Aile ve Sosyalizasyon

Sosyalizasyon, grup yaşamı içinde paylaşılan kültürel öğrenme sürecidir. Sosyalizasyon olmadan insan olmanın karakteristik özelliklerini kazanmamız mümkün olamaz. Yapılan çalışmalar hem hayvan, hem insan yavrusunun sıkı ve sıcak sosyal ilişkilerden mahrum kalması durumunda duygusal ve sosyal gelişimlerinin gerçekleşmediğini göstermektedir. Sosyalizasyonun önemini, uzun süreli olarak tecrit edilmiş çocuklara ait örnek olaylarda görülen dramatik kalıcı zararlar açıkça ortaya koymuştur.

Sosyalizasyon süreci üç dönemde ele alınır: Bebeklik ve çocukluk dönemi (birincil sosyalizasyon), çocukluğun sonları ile adölesan dönemi (ikincil sosyalizasyon) ve yetişkin rollerinin üstlenildiği (yetişkin sosyalizasyonu) dönemi. Kritik süreç hipotezine göre yaşamın ilk dönemi bireyin sonraki gelişim süreçleri için bir kapı görevi gördüğünden ve daha sonra telafisinin mümkün olmaması nedeniyle yaşamsal önem taşır. Bir yüzyıl önce insan davranışlarını belirleyenin biyolojik dürtülerimiz olduğu kabul ediliyordu. Ancak günümüzde insan olmanın doğasında yetiştirmenin çok daha önemli olduğuna inanılmaktadır.

Bir insanın belli düşünce, davranış ve duygu örüntülerine kişilik denir. Sosyalizasyona ilişkin teorileri üç ana yaklaşım altında değerlendirmek mümkündür:

Fonksiyonel (İşlevci) Yaklaşım: İşlevciler uyumlu, dengeli bir toplum yaratmak için grup çalışmasının önemine vurgu yaparlar. Örneğin bu amaç için aile ve okul temelli bazı normlar, değerler, inançlar çocuklara öğretilir. Aksi hâlde toplumsal bütünlüğün sağlanması mümkün olmaz ve dağılarak kaotik bir ortam ortaya çıkar.

Çatışmacı Yaklaşım: Çatışmacı yaklaşım, sosyalizasyonu toplumdaki sosyal statülerin devamını sağlamaya yönelik bir işletim olarak görür. Sosyalizasyon ile bireyler statülere dayalı mevcut sosyal yapıyı, gerçekliğin farkına daha varmadan içselleştirir ve böylelikle mevcut yapının devamını sağlanır. Bu nedenle çatışmacı yaklaşım sosyalizasyonun, sosyal, politik ve ekonomik avantajlı yüksek sosyal sınıfların bu konumlarını sürdürmelerine hizmet ettiğini ileri sürer.

Sembolik Etkileşimci Yaklaşım: Fonksiyonel ve çatışmacı yaklaşımlar tarafından kabul edilen bireyin toplumsal yapı karşısındaki tamamen edilgen olduğu görüşünü reddederek bireyi ön plana taşır. Bu nedenle de sembolik etkileşimciler makro boyuttaki teorilerden kaçınırlar. Toplumun onu oluşturan bireylerden bağımsız bir gerçekliği olmadığını ileri sürerken, sosyal‐ psikolojik bir yaklaşımla insan doğasının toplumun bir ürünü olduğunu kabul ederler. İnsan kişiliğinin ve benlik algısının gelişiminde günümüzde bu görüş daha çok kabul görmekle birlikte yarattığı etkiler açısından bu metinde önce psikoanalitik yaklaşıma daha sonra sembolik etkileşimci teorilere yer verilecektir.

Başlıca sosyalleşme ajanları aile, arkadaş grubu, okul, çalışma yaşamı ve medya olarak alınabilir.

Aile: Çocuk nerede doğmuş olursa olsun, bebeklik ve çocukluk dönemlerinde aile en önemli sosyalizasyon ajanıdır. Koşullar her ne olursa olsun aile, benliğimizin temel unsurlarının, değerlerimizin, inançlarımızın ve davranışlarımızın sosyalleşmesinde yegâne ajandır. Ancak, ailenin yapısı çocuğun nasıl sosyalleştiğini derinden etkiler.

Okul: Okul, önemli sosyalizasyon ajanlarından biridir. Okul, toplum tarafından belirlenen bazı özel bilgi ve becerilerin çocuğa kazandırılmasını sağlar. Öncelikli olarak okul çocuklara sosyal yaşamın bazı temel değerlerini kazandırmayı amaçlar. Çocuklar okulda sosyal düzenin kurallarına itiaat etmeyi öğrenirler. Okulda çalışma yaşamının temel unsuru olan zaman kavramının içselleştirilmesi sağlanır. Ayrıca, toplumun ortak değeri olan devlet, millet, vatan gibi değerlere bağlılığın güçlendirilmesi amaçlanır.

Çalışma yaşamı: Yetişkinliğe geçişle birlikte arkadaş gruplarının etkisi gittikçe yok olarak iş, önemli bir sosyalizasyon ajanı olur. Birey ilgi ve yetenekleriyle örtüşen bir işe girer. İş, bireyin toplumsal statüsünü belirleyen en temel unsurdur. Bireyler daha çok gelir temin edebilecekleri ve/veya toplum tarafından daha prestijli kabul edilen doktorluk, mühendislik, avukatlık gibi mesleklere yönelmektedirler. Meslekler ve beraberlerinde alınan roller, bireyin kimliğinin temel unsuru olurken tüm yaşam şeklini ve tüm sosyal çevresini etkilemektedir.