Aile ve Toplumsal Cinsiyet
Biyolojik farklar, toplumsal yaşantıda insanların kadın ve erkekler olarak gösterdikleri tutum ve davranış farklılıklarının çok azını açıklar. Kadın ve erkeklerin cinsiyetlerine özgü farklı tutumlar takınmaları ve farklı davranışlar sergilemelerinin en etkili nedeni onların bulunduğu sosyokültürel yapıdır. İçinde bulundukları aile, arkadaş grubu, iş çevresi gibi sosyal halkaların beklentileridir. Kişinin sosyalleşme sürecinde bu çevrelerin rol beklenti ve modelleri onun toplumsal cinsiyetine biçim verir.
İnsanın insan olarak tanımlandığı Paleolitik Çağda topluluk üyeleri birbirlerinden değerli ya da değersiz olarak görülmez. Cinsiyetlerine göre olumsuz bir konumda da olmazlar. ilk iş bölümü Neolitik Dönemde cinsiyetler arasında gerçekleşir. Toprak ve üretim araçları sahipliği erkek üzerinden tanımlanır. Mülkiyet, miras hakkını beraberinde getirir.
Tarihsel süreçte, çocukların bakımı, onlarla bağı açık olan kadının sorumluluğu olur. Bu durum kadını konaklama yerinde çalışmaya yöneltir. Neolitik Dönemde kadına özgü uğraşılar, ekonomik karşılığı görünmeyen (değişim değeri olmayan) etkinlikler olarak algılanmaya başlar. Bu gibi etkenlerin kadın erkek cinsiyetleri arasındaki sosyal konum farklarına neden olan temel değişkenler arasında olduğu düşünülür. Bu konum farklılıkları ataerkil bir yapı oluşturur.
Zamanla İlk, Orta ve Yeni Çağlardaki toplumsal yapılanma, Orta Çağ düşünürlerinin görüşleri, kapitalizmin gelişmesi gibi etkenler cinsiyet eşitsizliklerini daha da derinleştirir. Aydınlanma felsefesi düşünürleri bu konuda çözüm sunmamışlarsa da feminist öncüler için önemli fikirler sağlamıştır.
Fransız Devrimi sonrasında bu öncü aktivistler kadının temel hakları elde edebilmesi için mücadele başlatırlar. Tüm bu süreçleri açıklayabilmek üzere toplumsal cinsiyet kuramları ve feminist yaklaşımlar geliştirilir.
Günümüzde sorun alanlarının kapsamı çok genişlemiştir. Tarihsel süreçte kadınların sorunlarından, kendilerini farklı cinsel kimliklerle tanımlayan tüm bireylerin sorunlarına yönelme ve cinsiyetin hiç kimse için bir ikincileştirme nedeni olmaması yönünde bir rota izlediğinden söz edilebilir. Küresel ölçekte yönelim toplumların hukuk, ekonomi, siyaset, aile gibi tüm temel kurumlarında cinsiyet yönünden eşitsiz konumların giderilmesi konusunda yoğun çaba gösterilmesi gerekliliğinin tespit edilmesidir. Bu yöndeki araştırmalar sürmekte, önerilerde bulunulmaktadır. Dolayısıyla tüm bunlar değerlendirilmelidir.
Feminizm, günümüzde cinsiyetler arasında ayrımcılık yapılmasına karşı çıkan, bu yöndeki olumsuzlukları aşmaya çalışan yaklaşımlar bütünüdür. Bu yaklaşımların ortak paydaları aynıdır, ancak öncelikli gördükleri konular, sorunların nedenleri ve bunları aşma yöntemleri gibi alanlarda görüş ayrılıkları söz konusudur.
Liberal Feminizm: İlk ortaya çıkan, en köklü feminist yaklaşımdır. Akım temsilcileri kadınların İnsan Hakları Bildirisi'nde ifade edilmiş olmasına rağmen o dönemde henüz sahip olmadıkları eğitimde erkeklerle aynı hakları kazanmaları, seçme seçilme hakkı gibi temel insan haklarını kazanmaları için mücadele etmişlerdir.Kültürel Feminizm: Bu akımın temsilcileri, kadının kendini geliştirmesinin önemi üzerinde durmuşlardır. Sosyalleşme sürecindeki olumsuz cinsiyet aktarımlarını gidermek ve anaerkil topluluk yaşamındaki olumlu öğeleri öne çıkarmak istemişlerdir.
Marksist ve Sosyalist Feminizm: Bu yaklaşımda kadının konumunun giderek gelişen kapitalist sistemde kötüleşmesine ve bu sistemde güçlenen ataerkilliğe dikkat çekilmiştir. Çözümün ancak köklü bir dönüşümle mümkün olabileceği kanısındadırlar. Ev içi sorumlulukların nasıl çözülebileceği konusunda görüşler geliştirmişlerdir.
Varoluşçu Feminizm: Simone de Beauvoir'nın görüşleri çerçevesinde biçimlenmiştir. Beuvoir'in görüşleri sadece bu yaklaşım için değil, tüm eşitlikçi yaklaşımlar için önemlidir. Beauvoir, kadınlara sorunları aşabilmeleri için mutlaka çalışmalarını ve kendilerini sürekli geliştirmelerini önerir.
Eko Feminizm: Eko feminist görüş, ataerkil anlayışın kadına olduğu gibi doğaya verdiği ağır zararlar arasında paralellikler kurar. Çevre sorunlarına duyarlı, bu konularla da ilgilenen bir yaklaşımdır. Bu sorunların, kadın perspektifinden ele alınması gerektiği görüşünü savunur.