açısından üzerinde önemle durulması gereken konulardan biri aile bireyleri arasındaki iletişim ve etkileşimdir. Aile içi iletişim; aile üyelerinin birbirlerine sözel ve sözel olmayan davranışları ile verdikleri tepkileri, mesajları kapsamaktadır.

“Ortaklaşa anlamlar” oluşturma süreci olarak aile içi iletişimde etkili bir iletişimin kurulabilmesi, aile bireylerinin özellikle de anne ve babaların sahip olması gereken birtakım iletişim becerilerini gerekli kılmaktadır.

İletişim kavramı oldukça geniş kullanım alanına sahip bir kavramsallaştırmadır.

Genel anlamda iletişimin gerçekleşmesi için, iki insan, iki hayvan, iki makine ya da bir insan bir hayvan, bir insan bir makine gibi iki sistem gereklidir. Nitelikleri ne olursa olsun iki sistem arasındaki bilgi‐alışverişi iletişim olarak kabul edilmektedir.

Söz konusu yaklaşım içindeki bilgi alış‐verişi ifadesi iletişim sürecinin iki yönlü bir süreç olduğuna dikkat çekiyor olması bakımdan önemlidir. Sibernetikte bir bilgi kaynağından tek yönlü bilgi iletimine “enformasyon”, karşılıklı bilgi alışverişine ise “komünikasyon ya da iletişim” adı verilmektedir.

İletişim sürecinin bilgi alışverişi boyutunun biraz daha ötesine geçen bir başka boyutu daha bulunmaktadır ki bu boyut “anlamlandırma boyutu”dur.

Paylaşılmak istenen mesaj, bir başkası tarafından alınıp anlamlandırılmadığı sürece iletişimin gerçekleştiğini söylemek güçtür. İletişim, bu çerçeve içinde bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen anlam ve bilgi alışverişi olarak tanımlanabilir. Kişiler arası iletişim en az iki kişi arasında olan bir süreç olmakla birlikte, genel olarak incelendiğinde iletişimin kapsamının çok daha geniş olduğu ve çeşitli iletişim türleri olduğu görülmektedir. Temel iletişim türleri olarak; kişinin kendisi ile iletişimi; kişiler arası iletişim; kitle iletişimi sayılabilir.

Bir iletişimin kişiler arası sayılabilmesi için gerekli birtakım koşulların varlığı gerekmektedir: Kişiler arası iletişime katılanlar, belirli bir yakınlık içinde (yüzyüze‐internet yazışması vs) olmalıdırlar; etkileşime katılanların arasında tek yönlü değil, iki yönlü karşılıklı mesaj alışverişi içinde olmaları gerekmektedir.

Aile içi iletişim, açık, empatik, demokratik, kazan‐kazan perspektifinde ve değer kültürüne yönelimli olduğu takdirde özgüveni yüksek, uyumlu, yaratıcı ve üretken bireyler yetiştirilmesini sağlamaktadır.

Kendi aralarında ve çevreleriyle uyumlu anne babaların çocukları, kendilerine sağlanan destek ve önderlik sayesinde giderek kendi benliklerini geliştirir, bütünleştirir ve özerk varlıklar olarak yetişkin yaşama ulaşırlar. Çocuğun “benlik” kavramı ailenin ona yönelttiği tutumların bir yansıması olarak gelişim göstermektedir.

Bebeğin gereksinimlerinin anne tarafından karşılanma biçimi sosyal gelişimi önemli ölçüde etkiler. Bir insanın kendisine güvenmesi çocukluk yıllarında çevresine duyduğu güvenle başlar. Çevreye güven duyma ile kendine güven duyma olguları birbirinden farklı olgular değildir.

Kardeşler arasındaki iletişimin nasıl olacağını belirlemede ebeveynlerin davranış ve tavırları büyük ölçüde etkilidir. Bu konuda olumlu ilişkiler geliştirilebilirse, kardeşler arası iletişimin de doğru biçimde gelişebileceği düşünülmektedir.

Geleneksel aile yapısındaki gibi, engelleyici ve cezalandırıcı kararların uygulanmasının babaya bırakıldığı aile yapılarında babalar, çoğu kez çocuklarıyla yakın ve sıcak ilişki kurmaktan alıkonulmuş olmaktadırlar. Bu durumda çocuk babasıyla doğal ve dengeli bir ilişki kuramamakta ve babanın otoriter yapısı, çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesine destek oluşturmaktan çok engel oluşturur hale gelmektedir.

Gençlerin talepleri kayıtsız şartsız ne kabul edilmeli ne de reddedilmelidir. Demokratik iletişim tipine uygun bir biçimde önce dinlenmeli ve anlaşılmaya çalışılmalı ve ardından onun özgüvenini geliştirebilecek bir diyalog ortamı içinde ortaklaşa kararlar alınmasına yönelik bir tavır benimsenmelidir.

Ailede özgüvene sahip bir çocuk yetiştirilmesi ne ölçüde önemli ise, biyo‐ psiko‐sosyal açılardan kendilerini güçsüz, otoritelerini yitirmiş hisseden yaşlılara özgüven sağlayacak bir iletişim stilinin, tutum ve davranışların geliştirilmiş olması da bir o kadar önem taşımaktadır.